Taşköprü’deki bu ailede dededen gelen asırlık maya var

Kastamonu ilinin Taşköprü ilçesinin sembol isimlerinden biri olan Balcıoğlu Ailesi, köklü ve asil bir aile olarak bu ilçenin gurur kaynaklarından biridir. Bu aile, her zaman kökenlerine ve topluma karşı sorumluluklarına duyarlı, karakterli, düzgün, ve özü sözü bir bir ailedir.

Balcıoğlu Ailesi, Taşköprü'de herkesin başvurduğu bir adrestir. Dertli olan, yardıma ihtiyaç duyan, cami veya okul yaptırmak isteyen herkesin ilk aklına gelen isimdir. İlçenin gençleri spor yapıyor diye Taşköprüspor'a desteklerini yıllardır sürdürmüşlerdir. Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde cami inşaatlarından okul yapımına, resmi dairelerden STK'lara kadar her alanda Balcıoğlu Ailesi'nin katkısı bulunmuştur.

Aile, Taşköprü'de bir dizi iş kolunda faaliyet göstermekte ve yaklaşık 150'den fazla kişiyi istihdam etmektedir. İşçileri ve yöneticileri, ailenin dürüstlüğünü ve kazancı kutsal kabul eden tutumundan dolayı mutlu bir şekilde çalışmaktadır.

Balcıoğlu Ailesi, Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde ticaretin yanı sıra bir dizi işletmeyi de yönetmektedir. Bu işletmeler arasında benzin istasyonları, otomotiv yan ürün ve lastik bayiliği, bir nakliye firması, ve inşaat firmaları bulunmaktadır.

Ayrıca, Lütfi Balcıoğlu, Taşköprü'nün yaşayan bir tarihçisi olarak, gençlere ve iş insanlarına dürüstlüğü, çalışmayı, ve vergi ödemeyi önermektedir. Ayrıca, Taşköprü'nün gelişimine ve turistik potansiyeline dikkat çekerek Pompeiopolis Antik Kenti'nin turizme açılmasını ve kent tarihi müzesinin önemini vurgulamaktadır.

Balcıoğlu Ailesi, yıllardır Vergi Rekortmeni olmanın gururunu yaşamaktadır. Kazançlarının helal olduğuna inanarak vergilerini düzenli olarak ödeme konusundaki bu tutum, ailenin iş etiği ve topluma olan sorumluluklarına olan bağlılığının bir yansımasıdır. Aynı zamanda, diğer vatandaşları da vergi ödemeye davet etmektedirler.

Taşköprü denilince akla ilk gelen isimlerin başındadır muhakkak Balcıoğlu Ailesi. Neden diye soracak olursanız? Balcıoğlu Ailesi köklü ve asil bir aile.

Hiçbir zaman şımarmadan, hiçbir zaman havaya girmeden, zaman zaman değil her zaman nereden geldiğini, nereye gittiğini ve memleketine karşı sorumluluklarını çok iyi bilen bir aile…

Karakterli, düzgün, özü sözü birdir. Taşköprü’de başı sıkışan herkes Balcıoğlu’na koşar. Kimin dişi ağrısa Balcıoğlu’na ‘Derdime bir çare’ misali, bu ailenin kapısını mutlaka çalar. Kim bir cami yaptırsa, bir okul yaptırsa, hatta okulların, resmi dairelerin ve STK’ların bir ihtiyaçları olduğunda akıllara ilk gelen isimdir Balcıoğlu ailesi.

İlçenin gençleri spor yapıyor diye Taşköprüspor’a yıllardır bitip tükenmek bilmeyen desteklerini hep sürdürmüşlerdir. Taşköprü Meslek Yüksek Okulu’nun yapımında, Taşköprü’nün merkezinde ve köylerindeki camilerin yapımında hep bu ailenin katkısı vardır.

Balcıoğlu ailesi hali hazırda ise Taşköprü’de 2 adet benzin istasyonu, 1 otomotiv yan ürün ve lastik bayiliği, bir nakliye firması, Kastamonu, İzmit ve İstanbul’da faaliyet gösteren inşaat firmaları ile çeşitli iş alanlarında ilçemizde ve ilçe dışında olmak üzere yaklaşık 150’den fazla çalışanı istihdam ediyor.

