Taşköprü

‘Beyaz Altın’ Kastamonu Taşköprü Sarımsağının Toprakla Buluşma Hikâyesi (Sarımsak Nasıl Dikilir?)

Her yıl Şubat ayında, dünyaca ünlü AB Coğrafi İşaret Belgeli Kastamonu Taşköprü Sarımsağının dikim sezonu başlıyor. Sezonun başlamasıyla birlikte Taşköprü Sarımsağının toprakla buluşma serüveninin dikim, çapalama süreçlerinin serüveninin nasıl gerçekleştiğini merak ediyor musunuz? İşte ‘Beyaz Altın’la ilgili detaylar…

Abone Ol

Her yıl Şubat ve Mart aylarında dikimi yapılan “Beyaz Altın” olarak nitelendirilen Taşköprü Sarımsağının, 40 gün sonra otlardan arınması için yapılan çapalama döneminden sonra Temmuz ayının ortasından sonra hasat edilmeye başlanıyor.

İŞTE “BEYAZ ALTIN” TAŞKÖPRÜ SARIMSAĞININ TOPRAKLA BULUŞMA HİKAYESİ

Taşköprü Belediyesi’nin amblemindeki dört figürden birisidir sarımsak. TDK sözlüğünde adı “SARIMSAK” şeklinde yazılıdır. Ailesini araştırınca bazı kaynaklarda “zambakgil”lerden, bazı kaynaklarda ise “nergisgiller” den olduğu anlaşılıyor. Ama bizim orda “altıngiller”den olduğu kabul edilmiştir.

Hani derler ya “sarımsağı gelin etmişler de bilmem kaç yıl kokusu gitmemiş”

Kokudan yanına yanaşılmayan o sarımsağı gelin eden de, ona “beyaz altın” payesini kazandıran da bizim oranın gayretli, çalışkan kadınlarıdır.

Sarımsak hakkında çok şey anlatılabilir. Benim anlatacaklarımın bazıları belki bu gün için geçerli değildir. 80li yıllara ait gözlem ve hatıralarımı yazmaktayım.. Devir değişmiş, teknoloji değişmiş ve kültür de değişmiştir.

Benim için sarımsak demek Taşköprü demektir.

Sarımsak kokusu, memleket kokusu demektir.

Ve o işciman analar demektir..

Evet sarımsağın, yani nam-ı diğer beyaz altının, dikiminden sökümüne kadar ki her aşamasında onların el emeği, alın teri vardır.. Çilesi ve zahmeti çoktur ama getirisi ona göre bazen az, bazen çoktur..

Hani bir türkü vardır ya, “burçak tarlası” türküsü.. bana göre o türkü sarımsak tarlalarında çalışan kadınların halini de anlatmaktadır.

“Elimi salladım değdi dikene

İntizar eyledim burçak (sarımsak) ekene.

İlahi kaynana, ömrün tükene.

Aman da kızlar ne zor imiş burçak (sarımsak) yolması”

2012 de yapılan bir araştırmaya göre üretim sırasında dekarda yaklaşık 35 günlük yevmiyeye ihtiyaç varmış.. Belki bu süreye dikim öncesi hazırlık ile satış öncesi hazırlık yani tarla dışında yapılan mesailer dahil değildir.

TAŞKÖPRÜ SARIMSAK TOHUMUNUN HAZIRLIĞI

Tohumun hazırlığı ile başlar sarımsağın mesaisi. Tohumluk için ayrılan sarımsaklar tek tek ayıklanır, yani dişlenir. Önce bu iş için bir araya gelir kadınlar. Yardımlaşma duygusu ile sıcak sobanın başında toplanırlar, çuvallar dolusu baş sarımsakları diş diş ayırırlar. Hem iş yaparlar hem de yiyip içerler..

Kış soğukları yerini baharın ılık havasına tamamen terk etmemiştir. Toprağın üzerindeki beyaz örtüler ise daha yeni eriyip derinlere sızmak üzeredir. O sıralarda sırtlanılan tohumluk çuvalları ile tarlaya adım atılır.

Tam da geçen yıldan kalma avuçlarındaki yara bereler yok olmak üzere iken tekrar işlerin vakti gelip çatmıştır.

