“M. Kemal’in İnebolu’yla ilgili çoktan istihbaratı vardı”
Mustafa Kemal’in Samsun’a giderken 17 Mayıs gecesi İnebolu’ya da uğramak istediğini ancak bunun gerçekleşmediğini belirten Prof. Dr. İlber Ortaylı, İngilizlerin bölgedeki Pontusları kışkırtma safhasına girdiklerini söyledi ve “O yüzden limanların bazılarına gitmek istedi Paşa. Mustafa Kemal de bir kurmay olarak biliyor. Bu çok önemli. Bunun üzerinde duruyorum ben. Ve buraları tetkik etmek istiyor. Burada durmak istiyor. Çünkü belli ki işe başladığı zaman burası ona başka türlü yarayacak. İstiklal Harbindeki mevkii belli İnebolu’nun. Yani burayı biliyor o. Çoktan istihbaratı var. Yani buradan nerelere nasıl gider, kiminle nasıl sevk eder? Buradaki halk nedir? Kapasiteleri nedir, inançları nedir? Neye ne kadar dayanırlar? Yolun ortasında bırakırlar mı hareketi yoksa desteklerler mi? Bunların hepsini öğrenmiş. Öyle ezbere çıkmıyor bir yere. Bu çok önemli. ”
Ünlü tarihçi ve yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla İnebolu ilçesinde konferans verdi.
İnebolu Belediyesince düzenlenen “Milli Mücadele’de İnebolu’nun Yeri ve Önemi” konferansında konuşan Ortaylı, İnebolu’ya ilk kez 25 yaşında geldiğini söyledi.
İnebolu’nun Kurtuluş Savaşı’ndaki önemine işaret eden Ortaylı, “Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı Bandırma Vapuru 17 Mayıs 1919 gecesi İnebolu açıklarına ulaştı ancak hava muhalefeti nedeniyle sahile yanaşamadı. Buraları tetkik etmek istiyor. Burada durmak istiyor. Çünkü belli ki işe başladığı zaman burası ona başka türlü yarayacak. İnebolu’nun İstiklal Harbi’ndeki mevkii belli.” dedi.
Konferansın sonunda Kaymakam Ahmet Vezir Baycar ve Belediye Başkanı Mustafa Huner Özay tarafından Ortaylı’ya teşekkür edilerek plaket takdim edildi.
Ortaylı, daha sonra İnebolu Belediyesi Kent Müzesi ve İnebolu Türk Ocağı İstiklal Yolu Müzesi’ni gezdi.
KONFERANS
Ortaylı, İnebolu’nun tarihi, Milli Mücadele’deki yeri ve o dönemle ilgili şunları söyledi:
“İnebolu adı üzerinde bir Yunanca isimden bozma, ‘polis’ten bozma. Anadolu’daki bir çok şehirde bu ‘polis’ eki ya var, ya üstüne başka bir şey eklenmiş veya Kastron kelimesi vardır. Biliyorsunuz hisar, kale demek. Onunla kullanılanları kesir, kasır, kasta falan gibi değiştiriyorlar. Ama ‘ine’ Türkçe bir kelime biliyorsunuz, dolayısıyla Türklerin aşiretlerin gelip yerleştikleri, denizcilik öğrendikleri bir bölge. Karadeniz kıyılarındaki özel bir yeri var. Bu en önemli hususlardan birisidir.
İnebolu’nun mazide önemli bir rolü vardır. Çünkü Karadeniz kıyısında Sinop gibi bir çok koruganlı bir liman olmamakla birlikte önemli bir iskeledir. Fakat iç kısımlarla daha kolay bağ kurulmaktadır. Yani engebe daha azdır. Aşağı yukarı şu gördüğünüz Küre Dağları ve Ilgaz mevkii aşıldıktan sonra İç Anadolu yaylasıyla temas kuruluyor, bütün Türkiye’nin güneyine kadar getirebiliyor bu vasfıyla da bir önem kazanıyor.
Bugün 18 Mayıs’tayız. Bir gün sonra Samsun’a çıkılmış olacak tarih itibariyle. Atatürk’ün burada durmak istediğini şimdi Mustafa Bey, diş hekiminiz de söyledi; onu biliyordum, duymuştum galiba. Niçin çıkmadığını bilmiyorum tabii. Çıkmaması için bir neden yok çünkü. Vakıa, Karadeniz kıyıları mütarekede önemli kariyeri olan bir komutan için öyle pek de değneksiz gezilecek bir köy değildi. Burada biliyorsunuz isyanlar vardı. O isyanlar kışkırtılıyordu, bu etnik kavgalar. İşgal kuvvetleri vardı, işgal kuvvetleri dengeyi iyi sağlayamıyordu.