Yanlarında çalışan işçiler ve yöneticiler hep mutludur… Sebebi bu aile hiçbir zaman kul hakkı yemeden, kazandığı her kuruşu vergi kaçırmaya teşebbüs etmeden vergilendiren ve kazancını da kutsal kılan bir ailedir…

Bu nedenle Taşköprü Postası İntenet Haber Sitesi olarak ilçemizin son asrına imza atan ve emekleri, hayırları ve de herzaman örnek kişilikleri ile dikkat çeken Balcıoğlu Ailesi’nin Reisi konumundaki yaşayan tarih ve ilçemiz adına büyük bir değer olan Lütfi Balcıoğlu ile bir araya gelerek Taşköprü’nün ve Taşköprü’de ticaretin dünü ve bugününü konuştuk.

Birkaç saat süren röportajımızda büyük keyif aldığımız Lütfi Balcıoğlu, bizi zaman zaman hayalini kurduğumuz Taşköprü’ye, zaman zaman ise geçmişteki Taşköprü’ye getirdi.

İşte Lütfi Balcıoğlu ile yaptığımız röportajın detayları:

Lütfi Balcıoğlu kimdir? Kaç yılında nerde doğdunuz? Anne-babanızın adı nedir? Kaç kardeşsiniz?

10 Kasım 1943 tarihinde Taşköprü ilçemiz Musalla mahallesinde doğdum. Dedelerimde aynı mahallede doğarak gene aynı mahallede vefat etmişler. Annem Şükriye Hanım-Babam Mustafa Balcıoğlu’nun 2 çocuğundan biriyim. Ticarete aile olarak dedemiz Muttalip Ağa zamanında başlamışız. Babamın Köprübaşında bakkal dükkanı vardı. Daha sonra çarşıya taşınarak şuandaki yerimizde ticarete başladık. Bizde 11-12 yaşlarında babamızın dükkânında çalışmaya başladık. İlkokulu bitirdikten sonra babam eğitim hayatıma devam etmemi istemesine rağmen ben ticareti tercih ettim. 1965 yılında askere gittim. Adana Askerlik Dairesi’nde 24 ay süreyle askerliğimi yaptım. 1962 yılında Nebahat hanımla hayatımızı birleştirdik ve şuanda 1 erkek, 2 kız çocuk babasıyım. 5 tane de torun sahibiyim.

Eğitim hayatınıza devam etmediğinize hiç pişman oldunuz mu?

Pişman olmadım, o yıllarda yüksekokul okumanın ticarette pek faydası yoktu. Ama şimdi birinin yüksekokul okumadan ticarette başarılı olması çok zor. Orta okula 1 hafta gittim, ilkokul diplomasını aldıktan sonra okul hayatım sona ermiş oldu.

Çocukluk ve gençlik döneminiz nasıl geçti?

Çocukluk dönemimizde evimizin bahçesi vardı ve içerisinde meyvelerimiz,  tavuklarımız vardı. Mahallemizde çocuklarla toplanıp çeşitli oyunlar oynardık, uçurtma uçururduk. Bizim dönemimizde komşu ilişkileri çok çok iyiydi. Anneler ve çocuklar bir bahçede toplanır, oralarda yemekler yapılır hep birlikte güle oynaya yenirdi. Güzel günlerdi o günler şimdi arıyorum.

Çocukluğunuzdan veya gençliğinizden unutamadığınız hatıralarınız var mı?

Şuanda Mübarek Ramazan ayındayız. Bu güzel ayın çocukluğumuzda güzel anıları olurdu. Ramazan aylarında Zımbıllı Tepesi’nden top atılırdı. Biz de çıkardık o tepeye top atan amca ile birlikte topu atardık. Daha sonra koşarak aşağıya inerdik. O yokuştan nasıl düşmezdik ben halâ hayret ediyorum. Evimize gelirdik iftarımızı yapmak için.  Birde o dönemlerde buzdolapları yoktu. Bezahna çeşmemiz vardı bizim eve yakın. Oranın suyu soğuk olurdu. Annem evden cam sürahileri verirdi, iftara 30 dk kala oradan su alıp eve gelirdik.

