Kastamonu’nun Taşköprü ilçesi, Türkiye'nin tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dolu bir coğrafyada yer alır. Ancak, bu ilçenin adını öne çıkaracak bir hikaye, Taşköprü'yü daha fazla tanınır hale getirebilir. İşte Taşköprü'nün unutulmaz isimlerinden biri olan Taşköprülü Mehmet Usta'nın ve İlk Türk Piyanosu'nun öyküsü:
Taşköprülü Mehmet Usta: Piyanonun Türk Macerası
Yıl 1904, Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinin sokaklarında bir marangoz olan Taşköprülü Mehmet Usta, bugünün oldukça heyecanlı olduğunu hissetti. Siparişini tamamladığı özenle yapılmış bir konsolu, yol mühendisi Carlo Bey için teslim etmek üzere hazırlanmıştı. Carlo Bey, Taşköprülü Mehmet Usta'ya piyanosu üzerinde çalışırken eşlik eden bir sesi fark ettirdi. Carlo Bey'in küçük kızı, piyanosu çalarak bir şarkı seslendiriyordu. Taşköprülü Mehmet Usta, bu büyüleyici sesi ilk defa duyduğunda etkilenmemesi imkansızdı.
Carlo Bey, Taşköprülü Mehmet Usta'nın bu ilgisini görünce, piyanonun yapısını inceleme izni verdi. Mehmet Usta, piyanonun iç mekanizmasını dikkatlice inceledi ve büyülenmeden kendisini alamadı. İşte o andan itibaren Taşköprülü Mehmet Usta'nın tek bir hedefi vardı: bu büyüleyici sesi tekrar duyabilmek için kendi Türk piyanosunu yapmak.
Geceleri gündüzleri birbirine katan Taşköprülü Mehmet Usta, bu hayali gerçeğe dönüştürmek için elinden gelenin en iyisini yaptı. Kendi eliyle hazırladığı krokiyi temel alarak, adım adım piyano inşasına başladı. O dönemin koşullarına uygun, avangart bir alet ve edevat kullanarak Avrupa'da üretilen piyanolara benzer bir piyano inşa etti. Tellerin sargısını bile kendi marangoz becerileriyle gerçekleştirdi ve piyanonun tuşlarını özenle oluşturdu.
Ürününü tamamladıktan sonra, Taşköprülü Mehmet Usta, piyanoyu Kastamonu Valisi Enis Paşa'ya sattı ve bu piyanoyu Padişah II. Abdülhamit'e takdim etmek üzere İstanbul'a gönderdi. Padişah, bu Türk yapımı piyanoyu ilk gördüğünde büyülendi ve Mehmet Usta'nın ailesiyle birlikte İstanbul'a davet etti. Mehmet Usta, Yıldız Sarayı'ndaki marangozhanede çalışmaya başladı ve burada bir konsol piyano daha üretti.
Ancak, sadece Padişah Abdülhamit değil, aynı zamanda Alman İmparatoru II. Wilhelm, Türk yapımı piyanonun eşsizliğini tanıdı. Bu piyano, Alman İmparatoru'na hediye edildi, ve Taşköprülü Mehmet Usta hem Abdülhamit'ten hem de II. Wilhelm'den nişanlar ve ödüller kazandı.
Taşköprülü Mehmet Usta'nın başarısı, Türk piyanosunun doğuşunu simgeliyor. Ancak, tüm bu olağanüstü başarıların ardından, Taşköprülü Mehmet Usta, Padişah Abdülhamit'in tahttan indirilmesiyle Yıldız Sarayı'ndan ayrıldı ve Kastamonu'ya geri döndü. Burada, Kastamonu Sanat Okulu'nda ahşap işleri öğretmeni olarak görevlendirildi ve Türk piyanosunun yaratıcısı olarak hatırlanmaya devam etti. Taşköprülü Mehmet Usta, sonraki yıllarda beş piyano daha üretti ve bu piyanolardan ikisi hala Kastamonu Kent Tarihi Müzesi ve 75. Yıl Müzesi'nde sergilenmektedir.
Ancak, diğer piyanoların akıbeti farklıdır. Bir tanesi Yıldız Sarayı'nda, bir diğeri ise II. Wilhelm'e hediye olarak gönderildi. Beşinci piyano ise Mehmet Usta'nın torununa çeyiz olarak verildi, bir süre apartmanın bodrumunda unutuldu ve sonunda başka ellerde buldu.
Eğer Taşköprülü Piyanocu Mehmet Usta, daha güçlü bir toplumsal hafızaya sahip bir ülkede yaşasaydı, adı muhtemelen dünya çapında bir ün kazanmış olurdu. Ancak onun hikayesi, Türk piyanosunun ve Taşköprü'nün tarihinde unutulmaz bir sayfa olarak kalıyor.
Yazar: T. Aytaç Yalman
(Derleyen: Ünal Topuksuzoğlu)