Türk halk müziğinin unutulmaz eserlerinden biri olan "Çanakkale Türküsü"nü derleyerek Türkiye'ye kazandıran Kastamonulu halk ozanı İhsan Ozanoğlu, vefatının üzerinden geçen 44 yıla rağmen unutulmuyor. 1981 yılında hayata gözlerini yuman ozanın mezarı, Kastamonu'nun Duruçay köyünde bulunuyor ve özellikle 18 Mart Çanakkale Zaferi anma günlerinde ziyaretçilerin uğrak noktalarından biri haline geliyor.
Bir Ağıttan Doğan Çanakkale Türküsü
İhsan Ozanoğlu'nun oğlu Günay Ozanoğlu'na göre, usta ozan "Çanakkale Türküsü"nü annesinden duyduğu bir ağıt ezgisini temel alarak besteledi. 1948 yılında ise bu eseri resmi olarak belgeleyip devlete teslim etti. Bugün TRT repertuarında yer alan 115 civarındaki türkünün arasında çok önemli bir yere sahip olan "Çanakkale Türküsü", halk müziğinin en duygusal ve etkileyici eserlerinden biri olarak kabul ediliyor.
İhsan Ozanoğlu'nun Hayatı ve Eserleri
1907 yılında Kastamonu'da doğan Ozanoğlu, 1928 yılında İstanbul Öğretmen Okulu'ndan mezun oldu. İlk öğretmenlik görevlerini Kastamonu ve çevresindeki köy okullarında yaptı. 1946 yılında Kastamonu İl Halk Kütüphanesi Müdürlüğü'ne atandı ve 1963 yılına kadar bu görevi sürdürdü.
Saz şairliği geleneğini de sürdüren Ozanoğlu, 20'den fazla kitap yayımlayarak Kastamonu ve çevresinin kültürünü araştırdı. Aynı zamanda hocalık yaparak öğrenciler yetiştirdi. Hafız, vaiz ve öğretmen kimliğiyle pek çok alanda hizmet verdi.
Anısına Sahip Çıkılıyor
Günay Ozanoğlu, babasının anısının Kastamonu Üniversitesi ve diğer kurumlar tarafından anma etkinlikleriyle yaşatılmasından büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtiyor. Ozanın, hayatı boyunca okumaya, yazmaya ve öğretmeye adanmış bir kişiliğe sahip olduğu vurgulanıyor.
Ozanoğlu'nun 1981 yılında hayata veda etmesine rağmen, eserleri ve müziğe bıraktığı katkılar halk tarafından hala büyük bir ilgi ve sevgiyle hatırlanıyor. "Çanakkale Türküsü" ise onun adını ve mirasını sonsuza kadar yaşatacak en önemli eserlerden biri olarak müzik tarihimizdeki yerini koruyor.
Rahmetle anıyoruz
Çanakkale destanının 110'uncu yılında şehitlerimiz başta olmak üzere, Kastamonulu ozan İhsan Ozanoğlu'nu rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
ESERLERİ:
Âşık Edebiyatı-Methal (1940), Efe Yüreği (1942), Saz (1952), Çocuk Destanı (1952), Kastamonu’nun Yetiştirdiği Meşhur Adamlardan Meftuni (1959), Kastamonu’nun Yetiştirdiği Meşhur Adamlardan Meydanî (1960).
İHSAN OZANOĞLU’NUN ŞİİRLERİNDEN BAZILARI:
HACI BEKTAŞ TÖRENİ
Bağrımda teslim taşı,
Nar’a urasım gelir.
Hünkâr Hacı Bektaş’ı,
Varıp sarasım gelir.
Gönülde gözde Ali,
Bâtında yüzde Ali,
Olunca özde Ali,
Divan durasım gelir.
Odur ilmin kapısı,
Yıkılmaz hiç yapısı,
Onda gönül tapusu,
Yüzüm süresim gelir.
Hasan’a dil bağlarım,
Şah Hüseyn’e ağlarım,
Bir sel gibi çağlarım,
Dağlar yarasım gelir.
Ayım, yılım on iki,
Sağım solum on iki,
Nur kandilim on iki,
Bezme giresim gelir.
Ben garibim bu ilde,
Ah çekerim saz elde,
Hacı Bektaş gönülde,
Kalkıp varasım gelir.
Hasrete dayanılmaz,
Sevdadan uyanılmaz,
Sevilmeyen anılmaz,
Her an göresim gelir.
Bağrım dolu hicrandır,
Sâki kadeh dolandır,
Hayat düştür, gümândır,
Hayra yorasım gelir.
Bayırından dağından,
Bektâşi toprağından,
Erenlerin bağından,
Gonca deresim gelir,
Ozanoğlu bir candır,
Hünkâr kaç kurbandır,
Sâki tas tas dolandır,
Kadeh kırasım gelir.
İhsan Ozanoğlu bu şiiri Hacı Bektaş Törenleri sırasından irticalen okumuştur.
ATAM’A DUA
Korkunç bir salgın, kanlı bir akın
Her taraf yangın, her köşe Ata!
Narası halkın,feryâdı hakkın
Olmuştu yakın, ta arşa Ata!
Bitâb ü tüvân, düştük perişan
Gönüller viran, yok elde derman
Böyle bir zaman, Samsun'dan heman
Doğup verdin can, her başa Ata!
İhsansın Haktan, yükseldin şarktan
Yarattın halktan, varlığı yoktan
Kurtardın bizi sen, yok olmaktan
Dilerim Haktan, bin yaşa Ata!
SAZIM
Deli bir bülbülsün yine bu gece,
Dizimde inleyen, ağlayan sazım,
Göksünde mızrabın yeli estikçe,
Coşkun sular gibi çağlayan sazım!..
Öksüz bir kuş gibi titrer kanadın,
Kanlı bir sızıdır zârın, feryâdın.
Saz değil, hasta bir gönüldür adın;
Çaldıkça kalbimi dağlayan sazım !
Senden aldı ozan bunca varını;
Aşkım sende buldu lâlezârını.
Gel ağlayalım, gel bırak yarını;
Hey beni teline bağlayan sazım !..
ŞEMSİ YASTIMAN’A
Ben gerçeğin düşkünüyüm
Öpülecek el isterim…
Ben yolumun eşgünüyüm
Doğru gider yol isterim.
Çekmem yarın için kaygu
Kemale yetmez bu duygu
Sana var içimde saygu
Ne para ne pul isterim
Ozan çoktur dosta azım
Sermest geçer kışım yazım
Telsiz kaldı meydan sazım
Senden takım tel isterim
ŞEMSİ YASTIMAN’A
Felek aldı ne var ise
Sahan bitti tas’a geldi.
Kol uzun lakin tel kısa
Tek sarıdan tasa geldi
Sazdır gönlümü arıtan
Farkım yok hala arıdan
Birisi üst alt sarıdan
Tecellimiz..kısa geldi.
Tek kol ile baş edilmez
Tek ayak yola gidilmez
Tipi var sayak güdülmez
Usare yok pusa geldi.
Sayma Şemsi!.. Gevezelik
Gönlümüzde var tazelik
İçilmez yoksa mezelik
Keder gitti, gussa geldi.
Yok! Ben yine pes diyemem
Fakat hep ters es diyemem
Hasma cengi kes diyemem
Küse gider küse geldi
Bizim sözlerimiz hezel
Senin (âb-ı name)n çok güzel
Sana Musa gibi ezel
Kalemin bir âsâ geldi.
Sen yassılar Yastımansın
Söz, saz her işte yamansın
Ehl-i kemal bir insansın
Her sözün bir hıssa geldi.