Dedenizden yadigâr olduğunu söylediğiniz terazi yanı başınızda duruyor. Dedeniz Muttalip Ağa, nerde başlamış? Akabinde babanız ne işlerle iştikal etmiş?

Dedem Muttalip Ağa o yıllarda köprübaşında küçük bir bakkal dükkânı ile ticarete başlamış. Dedem Muttalip Ağayı hayal olarak hatırlıyorum. Dedemi tanıyanlar komşular dedem hakkında hep dürüstlüğünü söylerlerdi. Köprübaşındaki dükkânımızın müşterisi genelde güney köylerinden gelirmiş. Yıllar sonra Muttalip Ağanın Mustafa’nın dükkânımı burası diye sorarlarmış babama. Babamın o dönemki lakabı Muttalip’in Mustafaymış. Soyadımızı bilmezlerdi çok. Hep dedemin lakabı ile tanırlardı dükkânımızın yerine Mutatalip’in Mustafa’nın dükkânımı diye sorarak girerlerdi.  Şuanda faaliyet gösteren dükkânımızın bulunduğu arastaya babam o zamanları toptancılık yapmak için taşındı. O dönemde dükkândaki eşyalarımız at arabasıyla taşındı. Hiç unutmam rahmetli biladerim İhsan, benden 4 yaş küçüktü. Eşyaları taşırken at arabasının üstüne oturtmuşlar biladerimi. At arabasının üstünden kaymış, kayınca at arabasının tekerliğine kafası sıkışmış ama bir şey olmamıştı çok şükür ufak sıyrıklarla atlatmıştı.

Daha sonra iş hayatınıza ne şekilde devam ettiniz?

Şuanda faaliyette olan dükkânımızın (Cumhuriyet Parkı’nın yanı) önünde iki tane pompamız vardı. Birisi benzin biri motorindi. O zaman tankerle değil de büyük varillerde gelirdi İnebolu Limanı’ndan. Varilden tanka boşaltırdık. Pompadan da satış yapıyorduk. Birde hiç unutmam o pompalarla yakıt doldururken pompadan “Çin çin” ses gelirdi. Biraz da ben o sese âşık oldum ve iş hayatını daha çok sevdim ve eğitimime devam etmedim. 1938 yılında babam ilk bayiliğini almış. Daha sonra Atatürk Caddesi’ne taşınmıştık.  Atatürk Caddesi’ndeki yerimizi ben çalıştırıyordum yanımda bir çırakla. Sabah açardık akşam kapatırdık. Benzinliğimizi 1964 yılında ise şuanda faaliyet gösteren yerimize taşıdık. Biz de bir laf vardır “Gün 24 saat biz çalıştık 48 saat” deriz.  Kardeşimle birlikte gece gündüz demeden çalıştık. Kastamonu’ya Taşköprü’nün ilçelerine Boyabat’a toptancılık servis kamyonlarımız vardı. Haftanın belirli günleri servislerimiz olurdu. Ayrıca ticarete başladıktan sonra Taşköprü’de ilk beyaz eşya ve traktör bayiliğini biz açtık ve Taşköprü’de ilk beyaz eşyayı biz sattık. Uzun yıllardan beride Merkez Parkı yanındaki dükkanımızda akü, lastik bayiliği de yapıyoruz.

Peki Taşköprü’ye kaç yılında telefon geldiğini hatırlıyor musunuz?

O dönemler Taşköprü’de çok telefon yoktu. Dükkanımız da vardı evimizde telefon vardı. Bazı komşularımız bize gelip bizim telefon ile görüşme yapardı. Telefon, 1950’li yıllarda Taşköprü’de vardı.

Çocukluğunuzda Taşköprü’de elektrik var mıydı?

