Kıssadan Hisse

Kıssadan Hisse

Abone Ol

Aslan ovada, av kıt, yiyecek az ve açlıkla tokluk arasında gidip geliyor.

Bunu gören çiftçi;

Sen ormanlar kralısın, burada işin ne.

Var git Gavur dağlarına; av çok, yiyecek çok, imkan çok…

Aslan gitmek istemez.

Ovaya neden geldiğini hatırlar.

Ormanın eski orman, hayvanatın da eskisi gibi olmadığını düşünür.

Çünkü ormanda dengeler karışmış; çakallar çoğalmış, sırtlanlar artmış, tilkiler bile daha bir beterleşmiştir…

Ancak, hem içinde bulunduğu açlığın etkisi, hem de çiftçinin ağız sulandıran anlatımı sonrası gitmeye karar verir.

Varır ormana.

Aynen çiftçinin dediği gibi; av bol, hava güzel, her dem karnı tok.

Yine bir gün avını afiyetle yer ve bir çam ağacına yaslanıp, dinlenmeye geçer.

Ağaçların arasından kendine bakan çakalı görür.

Ne bakıyorsun oradan, der.

Çakal alaycı bir üslupla;

Heybetine bakıyorum Kral’ım..

Sen ki ormanlar kralısın ve gidip avını kendin yakalıyorsun.

Yakışır mı sana hiç ???

Sen emret, yakalayıp getirelim ve önüne hazır edelim.

Önce kuşkuyla bakar, Aslan.

Ama hoşuna da gider.

Olur der.

Sonra çakal der ki;

Emrin baş göz üstüne ammaaa bir şartım var.

Sen Aslansın ve senden korkuyorum.

Avı yakalayıp önüne getirince, ya beni de yersen…

Aslan; sana zarar vermem dese de, çakal kabul etmez.

Çünkü çakal içinden başka hinlikler geçiriyor.

Seni arkandaki çama bağlayalım, nasılsa avını önüne getireceğiz ve bu sayede biz de kendi canımızdan emin oluruz, der.

Aslan biraz düşündükten sonra kabul eder.

Çakal, bağlar Aslanı.

Aslan unutmuştur;

Ormanın eskisi gibi güvenli olmadığını.

Bir saat geçer, av yok,

Bir gün geçer, av yok,

İki gün geçer, av yok,

İçi kazınır, dermandan düşmeye başlar.

Ne av vardır ortada, ne de çakal.

Üçüncü günün sonunda, bir ikindi vakti arkasında bir hışırtı duyar.

Açlığın verdiği bitkinlikle dönüp bakar ki; bir fare bağlandığı ipi kemiriyor.

Ne yapıyorsun diye sorar.

Valla senin gibi heybeti , asaleti, büyüklüğüyle ormanlar kralı olan birinin bağlanıp bu halde olmasına gönlüm razı olmadı. Seni kurtarmaya çalışıyorum, der fare.

Kemire kemire ipi kopartır ve aslan kurtulur.

Aslan son bir mecalle ayağa kalkar, silkinir ve bir gayretle, hızla oradan uzaklaşıp ovaya iner.

Sonra içi acıyarak, hayıflanarak, keder dolu ve büyük bir teessürle şöyle bir geri dönüp bakar ve der ki;

“Ulan Gavur Dağları; bağlayanın çakal, kurtaranın fare ise bir daha sana yönümü dönmem.”

Japonlar, gelincik için şöyle der;

“Gelincik insan ömrü gibidir,

Dünü vardır.

Yaşamıştır.

Bugünü vardır,

Yaşıyordur.

Ama yarını belli değildir...”

Bugünümüz dünden, yarınımız bugünden hayrolsun olsun…

Selam, Dua ve Muhabbetle…