Kocaeli Üniversitesi’nde tanışıp 2.5 sene önce evlenen İstanbul doğumlu Fulden-Aykan Hurma, doğada vakit geçirmenin tadını varınca şehir yaşamını bırakıp köye yerleşti. Kışın nüfusun 10 kişiyi bile geçmediği, 5 dağın arasındaki bu yerde kira kaygısı olmadan, su ve ısınma problemi yaşamadan, sadece 3 ayda bir elektrik faturası ödeyerek yaşayan çiftin bir de tavsiyesi var.

Uzaktan çalışma sisteminin hayatımıza girmesiyle birlikte iş ve geçinme kaygısı olmadan kırsal bölgelere yapılan göçlerin sayısında da ciddi bir artış yaşandı. Eskiden emeklilik hayali olan böylesi göçler, son 3 yıldır artık hayal değil. Büyükşehirden aile topraklarına dönenlerden biri de Hurma ailesi oldu. Fulden Hurma evlenene kadar İstanbul’da yaşamaya devam etti. Bu sürede de bir matbaada satış-pazarlama elemanı olarak çalıştı. Aykan Hurma ise üniversiteden sonra da Kocaeli’de kalmaya devam etti ve arkadaşlarıyla ortak olarak kendi reklam şirketlerini kurdular.

BİRBİRLERİNE İTİRAF EDİNCE BAŞLADI

Fulden, daha önce matbaada çalışırken o zamanki patronu, şimdiki ortağıyla birlikte bir marka kurdu. Bu markayla defter, ajanda, anahtarlık ve poster üretiyorlar. Çeşitli e-ticaret platformlarında da bunların satışını yapıyorlar. Aykan da köye gelmeden önce ortağı olduğu reklam ajansında tasarım işleriyle ilgileniyordu. Şu anda da uzaktan destek vermeye devam ediyor. Yani Hurma ailesi geçimlerini, şehirde yaptıkları işleri burada da yaparak sağlıyor.

Çift, pandemide evlendiği için birlikte yapmaktan keyif aldıkları, gezmek, eğlenmek ve seyahat etmek gibi aktivitelerden hayli uzak kaldı. Kapanma döneminde ise bir fırsat yakalayıp ailelerinin Çanakkale’deki evine gittiler. Bahçeli ve doğanın içindeki bu evde, kendilerini her fırsatta bahçe ile ilgilenirken ve bir şekilde evin dışında vakit geçirirken buldular. Fulden-Aykan Hurma, kendilerini köyde yaşamaya iten ilk kıvılcımın da bu olduğunu dile getiriyor. İkisi de daha önce hiç böyle bir deneyim yaşamamıştı ancak bu seyahatlerinden sonra kendilerinde büyük bir değişim hissetmeye başladılar. Birbirlerine itiraf edemeseler de artık şehir hayatını istemiyorlardı. Bu düşüncelerini birbirlerini itiraf edince de serüvenleri başlamış oldu.

‘KIŞIN NÜFUS 10 KİŞİ BİLE OLMUYOR’

Hurma çifti şimdilerde Kastamonu’nun kıyı şeridinde yer alan Cide ilçesinin Loç Vadisi’nde, Aykan’ın ailesinin köyünde yaşıyor. "Zamanında dedesi ve babası tam da bizleri düşünerek yapmış sanki buradaki evi" diyen Fulden, etrafta çok fazla ev ve insanın olmadığına, hatta kışın nüfusu 10 kişiyi bile bulmadığına dikkat çekiyor. Burası 5 dağın arasında, sadece dağ yollarından gelinebilen, en yakın şehir merkezine de 40 km mesafede bir köy. Burada her gün her şeyin kendilerini şaşırtabildiğini söyleyen Fulden-Aykan Hurma, “Ancak biz her sabah uyandığımızda, vadinin içinden geçerek etrafımızdaki dağların üzerine inen sise bakmaktan kendimizi alamıyoruz. Bu arada yaban hayatıyla da iç içeyiz. Bahçenin etrafındaki tel örgünün dışına yemek artıklarımızı atıp çakalları beslediğimiz de oluyor, arabayla giderken önümüzden tilkinin koşturduğu da oluyor. Evin kapısına yabani bir hayvanın gelmesi burası için normal ama bizim için şaşılacak bir durum. Yer eşelenmiş oluyor, sorduğumuzda 'Domuz eşelemiştir' deniyor. Ağaçta bir iz görüyoruz, 'Ayı sırtını kaşımıştır' deniyor. Bunlar bizim için gerçekten heyecanlı durumlar” ifadelerine yer verdi.

Fulden, ailesinin böylesi bir göçe şaşırdığını ama kararlarından dolayı da mutlu olduklarını söyledi. Arkadaşlarından ise kendilerini destekleyenler olduğu gibi yapamayacaklarını düşünenler de olduğunu dile getiren Fulden Hurma, “Aykan’ın annesi ise Aykan’a küstü. Beni köyde yaşamaya Aykan’ın ikna etmeye çalıştığını düşünmüş. Sonra durumu açıklayınca en büyük destekçilerimizden biri oldu” dedi.

