Arada Bir (1)

Arada Bir (1)

Abone Ol

MANİDAR ZAMANLAMALAR

Ne zaman ülkemizde önemli bir olay meydana gelse, bir siyasi gelişme olsa veya bazı konularda bir yargısal denetim başlasa hemen "zamanlaması manidar" açıklamaları geliyor. Nerdeyse tüm siyasi parti çevrelerinde veya medyada “her şeyden anlayan” yorumcularda bu sözü çok duyuyoruz.
Peki, manidar olmayan zamanlamaları nasıl bilecek de kamuoyu, denetim ya da yargı organları ona göre hareket edecek? Elbette önceden bilerek bazı tarihler için planlanan eylemler olmaktadır. Ama diğer gelişmelerden bağımsız olarak sadece kendi amaç ve planlaması çerçevesinde gerçekleştirilen hiç mi bir şey olmuyor?

O çok bilenler(!) bu manidar olmayan zamanlamaları açıklasalar da kamuoyunca bir bilinse diyorum!

 SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?

Ülkemizde çok bilinen ve sık rastlanan bir şeydir. Kamusal bir hizmetin sunumunda veya trafikte kendilerine ayrıcalık tanınmasını bir hak bilenlerin görevli memurlara karşı söyledikleri bir tehdit sözüdür bu.  Benim gençliğimde, eskiden böylesi tehditler karşısında görevli memur, “kim olursan ol kardeşim, sıranı bekle, ya da senin kim olduğun beni ilgilendirmez, ben görevimi yapıyorum” diyerek cevap verirdi. Ama artık bunu hiçbir kamu görevlisi diyemiyor.    Niye mi? Çünkü artık bu tehdidi yapanın kim olduğu gerçekten çok önemli. Ya önemli birisinin yakınıysa. Daha mesai bitmeden veya ertesi günü görevden alınabilme ihtimalide pek de uzak değil hani!

UYANMA VAKTİ…

Ülkemizde ne zaman gündemi sarsan, geniş toplum kesimlerini etkileyen bir gelişme yaşansa, toplumun her kesiminden “artık uyanalım gerçekleri görelim” sesleri yükseliyor. İşte bu da yüzyıllar evvelinden bir çağrı.
"Uyan koç Köroğlu uyan
Gizli sırrın eyle beyan
Yatmışsın gafletten uyan
Gördüğün düşmü’dür nedir?"

 

KARAYOLLARIMIZDA GÖRÜP ANLAMAKTA ZORLANDIKLARIM…

Eşimle beraber kendi aracımızla sık sık şehirlerarası yollardayız. Trafik kurallarına bildiğimiz kadarıyla her zaman uymaya çalışıyoruz. Ama anlamakta zorlandığımız bazı konular var.

Bunlardan birincisi bazı yerleşim yerleri geçişlerindeki anlamsız hız sınırlamaları. Anladığım kadarıyla her ilde veya ilçede o limitleri belirleyen bir kurul var. Ama bakıyorsunuz ki hız sınırlamaları başlangıç ve bitimleri arasındaki mesafede karayolu üzerinden hiçbir yaya geçidi veya açılan sokak yok. Tamamen iki yanı da bariyerlerle kapalı, döner kavşak dahi yok. Sadece bazılarında çıkış var. Üstelik yolun hem sağında hem solunda/her iki istikamette o yerleşimin ihtiyacı için yeterli olan yan yollar mevcut.

Bunun yanında o yerleşim yeri geçişinde (ki şehirlerarası, bazen de uluslararası karayolu olabiliyor) hızı standart yol limitlerinin altına düşürmeyi gerektirecek hiçbir kıvrım, viraj, daralma, yükselti, ani iniş-çıkış vb. de yok!

Peki o zaman bu sınırlamaların anlamı ne? İnsanın aklına oradan “geçerken şehri daha rahat seyredebilsinler” diye yapılmış demekten daha anlamlı bir gerekçe(!) gelmiyor.

Yan yolları olmayan, etrafında yaya, hayvan vb. geçişleri ihtimali olan, ana yola açılan sokakları bulunan yerleşimler için yapılan hız sınırlamalarına hiçbir diyeceğim yok ama, bunun aksi durumlarda yapılanlar bana çok gereksiz ve sinir bozucu geliyor.

Belki de yanlış düşünüyorum ama şunu çok iyi biliyorum ki, ben ve benim gibi düşünen çok sayıda sürücü var ve o yerleşim yerlerinde hiçbir zaman ne mola vermeyi ne de oralardan alışveriş yapmayı düşünüyorlar. Aksine böylesi bilinçli bir protesto var. İnternet üzerinde buna dair sayısız yorum okuyabilirsiniz.

Aslında bu tür yerlerin il ve ilçelerin içerisinde adı öne çıkmış olanlar da var. Oralardan geçişlerinde limiti 3-5 km. geçmiş diye yüksek miktarda ceza yemiş onlarca mağdurun seslerini eminim sizler de duymuşsunuzdur.

KASTAMONU'DA ŞAPKA BULAMADIM!

14 Ekim 2024 Pazartesi günü tüm aramalarıma rağmen Kastamonu İl Merkezinde Şapka ya da Kasket satan bir esnaf bulamadım.

Kentteki tek şapkacı esnafının dükkânı maalesef yaklaşık bir aydır kapalı imiş. Komşularına sordum. Eşinin rahatsızlığı nedeniyle onun tedavisi için il dışında olduğunu söylediler, şifalar diliyorum. Bir Kastamonu hatıram olsun istemiştim ama şimdilik bu olmadı. Artık bir sonraki gelişimde şansımı denerim.

Tüm arama ve soruşturmama rağmen başka şapka satan esnaf maalesef bulamadım.

Bu bana biraz tuhaf geldi doğrusu. "Her talep kendi arzını yaratır" diye bir iktisat kuralı bilgisi öğretmişlerdi bize, demek ki yeterli talep yok.

Atatürk, şapkayı ilk kez 24-25 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu ziyaretinde giymişti ama maalesef kentte şapka satan tek bir esnaf var. *

Kentte ️Atatürk'ün kullandığı şapkalar dahil 1.300 şapkanın sergilendiği bir ŞAPKA MÜZESİ var ama şapka satan tek esnaf var.

 Bir başka üzüntüm ise internet üzerinde aramalarımda Kastamonu işi ya da Kastamonu'ya özgü şapka ve/veya kasket modeli-görseli bulamadım ama Elâzığ işi 8 Köşeli Kasket ile ilgili çok sayıda bilgi var.

* Şapka Kanunu: 25 Kasım 1925 tarihli ve 671 sayılı kanun mecliste kabul edilir ve 28 Kasım 1925 tarihinde de Resmî Gazete'de yayımlanır.

İKİ ŞEY…

-İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:

1- Bakış açısını değiştirmek

2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

-İki şey kişiyi gözden düşürür:

1- Demagoji (Laf kalabalığı)

2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)

-İki şey insanı 'Nitelikli İnsan' yapar:

1- İradeye hâkim olmak,

2- Uyumlu Olmak

-İki şey insanı geri bırakır:

1- Kararsızlık

2- Cesaretsizlik

-İki şey başarının sırrıdır:

1- Ustalardan ustalığı öğrenmek

2- Kendini güncellemek

-İki şey ulaşmaya değerdir:

1- Sevgi

2- Bilgi

 

Haftaya tekrar Kahve Tadında Tarih ve Siyaset yazılarına dönmek üzere dostlukla.