İnsan, insanla var olur hayatta. İyi veya kötü, olumlu veya olumsuz insan insanın hayatını/işini ya kolaylaştırır ya da zorlaştırır. Bu açıdan insan bazen nimet bazen de külfettir. Nimet olanın kadrini bilmek külfet olan için nimet olması için dua etmek gerekir belki de.
Her insan bir can, her insan bir penceredir hayatta. Hepsi birbirinden farklı ama hepsi farklı zenginliklerle bezenmiş şekilde. Bu sebeple her insan her konuda donanımlı değildir. Birinin bildiğini diğeri bilmezken birinin yapabildiğini diğeri yapamaz. Bu sebeple olsa ki herkes farklı farklı zenginlikte yaratılmıştır. Herkes kendisine “nimet” olarak verilen bu zenginlikleri başkalarının ihtiyaç duyduğunda elini uzattığında o nimetler anlam bulur belki de. Yani kulun kula yardımı dünyanın doğasında vardır.
İnsan, birine yardım ettiğinde aslında bir başkasına değil bizzat kendisine yardım etmiş olur. Bir başkasına yapılan iyilik, kişinin kendisi için yaptığıdır. Tersi de tabi ki. Çünkü yüce Allah; “Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendi) aleyhinizedir. ...” (İsra 17/7) buyurur. Bundan dolayı tercih, kişinin kendisine aittir. Aslında kalbinin zenginliğine ve kalbine ektikleriyle doğru orantılıdır. Ne ile donattı ise kalbini ondan da o sadır olur hiç şüphesiz.
İyilik etmek aynı zamanda yardım etmektir de. Kişinin kişiye yardımından ötesi de kişinin Allah’a yardımıdır. O zaman kişi Allah’a nasıl yardım eder diye sormak zorundayız?
İnsanın hayatta bulunma gayesi; “kul” olmaktan ötesi değildir. Kul olmadan yaşanılan hayat, akıbeti de mutlu son olmayan bir hayattır. Kul olabilmenin formülü, Allah’ın emir ve yasaklarını hayatında uygulamaktır. Sözde değil eylemde hayatı düzenlemektir. Yani şöyle ifade edersek; “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz.” (Muhammed 47/7) O zaman müminler, Allah’ın dinine yardım edip etmediğini sormalı kendisine. Herkes bulunduğu yerde, makamda, mevkide her halde Allah’ın emir ve yasaklarını dikkate aldığında Allah’ın yardımını da elde etmiş olur. Bu sebeple eğer yardımsız kalıyorsak acaba bizde Allah’a yardım etmediğimizden midir ki? Yardım sözde, eylemde, davranışta kısacası kimliktedir. Kişilik veya kimlik müslüman kimliğine büründü ise Allah’a yardım edilmiş olur. Eğer kişiliğe zarar verebilecek bir karakter yapısı var ise o zaman da Allah’ın dininde uzaklaşılmış ve Allah’a yardım edilmemiş dolayısıyla O’nun yardımını da arkaya itmiş oluruz. Böyle olduğu takdirde de insan Allah’tan yani kulluktan uzaklaşmış olur. oysa ki kul olmaya devam ederse de; “... Kim Allah'a sımsıkı tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir.” doğru yol Allah’a sımsıkı tutunmaktan geçerken neden insan Allah’ın hoşlanmadığı işleri yapar ki?
Kul Allah’a nasıl sımsıkı tutunur ki?
İnsan gayesi ve hedefleri olan bir varlıktır. Bundan dolayı da eğer hedefleri arasında Allah’a kul olmak ve sımsıkı sarılmak gibi bir gaye var ise hayatını ona göre düzenler. Bu aslında istekle alakalıdır. Yaşadığımız dünyada kuralların sahibi kim? Kuralların sahibi eğer biz yani istek ve arzularımız başka bir deyişle nefsimiz ise Allah’a sımsıkı sarılmamış olur. İnsanlarla konuşurken, onlara davranışımız, günlük hayatımızı düzenlememiz, ibadetlerimiz, insan ilişkilerimiz, sözlerimiz, haramlar ve helaller dairesinde mi ? İşte o dairenin çevresi belli ise din sadece belirli zamanda ve zeminde hayatımızda var ise Allah’a sımsıkı sarılmış olur muyuz?
Allah derken bir taraftan da insan kalbini üzerken acaba Allah’a dayanmaktan ve onun yolunda olmaktan söz edebilir miyiz? Allah’a yaklaşmadan Allah’ı zikretmeden allaha yardım etmiş olur muyuz? Allah’ın kızmasına sebep olacak şeyler yapıp da Allah’a yardım edilmiş olur mu? Kısacası Allah’a yardım etmekten kasıt, onun dinini ayakta tutmaktır. Onun dinini kıyamete kadar canlı tutmaktır. İslam’ı hayatın içerisinde yer etmesini sağlamaktır.
Ayete geri dönecek olursak yardım etmeden yardım edilemeyeceğini de öğrenmiş oluyoruz. İnsan hayat denilen yerde kaymadan yaşamanın yolu da dine sarılmaktan geçmektedir. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmadan hayat yaşanılması doğru değildir. Peki bu nasıl olacak? “Allah’ın ipine sarılmak isteyen Allah’ın ayetlerine sarılmalı. Yani doğru yolu bulmak da Allah’ın ayetlerinden geçmiyor mu? “... İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.” Yani açık açık ayetler bizler için açıklanmışken insan ayetlere sırt döndüğünde doğru yolu kaybetmiş olur.
O zaman müminler olarak Allah’a yardım etmek zorunda olduğumuzun altını çizelim. Şöyle ki Allah’ın bize yardım etmesini istiyorsak...