‘HAYATIMIZDA İLK KEZ ODUN KIRDIK’

Köyde, fiziksel olarak kendilerini çok daha iyi hissettiklerini çünkü tembellik yapma gibi bir durumun burada söz konusu olamadığını söyleyen Hurma ailesi, “Aralık ayında köye taşındığımız için sobayla çokça haşır neşir oluyoruz. Burada hayatımızda ilk kez odun kırdık, taşıdık, istifledik. Soba yakmayı öğrendik. 'Hareket berekettir' cümlesini gerçekten yaşıyoruz. Şehirdeyken mutfağa gidip su almaya üşenen Aykan, sabah erkenden kalkıp sobayı yakıp çayı demliyor” deyip ekledi:

'KÖYDE HAYAT KURTARAN BİLGİLER EDİNİYORUZ'

Çift, sabah kahvaltılarını yapar yapmaz bilgisayarının başına oturuyor. Köyde yapılması gereken rutin işlerini molalarında ve hafta sonları yapmaya çalışıyorlar. Yaparken de bunları videoya çekiyorlar. Komşularıyla da bolca vakit geçirmeye çalışan Fulden-Aykan Hurma, “Her yerden, herkesten uzak izole bir hayat yaşıyor olabiliriz fakat köydeki komşularımızı da çok seviyoruz” diyor. Onlardan sürekli bir şeyler öğrenmeye çalıştıklarına vurgu yapan Hurma ailesi, “Mesela biz her odunu baltanın kesmediğini bilmiyorduk. Kocaman demir çivileri (burada siğil deniyormuş) balyozla oduna çakıp, odunu yarmak gerekiyormuş. Buna da 'odun pallamak”'deniyormuş. Komşularımızdan bunun gibi köyde hayat kurtaracak, küçük ama önemli bilgiler edinmeye çalışıyoruz” açıklamasında bulundu.

Kastamonu’da 2 karaca doğal ortamında görüntülendi Kastamonu’da 2 karaca doğal ortamında görüntülendi

Köyün şehirden farklı olan kısmının her odanın sıcak olmaması ve suların soğuk akması olarak yorumlayan çift, “Sıcak su için banyo kazanını yakınca o sorunumuz da çözülüyor. Bir de sadece sobayı yaktığımız oda ve ısınsın diye kapısını açık bıraktığımız yatak odası ısınıyor” dedi.

‘BUNLAR 15 GÜN SONRA DÖNER, DAYANAMAZ’

Hurma ailesi, “Köyde en ufak bir şeye ihtiyacımız olduğunda herkes bir şekilde yardımcı olmaya çalışıyor. Şehirde bırakın yardımcı olmayı, neredeyse komşularımızı bile tanımıyorduk. Sanırım burada olmanın en büyük artısı bu diyebiliriz. Bizim için köy hayatının zora en yakın kısmı, köye göçümüzü kışa denk getirmemiz” diyerek şöyle devam etti:

'SUYUMUZ DAĞLARDAN, ISINMA ODUN SOBAMIZDAN'

Maliyet olarak akıllarına ilk olarak faturalar ve kira geldiğini dile getiren Hurma çifti, “Şehirde kira ödüyorduk ki bu büyük bir maliyet kalemi, neyse ki burada ödemiyoruz. Suyumuz dağlardan geliyor. Isınma için odun sobası kullanıyoruz. Buraya geldiğimizde öğrendik ki, köylülerin odun hakkı varmış. Ancak bu haktan faydalanmak için en az 1 yıl köyde ikamet ediyor olmak gerekliymiş. Dolayısıyla bizim de ilk yıl odun masrafımız oldu. Sonraki yıllarda bu maliyet de ortadan kalkacak diye düşünüyoruz. Elektrik faturası da 3 ayda bir geliyor” ifadelerine yer verdi.

Şehirde sürekli dışarıdan yeme, ihtiyaç olmadığı halde her gün markete gitme gibi alışkanlıklarının olduğuna dikkat çeken ve köyde mümkün olmadığı için, merkeze gittiklerinde ihtiyaçlarını toplu olarak aldıklarını söyleyen Fulden-Aykan Hurma, “Zaten 2 haftada bir de köyümüze bir minibüs bizim tabirimizle 'seyyar bakkal' geliyor. Eksiklerimizi oradan da tamamlayabiliyoruz. Açıkçası şehirdeyken çok fazla gereksiz harcamamız oluyormuş. Buraya kargo da gelmediği için harcama da yapamıyoruz. Kargolarımız için merkezde bir dükkan sahibinden rica ettik, kargolarımız oraya bırakılıyor. Biz de alışveriş dönemlerimize denk getirip kargolarımızı oradan teslim alıyoruz. Böylece bir de benzin masrafımız doğuyor. Ancak ne kadar çok 'köylüleşebilirsek' masraflarımızın da aynı ölçüde azalacağını gördük. Bunu da zamanla bilgimiz ve tecrübemiz arttıkça gerçekleştirebileceğiz” yorumunda bulundu.

‘KARAR VERDİKTEN 8-9 AY SONRA TAŞINABİLDİK’

Şimdiye kadar yaşadıklarından yola çıkarak, köy hayatının kendilerine çok iyi geldiğini söyleyen Hurma çifti, “Hatta 'Keşke daha önce taşınsaymışız' cümlesini çokça kuruyoruz. Köye göç etmek isteyen çok fazla insan olduğunu da biliyoruz. Akıllara takılan en önemli sorulardan biri 'Köyde iş imkanı var mı?' oluyor. Biz, evden çalışabildiğimiz için köye göç edebildik. Dolayısıyla köye göç etmek isteyen insanların, en azından yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir gelire sahip olmaları gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde konuşarak sözlerini şöyle noktaladı: "Biz karar verdikten yaklaşık 8-9 ay kadar sonra taşınabildik. Bu süreçte köyde ihtiyacımız olabilecek eksikleri (motorlu testere, jeneratör vs.) tamamlamaya çalıştık. Yüzlerce köye göç ve köyde yaşam videoları izledik. Yani hem ekonomik hem de psikolojik olarak kendimizi köyde yaşamaya hazırladık. Herkesin istek ve ihtiyaçları farklı olduğu için, bolca tecrübe ve deneyim videosu izlemelerini öneririz. Hatta mümkünse tatillerini köyde geçirip, kendilerini bir süre de olsa test etsinler."

Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr

Editör: Haber Merkezi