Bu meşhur Kastamonu türküsüne dair internet üzerinde birçok hikaye bulunmaktadır. Ancak Ekşi Sözlük yazarı "sifsi," Kastamonu yöresinde yaptığı araştırmalar sonucu bu hikayeye ulaşmıştır. İşte Kastamonu'nun ünlü türküsünün gerçek hikayesi ve bir ozanın direnişi..

Osmanlı döneminde Kastamonu'da her bahane ile halktan vergi toplayan zalim bir bey bulunmaktaymış. Halk ozanları da köy düğünlerinde ve diğer sazlı sohbetlerde beyin uygulamalarını, adaletsiz düzeni türküleriyle eleştirmişlerdir. Bu eleştiriler beyin kulağına gitmiş, bey kızarak din adamlarına talimat vermiş ve kendisine yapılan eleştirilere karşı onları uyararak camilerde halka karşı bey lehine propaganda yapmıştır. Ancak ne var ki ozanlar, beyin eğlencelerinin vazgeçilmezleri olmuştur.

Bir gün bey, misafirlerini ağırlamak için bir şölen düzenler. Ozanlar da eğlence için çağrılır, ancak bey şu talimatı verir: "Bu çalgıcılara herkese verilen yemek, et verilmeyecek. Cezalandırılacaklar. Dillerini tutacaklar. Onlara sadece et suyu ve ekmek verilsin. Bir de söylemlerinde idare eleştirilmeyecek, eğlence böyle olacak. Onun dışında ne yaparlarsa yapsınlar."

Öyle de yapılır. Çalgıcılara et suyu ve ekmek verilir. Kastamonu'da tirit yemeği, et suyuna ekmek doğranarak yapılan bir yemektir. Çalgıcılar, bu et suyuna ekmeği doğrarlar ve yerler. Eğlenceye sıra geldiğinde ozan, bu türküyü söyler, kendisine yapılan haksızlığı bey ile dalga geçerek dile getirir. Türkü, hiciv örneğidir; güldürürken, eğlendirirken, düşündüren, yeren, dalga geçen ve ders veren özelliktedir.

Şimdi türkünün sözleri ile neyi anlattığına geçelim:

"Sabahleyin erken çifte giderken, aman aman Öküzüm torbadan düşmüş, gördün mü?"

Öküz, Kastamonu'da köylünün en çok işine yarayan hayvandır. Öküz gücü köylünün asıl dostu ve güçlerinden birisidir. Onunla kütükleri dağdan aşar, çift sürer ve harman alır. Kastamonu dağlık ve engebeli bir yerdir. Bir yere çift sürmeye gidildiğinde günün yarısı neredeyse yolda geçer. Bu nedenle sabahleyin erken kalkılır ve hemen yola çıkılır. Asıl gücü olan öküzün yemlenmesi için zaman yoktur. Bu nedenle varılmak istenilen yere gidilirken yolda öküzler boyunlarına asılı torbalardaki yemler ile karınlarını doyururlar. Çift sürülecek yere varıldığında hem öküzler bu sayede karınlarını doyurmuşlar hem de zamandan kazanılmış olur. Ancak yolda giderken öküzün boynundaki torba düşerse ve bunun farkına varılmazsa hayvan çift sürülecek yere geldiğinde aç kalmış olur. Dolayısıyla aç öküz tarlada verimli olamaz. Yukarıda anlatılan bu köylü gerçeği ile yemeği kesilmiş olan ozan arasındaki bir benzetmedir. Yani ozan kendisini köylünün esas dostu ve gücü olarak görüp yemeğinin kesildiğini yani "öküzün torbadan düştüğünü" söylüyor. Sonra da soruyor köylüye; "bu akıl almaz olayı gördün mü?" diye. Sonra devam ediyor:

"Amanını amanını amanını yandım Tiridine tiridine tiridine bandım Bedava mı sandın, para verip aldım"

Kastamonu İl Hakem Kurulu’nda Beytekin dönemi yeniden başlıyor! Kastamonu İl Hakem Kurulu’nda Beytekin dönemi yeniden başlıyor!

