Kastamonulu Kayaoğlu ailesinin 11 yaşındaki kızı Beren'in yazdığı' Cumhuriyet Kadınları " isimli makale Bursa da birinci oldu.
İşte yazdığı o makale:
CUMHURİYET KADINLARI
1935 yılının karlı ve oldukça soğuk bir sabahında Ülkü, duvarlarının beyaz boyası yıpranmış ve merdivenleri gıcırdayan aile evinin ikinci katındaki küçük odasında uyanmıştı. Fakat bugün herhangi bir şubat sabahı değildi, bugün ülkesindeki kadınların yıllardır çıkarmaya çalıştıkları sesin geçen yıl duyulmasının ardından ilk kez meclis seçimlerinde söz sahibi olabilecekleri bir şubat sabahıydı. Yataktan içinde heyecan ve tarif edemeyeceği daha birçok şey hissederek kalktı. Yatağının ucunda geniş kenarlı, beyaz şapkası duruyordu. Şapka, Mustafa Kemal’in yaklaşık on yıl önce Ülkü’nün doğup büyüdüğü bu şehre gelip modern kıyafetleri tanıtırken taktığını andırıyordu.
Alt kata indiğinde babasını her sabah oturduğu yerde, mutfak masasının pencereye bakan ahşap sandalyesinde buldu. Adam; elinde kenarları hafifçe kıvrılmış gazetesini tutuyor, boşta kalan eliyle de çayını karıştırıyordu. Babasına günaydın diyerek yerine otururken yüzüyle hafifçe karşılık verdiğini görür gibi oldu. Feride Abla, onun masaya oturduğunu görür görmez koşarcasına tabağını ve çayını önüne bıraktı. Normalden daha neşeli duruyordu. Ülkü, acaba o da mı oy verecek olmanın heyecanını yaşıyor diye düşündü. Gözleri babasının okuduğu gazeteye kaydı. Okuduğu haber, geçen sene kadınların oy kullanma yasasının çıkışı ardından 7 Aralık’ta Türk Kadınlar Birliği’nin İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda büyük bir kutlama mitingi ve Beyazıt’tan Taksim’e düzenlediği yürüyüşü hatırlatıyordu.
Ülkü; bir kez daha bütün bunların yaşanmasına vesile olan başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’i düşündü. Aslında Ülkü, devrin şartlarına göre oldukça şanslı sayılırdı. Zengin bir ailede doğmuştu ve okuma yazma bilenlerin azınlık olduğu bu devirde henüz küçük bir kızken okuma yazma öğrenme imkanı bulmuştu. Fakat her Türk kadınının bu kadar şanslı olmadığını biliyordu. Kadınların onları kimin yöneteceğinde bile söz söylemeye hakkı yoktu. Ta ki bir Osmanlı askeri ona karşı çıkanlara aldırış etmeyip uçurumun kenarındaki yıkılmakta olan bu ülkeyi kurtarana kadar. Önce imkansız olarak görülen bir hadiseyi gerçekleştirip düşmanı Türk toprağından atmış, sonrasında Anadolu’da bir cumhuriyet kurmuştu. Başta kadınlar olmak üzere bu ülkenin her ferdi sonsuza dek ona minnettar kalacaktı.
Feride Abla ile kol kola yola çıktılar. Sokaklarda gittikçe daha çok görülmeye başlanan, yeni ve modern olarak tasvir edilen kıyafetler giymişlerdi; şapkalarını da güzelce taradıkları saçlarının üstüne oturtmuşlardı. Hafifçe topuklu pabuçları onlar adım attıkça tak tak sesler çıkarıyordu, üstlerine soğuktan korunmak için giydikleri önü ilikli paltolarına sıkıca sarılıyorlardı. Sokaklar bir şubat sabahına göre dolu sayılırdı. Kastamonu, işgale uğramamış fakat varı yoğuyla Milli Mücadele’ye destek olmuş bir ildi. Şehrin binaları sağlamdı fakat üstlerinde insanının kederini taşıyorlardı.
Birkaç gün sonra haber başlıklarını kadınların ilk kez oy kullandığı ve aday olabildiği 8 Şubat 1935 seçimi dolduruyordu. 17 kadın milletvekili ilk kez TBMM'ye girdi. Ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı. Böylece kadınlar TBMM’deki tüm milletvekillerinin yüzde 4,5’ini oluşturdular. Cumhuriyetle birlikte kısa bir süre içerisinde kadınlara daha birçok hak tanındı. Her bir düzenlemeyle hukuki alanda kadın-erkek eşitliği yakalanılmaya çalışıldı. Türk kadını, diğer pek çok ülkeden daha önce bazı haklara sahip oldu. Cumhuriyet; haklarını bilen ve savunabilen, özgürce eğitim görebilen, çağdaş değerlere sahip hür düşünceli kadınlar yetiştirdi ve ilelebet yetiştirmeye devam edecekti.