O eller yeniden tohumla, toprakla hem dem olucaktır.

Tekrar çatlamaya, tekrar çizilmeye, parmak diplerindeki nasırlar tekrar sertleşmeye yüz tutacaktır.

TAŞKÖPRÜ SARIMSAĞININ DİKİMİ

Sarımsak dikimi için Şubatın soğuk sabahlarında, kırağı ile kaplı tarlaya ilk adımlarını atmaya başlar analar.

Güneşin zayıf şuaları altında üşüye üşüye, çamura dönüşmüş toprağa bata çıka, ellerindeki küçük, sivri çubuklarla iki büklüm vaziyette, toprak ananın bereketli karnını hafifçe dürterek adeta onu da kış uykusundan uyandırırlar.

Bağrında küçük küçük çukurlar açılır toprağın.

Her bir diş sarımsak için küçük bir çukur.

Tek tek, sıralı ve aralıklı bir düzen içinde. Ne çok seyrek ne de çok sık.

Ve her bir çukura bir diş sarımsak bırakılır.

Ne çok derine ne de yüzeye.

Sanki bebek beliyormuş gibi şefkatle ve özenle üzeri hafifçe örtülür, toprak anaya emanet edilir..

Bu sırada bazen üzerlerinden bir yağmur boşalır anaların. Ya da kış son bir kez daha kendini hatırlatır. Beyaz örtüsü ile tarlada yakalar anaları.Tepeden aşağı sarıverir. Ama analar bunlara aldırmadan beyaz altının tohumlarını toprakla buluşturmaktan geri durmazlar..

TAŞKÖPRÜ SARIMSAĞIN BAKIMI VE ÇAPASI…

Taşköprülüler Çocukları gibi bakarlar ona. Ne susuz kalmasına, ne de su altında kalmasına razı olmazlar. Zira sulama vakti gecikirse susuzluktan yanar kavrulur beyaz altınlar. Fazla su girer ya da yanlışlıkla tarlaya su kaçarsa bu kez de çöker, bozulur. O da hastalanır.

Bazen çaresi bulunmaz ve bütün emekler boşa gider. En çok ta mantar hastalığı musallat olur. “Kocabaş”a döner beyaz altın.. İrileşir ama içi boşalır. Ne yapacağını şaşırır analar..

Bir de “tufeyli” otlar yani zararlı ya da ortakçı, ya da asalak otlat vardır beyaz altını tehdit eden. Uzak kalınırsa tarladan yaban otları yürür, tarlayı bürür.Suyuna besinine ortak olurlar beyaz altının.

Ellerine kazmalarını kaptıkları gibi dalarlar aralarına. Bir güzel elden geçirirler tüm tarlayı. Söküp atarlar, param parça ederler onları.

Ama onlar da yedi canlıdır sanki. O kadar parçalanıp, beli kırıldığı halde bir ay sonra tekrar dirilirler yerin altından. Tekrar işgal ederler beyaz altının tarlasını. Analar bir kez daha ellerinde kazmalarla korumaya gelirler beyaz altını..

Bu iş bazen iki, bazen üç kere tekrar edilir. Hiç yılmadan, yorulmadan.

Yaban otalarına teslim etmezler beyaz altını analar. Ama onların da beli bıkını kırılmıştır kazma sallamaktan.

SARIMSAK VE DERTLİ ANALAR

Arada bir mola verilir tarlada.

Geriden göründüğü gibi değildir.

Eli işler, yüzü güler ama içi ağlar anaların.

Hep içine atarlar dertlerini. Doludurlar.

Sarımsak tarlaları tüm zahmetine ve yorgunluğuna rağmen dertlerin sıkıntıların dışa atıldığı yerlerdir.

Sanki ellerindeki kazmalarla ayrık otları ve dikenlerin yanısıra dertler de toprağa karıştırılır, üstü örtülür.

Herkes birilerinden dert yanar molalarda.

Bazen kaynana, bazen elti, bazen görümce.. Bazen de adamdır. Yani koca..”Az hayırsız değildir” hani.