"Amanın ben yandım. Çünkü yemeğim kesildi. Kuru ekmeği suya banıp tirit yiyorum. Aç bırakılıyorum. Bu bedavadan, hiç yoktan, durup duruken başıma gelen değildi. Ben bunun bedelini beyi eleştirerek; bir bedel karşılığı ve anlaşılır olan kısmıyla, para verip ödedim" diyor. Sonra devam ediyor:

"Manda yuva yapmış söğüt dalına, aman aman Yavrusunu sinek kapmış gördün mü?"

Manda yine yörenin önemli geçim kaynaklarından biridir. Sütünden, yağından ve gücünden faydalanılır. Ancak mandanın derisi tüysüz olup dış zararlılara karşı da korumasızdır. Salkımsöğüt dalları yerlere doğru yayılır. Böyle yayılmış salkımsöğüt dalları mandalar için gölgelik teşkil eder. Mandalar da güneşe karşı dayanıksız olan derilerini korumak için gölgelik yer olarak söğüt dalları arasına yatarlar. İşte böyle bir yere yatmış mandanın yavrusu da yanında imiş ve söğüt dalları onları yerde sardığı için "yuva yapmış" gibi olmuşlar. Mandanın yavrusu daha ince ve korunmasız olduğundan sinek çok kolay olarak o yavruyu ısırmış. Kastamonu ağzında "kapmak" ısırmak demektir.

Bu şekilde mandanın yavrusunun canı yanmış oluyor. Burada anlatılmak istenen şudur: Manda, yani yağı ve sütü ile köylünün önemli bir geçim kaynağıdır. Köylü, kendisini korumak görevinde olan beyin gölgesinde bir yuva kurmuştur. Onun canı ozandır. Ozan, halkın yavrusudur, ancak korumasızdır. Ozanın canı yanmıştır, bir sinek onu ısırmıştır. Ey köylü, sen bunu biliyor musun? Bu akıl almaz olayı gördün mü? diyor. Türkü nakarat kısmından sonra şöyle devam ediyor:

"Sabah ezanını okurken, aman aman Müezzin minareden uçtu, gördün mü?"

Yazının başında beyin din adamlarına talimat verdiğini ve onların da camilerde bey lehine konuştuklarını belirtmiştim. Bu kıta, beyden yana tavır koyan imamlara bir eleştiridir. Diyor ki; bu zulmü yapanın karşısında söz söylediğimiz için imamlar da uçtular. Onu da kaybettik, artık erenlere kavuştular. Zulümden yana tavır aldılar. Bu olmaz şeyi de gördün mü? Biliyor musun? diyor.

"Aşağıdan gelir Türkmen koyunu Selviye benzettim yarin boyunu"

Giriş kısmına, türkünün TRT repertuarına alınması sırasında bir ekleme yapılmıştır. Asıl türküde bu bölüm yoktur.

Bu türküye ait birçok hikaye internet ortamında bulunmaktadır. Ancak kopyala-yapıştır yöntemi ile oluşturulduğundan asıl hikaye gözden kaçabilir. Bu yazı, Kastamonu yöresinde yapılan araştırmalar sonucu oluşturulmuştur ve asıl hikayeyi gözden kaçırmamak adına özenle düzeltilmiştir.

Bu türküye ait birçok hikaye internet ortamında bulunmaktadır. Ancak kopyala-yapıştır yöntemi ile oluşturulduğundan asıl hikaye gözden kaçabilir. Bu yazı, Kastamonu yöresinde yapılan araştırmalar sonucu oluşturulmuştur ve asıl hikayeyi gözden kaçırmamak adına özenle düzeltilmiştir.

2701041661417F2809B58C62Fdae3C77

Editör: Ünal TOPUKSUZOĞLU