15.-16.yy. Taşköprü’süne Dair Kısa Bilgi Notu:
1486-1487 tarihli tahrir defterine göre Taşköprü’de 3016 hane, 801 mücerred,
1530-1531 tarihli tahrir defterine göre 4511 hane, 255 mücerred olarak kayıtlıdır. (Mücerred: Evlenmemiş, bekar ya da yalnız yaşayan. / Tahrir Defteri: Osmanlı maliyesinde vergiye esas olan insan ve mal varlığını tespit etmek için yapılan sayımların kaydedildiği defterlerin adıdır.)
Her hane 5 kişi olduğunu varsayarak ve buna mücerred’ler ilave edilerek yaklaşık nüfusu tahmini olarak çıkarılabilir. Bun göre Taşköprü kazasının nüfusu 1486-87 yıllarında 15.881, 1530-31 yıllarında ise artarak 25.110 kişiye ulaşmıştır. (…)
(“Kastamonu Şer’iyye Sicillerine Göre 17.yy. Sonları ve 18.yy. Başlarında Taşköprü”. Sibel Kavaklı Kundakçı – Mustafa Eğilmez. Uluslararası Taşköprü Pompeipolis Bilim Kültür Araştırmaları Sempozyumu Tam Metin Kitabı. Sayfa 1226)
*****
16.yy’ın ikici çeyreğinde başlayan Suhte olayları zamanla yerini Celali İsyanlarına bırakmıştır. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren çok sayıda yol kesen eşkıyalar türemiştir. Bunlar arasında asker kaçakları, leventler, yeniçeriler ve merkezi otoritenin zayıfladığı dönemlerde de mültezim – ayan gibi yerel idareciler bu işe bulaşarak halka musallat olmuşlardır.
Yol kesen, haraç toplayan eşkıyalara zaman zaman bölgedeki tımar sahiplerinin de dahil olduğu görülmektedir. Hatta 1618 yılında Kastamonu Sancağında altı bin akçe tımara mutasarrıf olan Çiriş Mehmet adlı yönetici halktan para toplamaya başlamış ve “Tımar bana şerefle verilmemiştir, reayaya dilersem darp ederim, dilersem katl ederim” diyecek kadar ileri gitmiştir.
***
1630’lu yıllara gelindiğinde bir adım daha ilerisi, suçu sabit olan eşkıyaların bile cezalandırılmasına bazı kadılar tarafından engel olunmuştur. Hatta adaleti sağlaması gerekirken bizzat Eşkiyalık yapan kadılar bile çıkmıştır.
Bu kadarı da olmaz diyenlerimiz olacaktır belki ama maalesef acı gerçek bu. Bu konuda İstanbul’dan, saraydan yazılmış çok sayıda ferman ve emir mevcuttur.
“Öte yandan Taşköprü’ye ait bir sicil defteri mevcut değildir. Çalışmamızda Kastamonu’ya ait ilki 1674 yılına, sonuncusu ise 1730 yılına ait 31 sicil taranmış ve bu sicillerde Taşköprü’nün adının geçtiği tüm olayları nakledilmiştir. (…)
Değerlendirilen sicillere göre Taşköprü’de mahkemelere yansıyan veya en çok işlenen suçlar içerisinde eşkıyalık faaliyetleri birinci sıradadır.
Hem kat’-i tarik eşkıyası denilen yani yollara inip yolcuların mallarını gasp eden eşkıya, hem de Taşköprülü olup eşkıyalık edenler hakkında çok sayıda şikâyet vardır.
Ayrıca Taşköprülülerin menzil akçesi vermekte zorlandıkları ve buna çözüm aradıkları da bir fermana konu olmuştur. Bu fermanda Taşköprü’nün “tariki cihat”, yani doğu seferi güzergahında olduğu ve ordunun geçeceği muhtemel bir yer olduğu yazılıdır. Hal böyle olunca bu özellik eşkıya faaliyetlerinin yoğun olmasının bir sebebi olabilir.”
(“Kastamonu Şer’iyye Sicillerine Göre 17.yy. Sonları ve 18.yy. Başlarında Taşköprü”. Sibel Kavaklı Kundakçı – Mustafa Eğilmez. Uluslararası Taşköprü Pompeipolis Bilim Kültür Araştırmaları Sempozyumu Tam Metin Kitabı. Sayfa 1225)
*****
Gelin şimdi eşkıyalık faaliyetlerini anlatmaya devam edelim:
-Çakıroğlu Ahmet ve oğlu Şaban’ın Eşkıyalıkları (1630):
85 Nolu Mühimme Defterinde yazdığına göre; 1630 yılı başlarında Kastamonu Kadısına, Sancakbeyine ve Taşköprü Kadısına yazılan bir fermanda, Taşköprü Kazası sakinlerinden ve eşkıyadan Çakıroğlu Ahmet isimli sipahi ve oğlu Şaban’ın Büyük Kafranviran ve çevresindeki köylerde evleri basıp yağma yaptıkları, adam öldürdükleri, sefere gitmeyip köy köy dolaşarak yağma yaptıkları, ırza tecavüz ve daha nice fesat işledikleri anlaşılmıştır denilmektedir.
