Kastamonu Valisi Meftun Dallı sosyal medya hesabı üzerinden Kastamonulu Latîfî'nin bir beyitini paylaştı. Vali Dallı'nın bu paylaşımı, Kastamonulu Latîfî hakkında vatandaşlarda bir merak uyandırdı. Peki Kastamonulu Latîfî kimdir? Eserleri nedir? İşte detaylar..
Kastamonulu Kastamonulu Latîfî Kimdir?
Kastamonulu Latîfî, 16. yüzyıl divan edebiyatının önemli şairlerinden biridir ve asıl adı Abdüllatif'tir.
Eğitimini tamamladıktan sonra, kâtiplik göreviyle İstanbul, Belgrad, Mısır ve Rodos gibi farklı yerlerde bulundu. Ancak, 1582 yılında Mısır'dan Yemen'e seyahat ederken bindiği geminin batması sonucu hayatını kaybetti. Ancak, bu bilgi için bir kaynak belirtilmemiştir.
Latîfî'nin yaklaşık on eseri bulunmaktadır, ve bunlar arasında en bilinenleri Evsâf-ı İstanbul ve Tezkiretü'ş-Şuara adlı mensur eserleridir. Tezkiretü'ş-Şuara, Anadolu'da bu türde yazılan ikinci eserdir, Sehi Bey'in eserinden sonra gelir. Eser, bir önsöz, üç bölüm ve bir sonuçtan oluşur ve Latîfî, eserinde şairlere objektif bir bakış açısı sunar.
Latîfî'nin eserleri arasında şu başlıklar yer alır:
- Tezkiretü'ş-şuara
- Evsaf-ı İstanbul
- Fusul-i Erbaa
- Nazmü'l-cevahir
- Sübhatü'l-uşşak
- Enisü'l-Fusaha
- Evsaf-ı İbrahim
- Esma'ü Süveri'l-Kur'an
Kastamonulu Kastamonulu Latîfî'nin Subhatü'l-Uşşak Eseri
Hz. Peygamber'in hadislerinden seçilen 100 özel hadisin, nazım şeklinde iki beyitlik kıtalara çevrildiği Subhatü’l-Uşşâk, "âşıkların tesbihi" anlamına gelir. Toplam 347 beyitten oluşan eser, aruzun hafif bahrinden "fe‘ilâtün mefâ‘ilün fe‘ilün" kalıbıyla yazılmıştır. Kastamonulu Latîfî (ö. 1582) tarafından kaleme alınan bu mesnevi, "giriş, ana konu ve hatime" bölümlerinden oluşan bir yapıya sahiptir.
Latîfî'nin eseri, 22 beyitlik bir tevhit ile başlar, 16 beyitlik bir naat ile devam eder ve 45 beyitlik sebeb-i telif ile giriş bölümünü tamamlar. Giriş bölümünden sonra şair, seçtiği yüz hadisin önce hadis metnini sunar ve ardından her hadisin altına, iki beyitlik kıtalarla Türkçe tercümesini ekler. Eser, hadis tercümelerinden sonra 32 beyitlik münacat ve 18 beyitlik tazarru ile sona erer. İki yazma nüshasında (Süleymaniye Ktp., Ayasofya Bl, nr. 378/4; Hacı Mahmud Ef. Bl., 3837) ise sebeb-i teliften sonra Kanûnî (ö. 1566)'ye hitaben yazılmış 14 beyitlik bir manzume bulunmaktadır. Bu, eserin muhtemelen Kanûnî'ye ithaf edildiğini göstermektedir, ancak tarih belirtilmemiştir.
Latîfî, eserinde halk için önemli olan hadisleri seçtiğini ve bunları herkesin anlayabileceği sadelikte ve Türkçe nazmettiğini ifade etmektedir. Şair, sebeb-i telif bölümünde belirttiği gibi, hadis tercümelerinde sanat oyunlarından ve hayallerden kaçınmış, halkın anlayabileceği şekilde sade, samimî ve duygulu bir ifade tarzını benimsemiştir. Hadislerin konuları adalet, Allah'tan korkma, ana-baba ve mazlum hakkı, komşu hakkı, cömertlik, dilini tutma, cehalet, affetme, doğru söyleme, tamahın zararları, cehaletin zararları gibi toplumsal hayatı düzenleme amacını taşımaktadır. Eser; dili, üslûbu, muhtevası itibarıyla halk tarafından en çok beğenilen yüz hadis arasında yer almaktadır. Subhatü’l-Uşşâk'ın 30'dan fazla yazma nüshası bulunmaktadır.
Subhatü’l-Uşşâk, Ahmet Sevgi (1993), Ali Çelik (2006) ve Mehmet Sait Toprak (2009) tarafından üç kez yayımlanmıştır.
Eserden örnekler:
Her ki isterse Hak ile kelimât
Dâyim itsün kırâ‘at-ı Ķur’ân
Ola Tûr-ı tilâvetinde Kelîm
Reşg ide ana Mûsâ-i ‘İmrân
Ol ki havf itdi Hazret-i Hak’dan
Korkar andan cemî-i halkullâh
Haşyet-i Haķ’dan ol ki hâlîdür
Korkıdur her kişiden anı İlâh
Merd ü zenden her ehl-i İslâm’a
Farz-ı ‘ayn oldı ‘ilm-i dîn okımak
Oldı ol ˘ilm ile ˘amel vâcib
Fark ola tâ anunla bâtıl u hak
Cehle benzer cihânda fakr olmaz
Katı yohsul cihânda câhildür
Mâl ile câhili ganî sanma
Ol kişidür ganî ki kâmildür
Ne ‘amel ide olmayan ‘ilmi
‘İlm ile azacuk ‘amel çok olur
Cehl ile sehl olur kesîr ‘amel
O da sehv ü hatâ ile yok olur
‘Âlim üzre otursa bir ‘âmî
Mâl ü câh içün anı görme revâ
‘İlmi tahfîf ider şu mertebe kim
Mushaf üzre cülûs ider gûyâ
İşte Kastamonu Valisi Meftun Dallı'nın paylaşımı:
"16. Yüzyılda yaşamış ve Tezkiretü’ş-şuarâ adlı eseriyle bilinen Kastamonulu Latîfî’nin bir beyti:
“Cehle benzer cihânda fakr olmaz, Katı yoksul cihânda câhildir.”
(Cihanda cahillik gibi bir fakirlik olamaz; bu dünyada en yoksul kişi cahil olandır.)"