“Elinden iş gelmez..” ”Üstelik tutumsuzdur.. Hovarda gibi para harcar kahve köşelerinde.” “Eve ocağa girmez geç vakitlere kadar.”

Çocuklar da çok üzer analarını.. ”Ellerin çocukları gibi okumazlar.” “Derslere kendini vermezler.” “Ne olacaktır onların bu hali?”

En çok onları yani çocukları kafaya takar analar.

Hem daha ne yapsınlar? Tarla tapan demeden, soğuk sıcak demeden onlar için çalışıyorlardır.

Orada şikayette bulunan herkes haklı çıkar. Kimseye “sen niye böyle yaptın, hata senin, suç senin” denmez.

Tarlada kurulan mahkemelerde sanığın gıyabında hüküm verilmiştir. Hem de oy birliği ile. Suçlu bellidir.. Ya eltidir, ya görümce, ya gelin, ya da kocadır..

Ama ne yapılacaktır.  İdareden başka bir yol da yoktur. Büyüklük onlarda kalacaktır yine..

Herkes içini böylece döker..Biri birlerini dinlerler. Hatta biri birlerini anlarlar.

Kadınların da aradığı zaten o değil midir..” Anlaşılmak” yani..

Rahatlatırlar.. Moladan sonra yeni bir güç, kuvvet kazanarak “bismillah” deyip tekrar yapışırlar kazmanın sapına…             

TAŞKÖPRÜ SARIMSAK HASAT ZAMANI NE ZAMAN?

Zaman ilerleyip yaz iyice kendini hissetir di mi, beyaz altın yavaş yavaş beli büklüp yeşil yaprakları solmaya, sararmaya başlar.

Hasat vakti gelmiştir. Sapı toprağa yatınca söküm işine başlanır.

Hasat zamanında kadın erkek hep birlikte sarımsağın başına yani tarlaya toplanır. İlçedeki kahveler boşalır, çarşının yoğunluğu azalır, evinde oturan anneler, gelinler de tarlaya inerler. Her yerde bir sakinlik yaşanır.

Biraz uyanık, girişimci ruha sahip kadınlar tekrar ekip kurar, tarlalara işçi toplar. Çavuş namıyla bilinen bu kadınların çalışma şekli, kendilerine çift yevmiye yazmak suretiyle diğer kadınların çalışmalarına aracılık etmektir. Onların mesaisini tanzim eder, puantajlarını tutarlar, performanslarını gözlemler. Sıkı çalışmayanları ya da memnun olmadıklarını ekipten çıkarırlar. Bu kez hava sıcaktır. Güneş, yakıcı, kavurucu tayfları ile tarladakilerin ellerini yüzlerini yakar, dalar. Şubat soğuğunda titreye titreye dikilen beyaz altın, şimdi, temmuz sıcağında terleye terleye tarladan sökülür.

Beyaz altını toprak anadan ayırması yani sökmesi de zordur. Her ne kadar makina kullanılsa da anaların eli değmeden tarladan kalkmaz.

Çünkü köklerindeki toprak kuruyup sertleşmeden temizlenmelidir. Ve temizlendikten sonra bir müddet tarlada serilip kurumaya bırakılmalıdır.

SARIMSAK AYIKLAMA VE SIVAZLAMA

Kuruma faslından sonra herkes evinin altına veya kuruluklara çekip yığar beyaz altını. Burada tek tek elden geçecek, sıvazlanacak, temizlenecek, baş iriliğine göre tasnif edilecek ve sapları örülerek küçük küçük bağlar yapılacaktır. İnce iştir. Sabır isteyen bir uğraştır.

Bu iş de kadınların işidir. Bunun için evlerin altındaki garajlarda, kuruluklarda ya da loş ışıklı “mağaza”larda bir araya gelirler, baş başa verip tonlarca sarımsağı aktarırlar.

Gece gündüz uğraşırlar. Ağustosun son haftalarında açılacak olan sarımsak pazarına hazırlamaya çalışırlar.

O günlerde etrafı sarımsak kokusu kaplar.

Yaz akşamlarının serinliğinde, kapı önlerinde ara sokaklarda oturmuş sarımsak yapan kadınların bu şekilde çalışmalarını seyretmek benim hoşuma giden manzaralardan biridir.