Saraydan gönderilen emirde pek çok kimsenin zeamet ve tımarlarına ol koyan bu kişilerin yakalanıp üzerlerindeki haklar alınıp sahiplerine verildikten sonra, haklarından gelinmesi (cezalandırılmaları) istenmiştir. (Kastamonu’da Eşkiyalık. Sayfa 54. / Mihriban Artan. Mühimme Defterlerine Göre Osmanlı Devleti’nde Eşkıyalık Hareketleri (1626-1631) Sayfa: 55)
******
18.yy’da Yaşanan Eşkıyalık Olayları:
18.yy. başlarında Kastamonu bölgesinde Çankırı ve çevresindeki birkaç hadisenin dışında eşkıyalar daha çok Taşköprü kazasında faaliyette bulunmuşlardır. Yöneticileri kendi izin ve emirleri dışında yapamaz hale getiren bu eşkıyalar kat-i tarik (yol kesme) eylemlerine başlamışlardır.
Taşköprü halkı bunlar hakkında sık sık mahkemelere başvurmuştur.
18.yy. başlarında Taşköprü bölgesinde yol kesen eşkıyaların çoğaldığına dair Şer’iyye Sicillerinde çok sayıda kayıt vardır. Bunda Taşköprü’nün yol güzergahı üzerinde olmasının etkisi büyüktür.
Kadıoğlu Abdülkadir’in Eşkıyalığı (1706):
18.yy. başlarında Taşköprü’nün huzurunu bozanlardan biri de Kadıoğlu Abdülkadir eşkıyasıdır. Kendisi o dönemde Taşköprü halkının mülklerini basıp, eşyalarını yağma etmektedir. Halk bu durumu merkeze bir arzuhal yazarak bildirir. Bunun üzerine hakkında yakalama ve Sinop Kalesine kalebend olarak gönderilme kararı verilir. Yakalanıp Sinop Kalesine gönderilirken yolda kaçmayı başarır.
Ancak İstanbul’da olduğu belirlenerek yakalanarak Sinop’a getirilmesi ve halktan aldığı eşyaların sahiplerine verilmesi için 24 Nisan- 4 Mayıs 1706 tarihli yeni bir ferman yazılmıştır. (*“Kastamonu Şer’iyye Sicillerine Göre 17.yy. Sonları ve 18.yy. Başlarında Taşköprü”. Sibel Kavaklı Kundakçı – Mustafa Eğilmez. Uluslararası Taşköprü Pompeipolis Bilim Kültür Araştırmaları Sempozyumu Tam Metin Kitabı. Sayfa 1227) / **Kastamonu’da Eşkiyalık. Sayfa 58)
Gavraz Köylü (Akdeğirmen) Mehmed’in Eşkıyalığı (1706):
Gavraz Köylü Mehmed ve diğer elebaşı arkadaşları Kethüdaoğlu Mehmed, Hacıoğlu Halil, Çiftlikoğlu Abdullah ve Derviş ile birlikte, Çetmi Köyünden Osman’ın evini öldürmek kastı ile basarlar. 9 Nisan 1706 tarihli belgeye göre olayın bu tarihten beş gün önce gece yarısı meydana geldiği, ellerinde bıçak ve silahlarla evi bastıkları ve ev sahibi Osman’ı bıçaklarla ağır şekilde yaraladıkları anlaşılmıştır. Bu eşkıya çetesi sonunda boğazını keserek onu öldü zannettikleri için bırakıp kaçarlar.
Yargılama esnasında Gavraz Köylü Mehmed tüm suçlamaları kabul eder. Ancak nasıl bir yargılamadır bu bana pek anlaşılır gelmedi! Çünkü kendisi yeniçerilik iddiasında bulunduğu için yeniçeri Serdarı* Ahmed Beşe’ye teslim edilmiştir.
*Şehirler arası yolların güvenliği için görevlendirilen kimselere kır serdarı denildiği gibi yeniçeri ağası tarafından küçük yerlere asayiş ve inzibatın sağlanması için görevlendirilen subaylara da yeniçeri serdarı denilmiştir.
(“Kastamonu Şer’iyye Sicillerine Göre 17.yy. Sonları ve 18.yy. Başlarında Taşköprü”. Sibel Kavaklı Kundakçı – Mustafa Eğilmez. Uluslararası Taşköprü Pompeipolis Bilim Kültür Araştırmaları Sempozyumu Tam Metin Kitabı. Sayfa 1227)
Boyabat Yolu Çakmakçayı* Mevkiinde Yolu Kesen Eşkıyalık Vakası (1706):
2 Haziran 1707 tarihinde Küre-i Nühas Seydiler Köyünden ES Seyid Mustafa Çelebi adlı bir vatandaş mahkemeye başvurarak bir yıl önce Taşköprü – Boyabat yolu üzerinde Çakmakçayı denilen yerde eşkıyaların saldırısına uğradığını, atının ve eşyalarının gasp edildiği gerekçesiyle şikâyet eder.
Anlıyoruz ki bu kadar geç şikâyet etmesinin bir nedeni varmış. Şikayetinde gasp edilen eşyalarını ve atını Taşköprü’nün Alisarayı köyünden Ahmed Bey’de görmüş ve geri alam için mahkemeye başvurmuştur. Ahmed Bey ise atı ve eşyaları Taşköprülü Mustafa adlı birisinden bir inek ve 26 kuruş karşılığında satın aldığını bildirmiştir.
*Aşağı Emerce köyü yakınında Gökırmak’a bağlanan bir çay. (“Kastamonu Şer’iyye Sicillerine Göre 17.yy. Sonları ve 18.yy. Başlarında Taşköprü”. Sibel Kavaklı Kundakçı – Mustafa Eğilmez. Uluslararası Taşköprü Pompeipolis Bilim Kültür Araştırmaları Sempozyumu Tam Metin Kitabı. Sayfa 1227)
Devam edecek…