O dönem Taşköprü’nün Belediye Başkanı Mehmet Türkmenoğlu idi ve ticareti de vardı. Başkanın kereste fabrikası vardı. Türkmenoğlu’nun, 15 km’lik yeri mahkûmlara ark kazdırarak 1930’larda ilçeye geçici süreliğine de olsa elektrik getirdiğini biliyorum. Kastamonu’da elektrik yokken, Taşköprü’de elektrik vardı ve o dönem bu muazzam bir şeydi. O dönem ki bürokratlar, Taşköprü’nün ışıltısına hayran kalarak buraya gelirdi. O dönemde elektrik nimetti.

O dönemki örnek aldığınız büyükleriniz kimlerdi?

Ticari hayatımda örnek aldığım kişi babamdı. 12 yaşında ticarete başladım. Bize “Teraziye dikkat edin, doğru tartan 40 yıl yanmış” derdi. Doğruluktan dürüstlükten şaşmayın. Doğru çalışanın daha başarılı olacağını, kazancın helal olması gerektiğini haramdan fayda gelmeyeceğini öğretti ilk baştan bize. Zaten çocuk yaşta bunları öğrenirsen hata yapma şansın olmaz. Terazin hep doğru tartar yanlış tartmaz.

Taşköprü’deki ticaret nasıldı o yıllarda?

Taşköprü yolunda kaza: Yoğun bakıma alındı! Taşköprü yolunda kaza: Yoğun bakıma alındı!

Yanlış hatırlamıyorsam 1950’de Demokrat Parti iktidara geldi. O yıllardan sonra Taşköprü’nün ticareti Kendir Fabrikamız vardı orası katkı sağlıyordu ticarete. Bizim Taşköprü’nün çoğunluğu geçimini çiftçilikten sağlardı. O dönem Taşköprü’de traktör sayısı artmaya başladı ve traktörle çiftçilik yapanlar daha çok verim almaya başladı ve şartlar daha iyi oldu. Kendir, Taşköprü için en iyi gelirdi. Çiftçi bir top kendir getirdiği zaman pazardan bütün ihtiyacını alırdı. Akabinde Seka Kağıt Fabrikası geldi. Esasında kâğıdın ham maddesi Taşköprü’de diye Seka Taşköprü’ye kuruldu. Ama sonraki yıllarda yurt dışından daha ucuza geldiği için bizim çiftçimizden kendir alınmadı. Daha sonra da malum olunduğu üzere satıldı. Fabrikanın şuan da çok az üretim yaptığını duyuyorum. Şuanda ise ilçemizde aktif olan Gazlıbez Fabrikası, bizimde ortakları arasında olduğumuz ve kuruluşunda yer aldığımız Ekol Kontrplak Fabrikası ve geçtiğimiz yıllarda açılan Anka Tekstil Fabrikası bulunuyor.

Ortağı olduğunuz ve kuruluşunda yer aldığınız Ekol Kontraplak Fabrikası’nın kuruluşu nasıl gerçekleşti?

Ekol’den çok önce Taşköprü’de bir fabrikamız olsun istedik ve un fabrikası kurmaya karar verdik ama olmadı. Un fabrikası neden olmadı diyecek olursanız, 7 ortaktık fakat notere gidene kadar diğer arkadaşlarımız vazgeçti. Bizde sadece Hasan Çokçapan ile ikimiz kaldık ve bizde o dönem Hasan Çokçapan’ın Cumhuriyet Caddesi üzerindeki dükkânında Taşköprü’deki ilk Matador Ekmek Fabrikası’nı açtık.

Daha sonra tuğla fabrikası düşündük. Bu sektörü bilenler fabrikayı İstanbul’a yapmamızı tavsiye ettiler ve biz ortaklarımız ile İzmit’e tuğla fabrikası yaptık. Çünkü tuğla ağır bir malzeme fiyatı ucuz bir malzeme idi ve nakliyatı pahalı olduğu için rekabet şansımız burada olsa azalıyordu. Kısmetmiş ki 1985 yılında İzmit’e kurduk. Daha sonra Taşköprü’müzde fabrikamız olsun istedik ve Ekol olayı gelişti ve 24 ortaklı bu fabrikayı kurduk. Tabi ortaklıktan ayrılanlar da oldu. Tabi şuanda Taşköprü ilçemizde OSB yapımı devam ediyor. Taşköprü OSB’nin de açılmasını da canı gönülden istiyor ve destekliyoruz.

