Kastamonu'dan Yıldız Sarayı'na uzanan Taşköprülü Mehmed Usta, ürettiği ilk Türk yapımı piyano ile Osmanlı ve Almanya'da iz bıraktı. Piyano, Sultan II. Abdülhamid'e sunuldu.
Mehmed Usta’nın piyano yapımına ilgi duymasına sebep olan kişi, 1900’lerin başında Kastamonu’da yol müteahhidi olarak çalışan Karlo Efendi’dir. Karlo Efendi’nin sipariş ettiği konsolu evine teslim eden marangoz Mehmed Usta, burada müteahhidin kızının çaldığı piyanonun büyüleyici sesine tanık oldu. Küçük kızın bu eşsiz müzik aletinden çıkardığı melodileri hayranlıkla dinleyen Mehmed Usta, tuşlu çalgının mekanizmasına karşı büyük bir merak geliştirdi.
Osmanlı'da Bir Piyano Ustası: Taşköprülü Mehmed Usta
Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyılda başlayan batılılaşma hareketi, batı müziğinin eğitimi, icrası ve üretimine büyük bir ivme kazandırdı. Özellikle saray çevresinde ve Mehterhanelerin yerine kurulan Muzıka-yı Hümâyûn bünyesinde dikkat çeken bu gelişim, zamanla Osmanlı topraklarına yayılmaya başladı. Bu dönemin en popüler çalgılarından biri, hatta belki de en önde geleni, Avrupa’da da büyük ilgi gören piyano oldu. II. Mahmud’un teşvikiyle başlayan ve I. Abdülmecid döneminde hız kazanan batı müziğinin Osmanlı’da yaygınlaşmasında, piyano eğitimi ve icrası önemli bir yer tuttu. Nitekim günümüze ulaşan Osmanlı dönemi çok sesli eserlerin çoğunluğunun piyano için bestelendiği ya da bando için yazılan eserlerin mutlaka bir piyano aranjmanının yapıldığı görülmektedir.
Sarayda Donizetti’yi dinleyerek büyüyen, babasının kendilerine piyanolar aldığını ve Avrupalı piyano hocaları getirdiğini anlatan I. Abdülmecid, döneminde Leopold de Meyer ve Franz Liszt gibi ünlü piyanistleri ağırlamış, Tanzimat reformlarının hız kazanmasına öncülük etmiştir. Geleneklerine bağlı bir padişah olarak bilinen Sultan Abdülaziz’in dahi, Muzıka-yı Hümâyûn’un çalışmalarında bazı kesintiler yapmasına ve batı müziğinin ilerleyişini yavaşlatmasına rağmen, batı müziği formlarında piyano için beste yapan ilk Osmanlı padişahı olması dikkat çekicidir. Ancak Osmanlı tarihinde "piyano müziği bestekârı" denildiğinde akla gelen en önemli isim, yüzlerce sayfa Avrupa dansları ve marş formunda eserler bestelemiş olan V. Murad’dır.
II. Abdülhamid dönemi ise batı müziği çalışmalarının devam ettiği, Yıldız Sarayı Tiyatrosu’nda konserler ve operaların sahnelendiği, piyanonun ise önemini koruduğu bir süreçtir. Dönemin marangozluk konusunda da yetkin olan padişahı II. Abdülhamid’in, Kastamonu Valisi Enis Paşa aracılığıyla Taşköprülü Mehmed Usta’nın yaptığı piyanolardan haberdar olup, onu ailesiyle birlikte saraya ve marangozhanesine getirtmesi, Osmanlı’da piyano yapımına verilen önemin bir göstergesi olmuştur.
Mehmet Usta’yı Piyano Yapımına Teşvik Etti
Mehmed Usta’nın piyano yapımına ilgi duymasına sebep olan kişi, 1900’lerin başında Kastamonu’da yol müteahhidi olarak çalışan Karlo Efendi’dir. Marangoz Mehmed Usta, Karlo Efendi’nin sipariş ettiği konsolu evine teslim ettiğinde, müteahhidin kızının piyanoda çaldığı melodilerden büyülenmiş, bu eşsiz çalgının çıkardığı sesleri hayranlıkla dinlemiş ve mekanizmasını merak etmeye başlamıştır. Ancak Karlo Efendi’nin Kastamonu’ya ve Osmanlı’ya katkıları yalnızca yol yapımıyla ya da Mehmed Usta’nın piyanoyla tanışmasını sağlamasıyla sınırlı değildir. Osmanlı arşivlerinde yer alan Aralık 1901 tarihli bir belge, onun batı müziği eğitimine verdiği desteğin çok daha öncelere dayandığını göstermektedir. Türkçeyi kırık dökük konuşan bu İtalyan mühendis, Avrupa’dan müzik notaları getirterek dönemin sanat okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’ne sunmuş, batı müziğinin Osmanlı topraklarında yayılmasına öncülük etmiştir.
