Son Dakika Depremleri: Az önce deprem mi oldu? 17 Kasım 170174 Son Dakika AFAD ve Kandilli Rasathanesi Deprem Listesi Son Dakika Depremleri: Az önce deprem mi oldu? 17 Kasım 170174 Son Dakika AFAD ve Kandilli Rasathanesi Deprem Listesi

Tarihin gördüğü en büyük topyekûn savaş olan İstiklal Savaşı Anadolu’nun her karış toprağında isimsiz kahramanlar yarattı. Şahin Bey, Sütçü İmam, Yörük Ali, Kara Fatma, Satı Çırpan, Gördesli Makbule, Nezahat Onbaşı, Nene Hatun ve daha niceleri. Atatürk’ün arkasında saf tutan bu sıradan insanların verdiği kurtuluş mücadelesi ne kadar anlatılsa azdır. Bu isimsiz kahramanların birisi de bugün mezar yeri bile belli olmayan Şerife Bacı’dır.

1921 yılının o karanlık günlerinde İnebolu Limanı’ndan kağnısına yüklediği mühimmatı dağdan aşırmaya çalışan bu 20’li yaşlarındaki genç kadın, 9 aylık bebeğini bırakacak yeri olmadığından yanına almıştır. Kağnılardan oluşan kafile Küre’nin vadilerinden tekerlek gıcırtıları eşliğinde ilerlerken onun geride kaldığını kimse fark etmemiştir. Şerife Bacı ertesi gün mühimmatların üzerine yatırdığı çocuğunun üzerine uzanmış şekilde, ölü olarak bulunmuştur.

9 aylık bebeği ile İstiklal Yolu’ndan Anadolu’ya cephane taşırken Küre dağlarının eteklerinde donarak ölen Şerife Bacı’nın hayatı yurdunun işgal edilmesi ile tamamen değişmiş, bu sıradan insan bir milli kahramana dönüşerek tarihin sinesindeki yerini almıştır. Şerife Bacı, bir top mermisinin insanın evladından bile değerli olduğu zamanların sembol ismidir. Bugün yolunuz Kastamonu’nun Seydiler ilçesinden geçerse onu kağnısının başında görebilirsiniz. Anısı heykele dönüşmüş bir biçimde milletin belleğinde yaşamaktadır.  

Bu kahramanlıklar İstiklal Yolu, dönemi yaşamış ve o günlere şahit olmuş devlet adamlarının hatıralarında da yaşamaktadır. Bahriye Nazırı Rauf Orbay hatıralarında, İstiklal Yolu üzerinde gördüğü manzarayı şöyle anlatmaktadır: “İnebolu’dan Çankırı’ya kadar cephe gerisindeki hizmetlerin yüzde doksanının kadınlar tarafından erkekleri mahcup edecek derecede gayret ve fedakârlıkla yapılmakta olduğunu görmekteyiz.

Bu fedakâr kadınların arasında emzikte çocukları olan mübarek analar da vardır. Yavruları kucaklarında, kağnıları önlerinde, övendireleri ellerinde, Ankara’ya cephaneyi naklediyorlar. Allah bu millete yakında necat ve uzun müddet sulh ve saadet nasip edecektir.”

İnebolulu kayıkçıların kahramanlıkları

Düşman işgaline uğramasa da Kastamonu’nun milli mücadele yıllarındaki kahramanlığı sonradan İstiklal Madalyası ile ödüllendirilecek kadar büyüktür. İnebolu’dan başlayan ve Çankırı üzerinden Ankara’ya uzanan sonradan “İstiklal Yolu” adını alacak bu güzergah boyunca milli mücadeleye insan ve cephane taşınmış, böylece Kastamonu ve İnebolu milli mücadelenin nefes borusu görevini görmüştür.

İnebolu küçük limanı sayesinde Anadolu’nun İstanbul’la bağlantısı kalmış sayılı yerleşim yerinden biridir. Sadece İstanbul’dan değil milli mücadeleye Sovyet Rusya’dan gelen destek de İnebolu’dan Anadolu’ya ulaştırılmıştır. Bu küçük limana yanaşamayan gemilere kayıkları ile gidip gelen balıkçılar insan ve mühimmat taşımış üstelik bunu yaparken Yunan zırhlılarının saldırısına hedef olduğu halde bundan vazgeçmemiş tir.

İnebolu kayıkçılarının gayret ve başarıları 9 Nisan 1924 tarihinde TBMM kararıyla Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir. İnebolulu kayıkçıların bu kahramanlığı Atatürk’ün aklında da özel bir yer etmiş, Ata her zaman bu bölge insanına karşı büyük bir saygı beslemiştir. Bunun en büyük tezahürlerinden biri de Şapka ve Kıyafet İnkîlabı’nın yurda buradan duyurulmasıdır.

Şapka ve Kıyafet İnkîlabı

 Atatürk 23 Ağustos 1925'te Kastamonu'ya gelmiştir. Burada İnebolu heyetini kabul etmiş ve yapılan daveti geri çevirmeyerek 25 Ağustos 1925 Salı günü saat 11.00'de Kastamonu'dan İnebolu'ya hareket etmiştir. Atatürk bir günlük planlanan ziyaretini uzatarak üç gün ilçede kalmış ve tarihe geçecek Şapka ve Kıyafet İnkîlabı’nın ünlü nutkunu 27 Ağustos 1925 Perşembe günü İnebolu Türk Ocağı'nda söylemiştir. Bugün bile İnebolu’da Atatürk’ün İnebolu’da geçirdiği üç gün kutlanmaktadır.

(Dünya)

Editör: Mustafa Balcı