Taşköprü’ye yatırım yapmak isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Taşköprü’de yatırım yapacaklara daha öncede tavsiyelerde bulundum. Burada işçi problemi olmaz, ulaşım sıkıntısı olmaz. Taşköprü’yü herkese tavsiye ederim, gelen pişman olmaz. Gelin bu güzel ilçede yatırım yapın ve güzel insanlarla çalışın.

Geçmiş yıllarda Taşköprü’de birlik beraberlik nasıldı?

Bizim gençliğimizde saygı vardı. Sabah bütün esnaf gelir dükkanını temizler, daha sonra da bizim dükkanımızın önünde ağaç vardı toplanıp çay içilir sohbet edilirdi. Sabah müşterinin geldiği bir saati vardı. O boşlukta da ağacın altında toplanıp sohbet eder çay içerdik. Taşköprü’nün kaymakamı geçtiği sırada herkes kalkar, davet ederdi kaymakam beyi. Kaymakam beyde oturur çay, kahve içer hal hatır olurdu. Kaymakam bey ticaretleri öğrenmek ister esnafın durumunu öğrenmek ister, o çay kahve içerek çarşının nabzını ölçerdi. Şimdi o sohbetler yok, o samimiyetler yok, yardımcı olmak yok kaymakam geçmiş buradan hiç kimse tanımıyor. İki tarafta da hata var. Duyuyorum ki 3 ayda bir 6 ay da bir kaymakam değişmiş. Taşköprü’yü tanımadan tayinleri çıkmış. Ulaşımlarda o zamanlar şimdiki gibi değil, at arabasıyla atına binip gelenler olurdu. Cuma günleri ilçede pazar olurdu. Esnaflar samimi olduğu müşterilerini gitme iftara kal diyerek evine davet ederdi.

Dostluk ve samimiyet daha çoktu. Birde köylerde bayram namazı kılınamazdı. Köylü namaz kılmak için ilçeye gelirdi. Namazı kıldıktan sonra köyden gelenler evlere davet edilirdi. Evlerin kapısı namazdan geldikten sonra açık dururdu. Kapı açık olunca misafirler tanısın tanımasın, bayram çorbası içmeye o eve girerdi. Ev sahibinin alacağı kişi sayısı dolunca kapı kapanırdı. Misafirler başka açık kapıya giderdi. Cami imamları, müezzinler iftara davet edilir, iftar edildikten sonra uğurlanırken hane sahibi kapıya durur, ceplerine bir miktar para koyardı. Onun adı da “Diş Kirası” denirdi. Nedeni ise o zaman devletten para gelmeyince vatandaşlar yardımda bulunurdu.

Çocuklarınıza, yeğenlerinize ve ticaretle uğraşanlara sizin tavsiyeniz nedir?

Benim her zaman tavsiyem önce dürüstlük, çalışmak daha sonra daha çok çalışmak. Ve herkesin ülkemizin geleceği için vergisini ödemekten kaçınmamasını öneririm.

Gerek oğlum Mustafa Balcıoğlu’na, gerekse kıymetli yeğenim Taşköprü Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Murat Balcıoğlu ve torunlarım başta olmak üzere tüm ticaret erbaplarına tavsiyem bu yöndedir.

Hem 12 yaşında ticarete başladığınız halinizle, hemde şimdiki halinizde Taşköprü’ye baktığınızda nasıl bir Taşköprü hayal ederdiniz?

Taşköprü’de olmasını istediğimiz önce maddiyat ve iş sahası. Taşköprü’de su sıkıntımız var. Eski Başkanımız Hüseyin Bey bu işi başardı. Önceki başkanlarımız su getirelim çabasındaydı hep istediler ama muvaffak olunamadı. En çok isteğim içilebilir suydu. Su hayat demektir.  Kendir Fabrikası yerine okul yapıldı. Taşköprü bu konuda el ele verdi. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.