Şurası açık, uzun 4 yıl süren bir harbin sonunda İngiltere yorgundu. İngiliz donanması bu savaşa katılmamıştı pek. Almanya gemi yapıyor, donanma için zırhlıları üretiyor fakat denizci değil adamlar. Donanma ve denizcilik 3 asır ister, şakası yok. Öyle kolay kolay değil. Yahut 5 asır ister, 2 asır ister.
İngiltere’nin çok büyük kini var, toleransı hiç yok. Askerce bile davranmayı unutuyorlar bazen. O yüzden kendilerine kuvvetli bir müttefik aradılar.
İngiltere Yunanistan’a güvendi. Harbe geç girmiş bir devletti, fazla bir telafatı yoktu. Harbe son sene girdi, fazla bir telefatı yoktu. Fakat tabii son derece Almanlara meyleden Yunanlılar, Kral Konstantin tahttan indirilince Alman taraftarlığından vazgeçtiler. Yunanistan çok Alman düşkünüdür. Almanlar da Yunan düşkünüdür. Birbirleriyle menfaatleri var.
Yunanlılar batı medeniyetleri için iyi bir iş ortağı, iyi bir gözcü, Akdeniz’de besleyici bir şey. Yoksa İtalyanlar batı kültürünün anası. Batı medeniyeti batsa tekrardan İtalyanlar yaratır. Ama niye İtalya değil? Çünkü İtalya onların işine yaramaz. Ama mesele tamamen taze bir kuvvet. Bu taze kuvvetin buraya gelmesiyle de bir işgal başlamış mütarekede. Fakat bu mütarekedeki işgal ancak ve ancak son derece şartları iyi tanıyamayan getirilen birinci cihan harbinin sıkıntıları içinde boyun eğmeye hazır bir grup tarafından kabul edilebilir. Yani Mustafa Kemal Paşa gibi, onun arkadaşları gibi uyanık ve zinde insanlar bunun çürüğünü görüyorlar. Çok açık bir şey. Onun için diyor ki, ‘Geldikleri gibi giderler’ diyor. Bunu kafayı çekmiş bir insanın kafa tutması gibi söylemiyor. Burada, bu bölgelerde biliyorum bazı insanlar var, çok fazla sarhoş sıfatı yakıştırıyorlar Atatürk’e. Bu gibi şeylerle tarih yazılmaz. Çok ayıptır, yanlıştır; psikolojik tarih olmaz. Çok ayıp bir şey bu. Türkiye’nin kurucu insanları için bu şekilde etiketler yapıştırmak bunu yapan insanlar ya çok cahil ve terbiyesizdirler veyahut da amaçları vardır, dışarılardan besleniyorlardır. Çünkü Türk kavminin Anadolu’daki hakimiyeti hala hazmedilmiş değildir.
“BURAYI BİLİYOR”
“Burada Pontuslar vardı. Bunları kışkırtma safhasına girdiler. İngiliz işgal kuvvetleri komutanı General Milnes, Samsun’da oturan çok dikkatliydi. O yüzden limanların bazılarına gitmek istedi Paşa. Çünkü Mustafa Kemal Paşa bazı insanlara has bir kabiliyettir. Hafızası coğrafi hafızası kuvvetli biri. Haritayı falan kullanmadan bazı topografik bölgeleri iyi ezberleyebiliyor. Mustafa Kemal de bir kurmay olarak biliyor. Bu çok önemli. Bunun üzerinde duruyorum ben. Ve buraları tetkik etmek istiyor. Burada durmak istiyor. Çünkü belli ki işe başladığı zaman burası ona başka türlü yarayacak. İstiklal Harbindeki mevkii belli İnebolu’nun. Yani burayı biliyor o. Çoktan istihbaratı var. Yani buradan nerelere nasıl gider, kiminle nasıl sevk eder. Buradaki halk nedir. Kapasiteleri nedir, inançları nedir, neye ne kadar dayanırlar, yolun ortasında bırakırlar mı hareketi yoksa desteklerler mi bunların hepsini öğrenmiş. Öyle ezbere çıkmıyor bir yere. Bu çok önemli.
O gece burada inememiş. Bir kontrol daha yapacaktı, belli. Kahve içmeye inmeyecekti Bandırma’dan. Ama buraya inmedi, Samsun’da durdu. Samsun çok kötü bir nokta. Bir kere Karadeniz’in merkezi. Anadolu ile Batı tarafıyla daha kolay bağlantısı var. Bu orayı geliştiriyor. Paşa tarafından olumsuz yönleri var. General Milne orada, İngiliz karargahı orada. Pontusların merkezi orası. Bütün her şey anında oradan gidiyor geliyor. Orası sevimli bir yer değil. Anadolu’ya oradan yürütemez. Ama oradan adım atıyor. Bu çok önemli. Orada durmuyor, içe gidiyor. İçle teması var, çok önemli bir merkez olarak İstiklal Harbinin merkezi olamıyor. Çünkü stratejik konumu çok müsait değil. İlk deklarasyonu Amasya’da yaptı. Amasya Tamimi ile İstiklal Savaşımız başlamış oldu. O bakımdan mühim bir tarihi dönemeci 103. Yılında kutluyoruz. Unutmayacağınız, unutmamanız gereken bir tarihtir.
