Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesinin dönüm noktalarından biri olan 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 109. yıl dönümü yarın tüm yurtta coşkuyla kutlanacak... Çanakkale Zaferinin kazanılmasında yüzlerce, binlerde anı ve göz yaşı hikayesi var... Bu yaşanmış hikayelerden biride; Kastamonu'dan Çanakkale'ye, Çanakkale'den Eskişehir'e uzanan Recep Açıkalp'in hikayesi...
Eskişehir’de yaşayan Açıkkalp ailesinin kente yerleşeme hikâyesi, film senaryolarını aratmayan cinsten. 1914 yılında Kastamonu’dan Çanakkale Savaşı’na katılmak için trene binen 13 yaşındaki Recep ve 15 yaşındaki Hüseyin adındaki iki kardeş, Eskişehir’e geldiğinde mola verdi. Trenin molası esnasında ağabey Hüseyin, kardeşi Recep’i yaşı küçük olduğu için Eskişehir’de bir anda trenden indirdi.
Recep, çocuk yaşta indiği istasyonda bir aile tarafından evlat edinildi. İlginç bir biçimde yerleştiği Eskişehir’e ilk ayak bastığı yer olan tren istasyonunda işe başlayan Recep daha sonra çıkan kanun ile Açıkkalp soyadını aldı. Recep Açıkkalp burada ailesini kurarken ağabeyi Hüseyin’den ise bir daha haber alamadı. Ağabeyinin yaptığı tek bir hareket ile Eskişehir’e yerleşen Açıkkalp’in torunları kentte ikamet ediyor.
"Sen bari kurtul’ diyerek trenden indirmiş”
Recep Açıkkalp’in torunu olan eski öğretim görevlisi Erol Açıkkalp, dedesinin Eskişehir’e yerleşmesi hakkında, “Bizim kökenimiz Kastamonu’nun Azdavay ilçesine dayandığını kütüklerden öğrendik. Babamdan duydum veya büyüklerimden duyduğum şey Hüseyin adında bir de Recep, diğer tarafta Fatma adında 3 kardeş dedemler. Hüseyin ile Recep dedem 1914’de Çanakkale Savaşı’na gitmek için trene bindirilip tabii gönderiliyor.
Çok küçük olduğu için abisi Hüseyin dedem, Recep dedemi Eskişehir'den geçerken ‘sen bari kurtul’ diye trenden indirmiş. O tek başına kalmış Eskişehir’de. Ağabeyi Recep dedemi burada bıraktı. Ondan sonra birileri sahip çıkmış dedeme, Odunpazarı’nda bir aile. Sonra da evlendirilmiş, evlendirildikten sonra da Devlet Demiryolları’nda işe girmiş, ateşçi olarak. Eskinin kara trenlerinde kömür atma işini ateşçilik diye biliyorum. İşe başlamış ve o şekilde de belli bir seneden sonra makinistlik yapmış. O şekilde girmiş devam etmiş, ‘Trenci Dede’ diye de bilirdik. Dedemin ağabeyi Hüseyin’i en son gördüğü yer Eskişehir Tren Garı, onun haricinde görmemiş. Daha sonra Kastamonu’ya gidip kız kardeşini bir kere görmüş” diye konuştu.
(iha)