Yeni Belediye Başkanı Abdullah Çatal’a önerileriniz nelerdir?

Yeni Başkanımız Abdullah Çatal’a öncelikle başarılar diliyorum. Taşköprü’de sudan başka pek fazla bir eksiğimiz kalmadı. Temizliğimizden çok memnunum. Başka şehirlerle kıyaslıyorum ilçemiz çok temiz. Organize Sanayi Bölgesi çok önemli ve alt yapı çalışmasının devam ettiğini biliyorum. İnşallah burası da en kısa sürede tamamlanır. İlçenin turizmi için Pompeiopolis Antik Kenti’miz var. Burasının bir an önce turizme açılması gerekiyor.

Pompeiopolis Antik Kenti ile ilgili daha kapsamlı olarak düşünceleriniz nelerdir?

Pompeipolis Antik Kenti’nde Taşköprü olarak başarılı olamadık. Ben 50 yılını biliyorum. Taşköprü’de Belediye Başkanlığı yapan kişilerin A Parti, B Parti önceki Başkan, sonraki Başkan hepsi bu konuda emek sarf ettiler, çalıştılar. Pompeipolis Antik Kenti’nde çalışmalar olsun gelişsin diye. Ama maalesef başarılı olunamadı. Yılda birkaç ay 15-20 kişi ile kazılar olmaz. Ben uzmanı değilim ama burada 100’lerce kişi 12 ay çalışacak ki meydana güzel şeyler çıksın. Taşköprü Pompeipolis konusunda başarılı olamadı. İnşallah yeni Başkanımız, vekillerimiz parti başkanlarımız el ele versinler, bu işi başarsınlar. Ayrıca Kent Tarihi müzemizi geçtiğimiz günlerde ziyaret ettim. İlçemize yakışan ve gelen misafirlerimiz için muhakkak uğrak alanı olacak olan bu yerin ilçemize kazandırılmasından büyük mutluluk duydum. Buranın yapımında emeği geçen önceki dönem Belediye Başkanımız Hüseyin beye ve tüm çalışanlarımıza da teşekkür ediyorum.     

Taşköprü’de Festival nasıl başladı?

Taşköprü’de bizim çocukluğumuzdan beri çok güzel panayırlar olurdu. Yıllar sonra dönemin belediye başkanı bu panayırları iptal etti. Uzun yıllar yapılmadı. Benimde Belediye Başkan Vekilliği’ni yaptığım 1987 yılında dönemin Belediye Başkanı Mehmet Serdaroğlu ve dönemin kaymakamı Mustafa İngenç zamanında Taşköprü’de geçmişten gelen panayır kültürünü canlandırmak amacıyla festival yapmaya başladık.

Çok güzel festivaller oldu. Güreşler vardı. Şuanda da festivaller devam ediyor. Dışarıdan ilçeye misafirler geliyor. Festivallerin başlamasına vesile olduğumuz için mutluyum ve festivaller devam etmeli. Festivalimiz çeşitli etkinliklerle ve Tarım fuarlarıyla da zenginleştirildi.

Başlangıcından bugüne kadar festivalde emeği geçen tüm belediye başkanlarımıza ve emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyorum.

Son olarak Balcıoğlu ailesi yıllardır Kastamonu’da aile fertleri olarak Vergi Rekortmeni olmakta. Vergi, Balcıoğlu ailesi için ne ifade etmektedir?

Kazancımızın vergisini ödemekten mutluluk duyuyoruz. Kazancımız helal olsun diye düşünüp vergimizi kuruşuna kadar seve seve ödüyoruz. Bu zamana kadar hiçbir vergimizde gecikme cezası ödemedik.  Vergilerimizi zamanında ödediğimiz için mutluyuz. Herkese de vergisini ödeyip, vatandaşlık görevini yapmaya davet ediyorum.

Lütfi Balcıoğlu röportajımızın detaylı videosu aşağıda yer almaktadır.

 

 

 

Editör: Ünal TOPUKSUZOĞLU