Mehmed Usta’nın piyanoya olan ilgisini gören Karlo Efendi, ona çalgının mekanizmasını detaylı şekilde gösteren bir imalat kataloğu vererek dilediği zaman gelip piyanoyu inceleyebileceğini söylemiştir. Günlerce katalog üzerinde çalışan Mehmed Usta, sonunda Avrupa’daki örneklerine benzer şekilde ilk Türk yapımı piyanoyu üretmeyi başarmıştır. Bu piyano, dönemin Kastamonu Valisi Enis Paşa tarafından satın alınarak Sultan II. Abdülhamid’e hediye edilmiştir. Sultan, bu hediyeden oldukça etkilenerek Mehmed Usta’yı ailesiyle birlikte Yıldız Sarayı’na davet etmiş ve marangozhanede piyano yapımıyla görevlendirmiştir.
II. Abdülhamid Tahttan İnince Kastamonu’ya Döndü
Oldukça ilginç olan bu hikâyenin İstanbul’da geçen bölümü aslında oldukça kısa sürmüştür. 1904 ile Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirildiği 1909 yılları arasındaki beş yıllık süreçte, Mehmed Usta’nın ürettiği piyanolardan biri, Osmanlı’nın Almanya ile gelişen olumlu diplomatik ilişkilerinin bir göstergesi olarak Alman İmparatoru II. Wilhelm’e hediye edilmiştir. II. Wilhelm, 1888’de tahta çıkmış ve II. Abdülhamid ile yakın dostluk kurarak İstanbul’u üç kez ziyaret etmiştir. II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte II. Abdülhamid tahttan indirilince, Mehmed Usta da Yıldız Sarayı marangozhanesindeki görevini kaybederek Kastamonu’ya dönmüştür. Vefatına kadar ürettiği piyanolardan Almanya’ya gönderilen dışında kalanların, Kastamonu Kent Tarihi Müzesi ve Dolmabahçe Sarayı'nda bulunduğu, bir diğerinin ise ailesine kaldığı ancak iyi muhafaza edilemediği için elden çıkarıldığı kaynaklarda yer almaktadır.
Sadece Piyano Üretmedi, Tamirini de Üstlendi
Osmanlı-Türk piyano lüthiyesi Mehmed Usta’nın çalışmalarını Dolmabahçe Sarayı’ndaki araştırmalarıyla belgeleyen araştırmacı-yazar Süha Umur, saray arşivlerinde yaptığı incelemelerde, Mehmed Usta’nın sadece piyano üretmekle kalmayıp aynı zamanda mevcut piyanoların tamirini de üstlendiğini ortaya koymuştur. Bu durum, piyanoların içinde yer alan plakalar üzerindeki şu ifadelerle doğrulanmaktadır: “Yıldız Saray-ı Hümayun Tamirhanesi Mamulatı, Mehmed Usta 1320 (1905)” ve “Tamirhane-i Hümayun Mamulatı, Sene 1323 (1908), Kastamonulu Mehmed Kulları.” Aynı arşivde bulunan bir diğer önemli belge ise, 1906 yılında Sultan II. Abdülhamid için yapılması planlanan bir piyanonun bütçesini içeren kayıttır. Bu belgenin, sarayın marangozhanesinde üretilecek yeni bir piyanoya ait olduğu düşünülmektedir, zira Kastamonu’da yapılan ve Sultan’a hediye edilen ilk piyano 1904 yılına tarihlenmektedir.
Kastamonu’dan Yıldız Sarayı’na uzanan sıra dışı hayat hikayesi ve yeteneğiyle öne çıkan marangoz Mehmed Usta, ürettiği piyanoyla Osmanlı Sarayı’ndan Alman Sarayı’na uzanan bir miras bırakmış ve ustalığını sınırların ötesine taşımıştır. Batı müziği tarihimize önemli bir katkı sunan Mehmed Usta, bu müziğin ve ilgili çalışmaların yalnızca İstanbul’daki saray çevresinde ya da belirli semtlerde sınırlı kaldığına dair yaygın inanışı adeta tersine çevirmiştir. Anadolu’dan çıkıp sarayda piyano üreten ve Kastamonu’ya döndükten sonra Sanayi-i Nefise Mektebi’nde öğretmenlik yapan Mehmed Usta, Osmanlı-Türk piyano lüthiyesi olarak kalıcı bir iz bırakmıştır.
Not: Prof. Dr. Evren Kutlay’ın Neo Filarmoni Klasik Müzik Kültürü Dergisi’nde "Kastamonulu Mehmed Usta" başlığıyla yayımlanan yazısından derlenerek haberleştirilmiştir.