Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Meltem Hüner, her yıl 18-24 Kasım tarihlerinin ‘Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası’ ve bu haftanın ilk günü olan 18 Kasım’ın ‘Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü’ olarak kabul edildiğini belirterek antibiyotik direnci konusunda önemli uyarılarda bulundu.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de antibiyotiklerin en yaygın reçete edilen ilaç grubunu oluşturduğuna değinen Dr. Hüner, “Sağlık kuruluşlarında viral ve bakteriyel enfeksiyonların ayırıcı tanısının yapılmasındaki güçlük ve hastaların viral enfeksiyonlarda dahi hekimden ısrarla antibiyotik istemesi yani antibiyotiklerin uygunsuz kullanımı toplumda giderek artan antibiyotik direncinin ortaya çıkmasına; bu direnç de tedavi başarısızlığının ve maliyetinin artmasına neden olur” dedi.
“SOĞUK ALGINLIĞI VE GRİP İÇİN ANTİBİYOTİK KULLANILMAZ”
İdeal antibiyotik kullanımı için Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Meltem Hüner “Hızlı tanı sonrası, uygun yoldan, etkin dozda, belirli aralıklarla, belirlenmiş süreyle alınan doğru antibiyotik” formülünü veren Dr. Hüner, antibiyotik kullanımı hakkında sık yapılan hataları, “Antibiyotik kullanılmaması gereken soğuk algınlığı, grip gibi enfeksiyonlarda antibiyotik kullanılabiliyor. Etkinliği bilinen bir antibiyotik yerine maliyeti daha yüksek ve yeni olan bir antibiyotik seçilebiliyor. Gerekli olmadığı halde aynı anda birden fazla antibiyotik reçete edilebiliyor. Bazen gereğinden düşük ya da yüksek doz antibiyotik kullanılabiliyor. Başka bir hata ise gerekli süreden daha uzun süreyle antibiyotik kullanılması oluyor. Hastada hastalığında iyileşme, düzelme görülmemesine rağmen kültür sonucuna uygun olmayan antibiyotik kullanımı devam ediliyor. Bu ve bunlara benzer yanlış kullanım alışkanlıkları, toplumda antibiyotik direncinin gelişmesine yol açıyor” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’DE ANTİBİYOTİK DİRENÇ ORANI YÜZDE 35”
Uluslararası Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD), 2018 yılında yayınladığı antibiyotiklerin hasta kullanımları üzerindeki etkisini araştıran rapora göre Türkiye’nin yüzde 35 olan ortalama antibiyotik direnç oranının Yunanistan ve Güney Kore ile birlikte en yüksek ülkeler arasında yer aldığını ve yine ülkemizin, direnç oranının yüzde 5 ile en düşük orana sahip İzlanda, Hollanda ve Norveç'ten yedi kat daha fazla saptandığını belirtti.
Dirençli bakterilerin neden olduğu enfeksiyonların, özellikle yoğun bakımlarda ve bağışıklık sistemi zayıflamış hastaların takip edildiği birimlerde ciddi bir sağlık tehdidi oluşturduğunu söyleyen Dr. Hüner, Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre bu vakaların en korkutucu yanının, bakterinin sıradan bir bakteri olmasına rağmen direnç nedeniyle tedavisinin güç ya da imkânsız hale gelmesi olduğunun altını çizdi.
Bu durumun hastanede yatış sürelerinin uzamasına, komplikasyonların gelişmesine, tedavi maliyeti ve ölüm oranlarının artışına neden olduğunu sözlerine ekledi. Yine OECD verilerine göre, dirençli bakterilerle enfekte olmuş bir hastayı tedavi etmek için ortalama olarak 10 bin ile 40 bin dolar harcandığını aktaran Dr. Hüner, “Sosyal maliyet, üretkenlik ve gelir kaybı da sağlık maliyetleri kadar yüksek olabilir. Antibiyotik direncindeki artışın önünü geçebilmek için küresel eylem planının tüm dünyada uygulanması gerekmektedir. Aksi durumda, antibiyotikler işlevini yapamayacağından basit enfeksiyonlar bile ölüme neden olabilecek” dedi.
“HEKİMDEN ISRARLA ANTİBİYOTİK İSTEMEYİN”
Antibiyotik direncinin yayılmasını önlemek ve kontrol edebilmek için alınabilecek önlemlere dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Meltem Hüner “Antibiyotikler yalnızca hekim tarafından reçete edildiğinde kullanılmalıdır. Hekim antibiyotiğin gereksiz olduğunu belirttiğinde ısrarcı olunmamalıdır. Antibiyotik kullanırken daima hekimin doz ve süre tavsiyelerine uyulmalıdır. Yarım kalmış antibiyotik kutuları tekrar kullanılmamalı ya da başkalarıyla paylaşılmamalıdır” diye konuştu.
GÜVENLİ YİYECEK İÇİN 5 ÖNEMLİ KONUYA ÖZEN GÖSTERİN
DSÖ’nün “Daha Güvenli Yiyeceklere Giden Beş Anahtar’’ olarak “temizliğe önem verin, çiğ ve pişmiş gıdaları ayrı tutun, iyice pişirin, yiyeceklerinizi doğru ısıda saklayın, temiz su temiz malzeme kullanın” çözümüne işaret eden Dr. Hüner hayvansal gıdalar için antibiyotik kullanılmadan üretilen yiyeceklerin tercih edilmesi gerektiğini söyledi.
Düzenli olarak elleri yıkayarak, hijyenik yiyecek hazırlayarak, hastalarla yakın temastan kaçınarak ve aşı ile korunmanın mümkün olduğu hastalıklarda aşı yaptırarak hastalıklara karşı korunma sağlanması gerektiğini de dile getirdi.
(kamusonhaber)