“Güzel bir memleketin
sahibi olmak zordur””
19 Mayıs’ın önemine değinen Ortaylı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir savaşın nasıl planlanacağı bellidir. Ne olacağı belli… Rastgele halk kahramanları da yapabilir. Bir yerde savaşı sadece asker değil, iş bilenin kuvvetli insanların yapacakları şey her zaman çoktur. Bu bir eski devletin, eski bir ordunun çıkaracağı bir şeydir. Onun için Türkiye’de asker ve ordu düşmanlığı çok kötü bir zihniyettir. Bazı böyle kuvvetler vardır, bunlar bahriyemizi yok etmeye çalıştılar, ordunun içine sızmaya çalıştılar .
Türkiye kolay yutulur bir dolma değil. Kendi içinde bazen problemler olabilir. Bunları tarihte hallederiz. Bizim için en önemli husus, en önemli şey bir arada dururken fikri farklılıklarınıza, yol farklılıklarınıza rağmen bazı şeylerin üzerinde oturmaktır. Güzel bir memleketin sahibi olmak zor. Buraya en geç gelenlerden biriyiz. Yani dünyada bir kıtaya gelip de oranın etnojenest dediğimiz etnik kalıtımını kuruluşunu değiştiren en son devlet biziz. Daha bin sene olmadı. Ve bizim buradaki yerleşmemiz de dünyada yüzde yüz kabul edilmiş bir şey değil. Burayı bırakıp gitmek de bir kurtuluş değildir. Çünkü kimse sizi beklemiyor, makbul kuvvetler olarak. Hiçbir yerde sizin iş güç bulup mutlu olmanız da mümkün değil. Böyle bir yeri bırakmamak için de bazı şartlar vardır. Bazı müesseseler ve bir gelenek üzerinde anlaşmış olmanız gerektir. Çok açık bir şey bu.
“En tehlikeli şeylerden birisi
partizanlık, yandaşlık gibi şeylerdir”
“Buraya en geç gelenlerden biriyiz. Yani dünyada bir kıtaya gelip de etnik kuruluşunu en son değiştiren devlet biziz. Bizim buradaki yerleşmemiz de yüzde 100 kabul edilmiş bir şey değildir. Burayı bırakıp da gitmek bir kurtuluş değildir. Çünkü kimse sizi beklemiyor. Makbul kuvvetler olarak, hiçbir yerde de iş güç sahibi olup mutlu olmanızı mümkün değildir. Böyle bir yeri bırakmamak için bazı şartlar vardır, bazı müessesler ve bir gelenek üzerinde anlaşmış olmanız gerektirir.
Bugün için 19 Mayıs Türkiye’nin en kuvvetli günüdür ve en önemli günüdür. 30 Ağustos da mühim bir gündür, 26 Ağustos da mühim bir gündür, böyle tarihlerde Viyana kapılarına da çıktık ve kendi vatanımızın son kapılarını da savunmak zorunda da kaldık. Hareketli bir milletiz; bin yılın içinde Uzak Asya bozkırlarından Tuna havzasına kadar gittik. Böyle bir hareketlilik, coğrafi genişleme, çekilme her millete has bir şey değildir. Türkiye’de hiç kimse hiçbir şekilde kendi başına, kendi zümresi ile hakim olamaz; burası çok renkli bir ülkedir. En tehlikeli şeylerden birisi partizanlık, yandaşlık, nipotizm dedikleri akraba kayırıcılığı, hemşehricilik oyuncakcılığı gibi şeylerdir.
İstiklal Madalyası
“Biliyorsunuz 3 çeşit İstiklal Madalyası var. Biri bütün muhariplere verilen ve bazı gazilere bunu vermişler, bazıları da o kadar fakirler ki onun yerine küçük bir para verdiler. İkinci madalya metal aynı kırmızı şeridin üzerine yeşil ve beyaz şeritler vardır. İnebolu istisnadır, sonra başkalarına da verildi. Savaşın içinde resmen bulunduğu için Genelkurmay’dan emir alan, emri harfiyen tatbik eden, kaymakamıyla valisiyle, belediye reisiyle, diğer memurlarıyla ve halkıyla kanuna emre genelkurmaya günü gününe riayet ederek savaşı götürdüğü için o anda alan tek şehirdir. Sonra başkalarına da verildi. Antep’e falan. Bu da kutlu olsun.
(İHA)