TAŞKÖPRÜ SARIMSAĞI PAZAR YOLUNDA

Satışa hazır hale gelen beyaz altın parça parça pazara çıkar. Bundan sonra borsa gibi fiyatlar takip edilmelidir.Sürekli daha yüksekten satmak hedeflenmelidir.

Adı üzerinde “beyaz altın”dır.

İhtiyaç duyuldukça, paraya daraldıkça satılmalıdır.

Pazarda el değiştiren beyaz altın bu kez üreticiden tüccara geçer.

Geri kalan zamanda biraz da tüccarlar emek verecekler, para harcayacaklardır.

Şimdi düşünme sırası tüccardadır.

Kime satacaktır? Nasıl para kazanacaktır? Köylüye borcu varsa nasıl ödeyecektir? İşin ucunda kazanmakta vardır, zarar da

SON NOKTA: SARIMSAK MAĞAZA VE PAZARDA

Satın aldıkları sarımsakları bir de onlar elden geçirecek, ince ayar çekeceklerdir. Köklerinde toprak kalıntılar iyice temizlenecek, başları parlatılacak ,sapları güzelce sıvazlanıp kuruyan kısımları ayıklanacaktır. Dikkatlice kalite kontrolüne ve kalibrasyona tabi tutulacaktır.

Bu aşamada da analar yine devreye girecek, mağazalarının soğuk, tozlu ve ışıksız havasını çeke çeke sarımsakla ilgili işleri noktalayacaklardır.

Sezonun sonunda bütün emekçiler birbirinden alacaklıdır. İşçiler çiftçilerden, çiftçiler tüccarlardan, tüccarlar da ihracatçılardan vs..

İlçedeki esnaflar da herkesten alacaklıdır.

Kesin değildir sarımsağın ne kadar kar bırakacağı. Bir yıl çok para eder bir yıl etmez. Para ederse o zaman gerçekten de “beyaz altın” olur.. Para etmezse doğru ırmağa dökülür.

Irmağa sarımsak döküldüğünü görmüşlüğümüz de vardır yani.

Bu iş nasıl çözülür, istikrarlı bir fiyatlandırma nasıl olur bilmiyorum?

Uzmanlar buna kafa yormuşlardır sanırım. Ama ne yazık ki bizdeki uzmanlar ile üreticiler ortak bir platformda bir araya gelip bunları konuşmaya vakit bulamazlar.

GELENEKSEL SARIMSAK FESTİVALİ NASIL YAPILIR?

Sarımsaktan bahsedilir de festival unutulur mu?

Festival ilçenin bilinirliğini artıran amatör ruhla yapılan güçlü bir iletişim ve halkla ilişkiler faaliyetidir. Aslında büyük bir organizasyondur.

Festival için devlet erkanından üst düzey bürokratların ziyareti ile ilçe, ülkede gündem olur. Civar illerden ticaret maksatlı gelen esnaflar, yurt dışından davet edilen gruplar da canlılık getirir ilçeye.

Festival sadece Taşköprü için değil Kastamonu ve civar il ve ilçeler açısından da önemlidir.

Festival, Taşköprü’nün mazisindeki panayırın yerini almasa da panayır gibi ilçe ticaretine katkısı vardır elbette.

Konserlerin, panellerin yanı sıra güreşler ve at yarışları gibi müsabakalar da düzenlenir. Bu sayede er meydanın da ünlü pehlivanların güreşlerini seyretme imkanı da bulur Taşköprülüler.

Ah o festival akşamları. Renk renk ışıkların aydınlattığı serin akşamlar, uzayıp giden sohbetler. Görmeye, görüşmeye, bulmaya buluşmaya vesilesidir festival. Eski arkadaşlar görülür, kimi yakından, kimi uzaktan. Kimi mahalleden kimi okuldan.

Kimi çocukluk arkadaşıdır, kimi gençlik.

Herkes oradadır.

Nedense insanın bir yanı tazelenir, bir yanı sızlar festivalde..

Yazan: Mazideki Taşköprü Ali Cüre