Sahipsiz köpeklerin toplatılması ve barınaklara nakledilmesi tartışması sürerken, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kürşat Özer, tartışmaya açıklık getirdi.
Ülke genelinde, başıboş köpeklerin saldırmasıyla yaralanan vatandaşların artması nedeniyle, sahipsiz köpeklerin toplatılarak barınakların götürülmesi gündeme geldi. Konuyla ilgili olarak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kürşat Özer, TV100.com'a açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Özer; ''Son günlerde sahipsiz köpekler ülkemizin en büyük sorunuymuş gibi suni gündem yaratılarak köpek düşmanlığı üzerinden bir algı operasyonu yürütülmektedir. Her gün ulusal medyada bir köpek saldırısı gündeme getirilmektedir.'' dedi.
Prof. Dr. Kürşat Özer, ''İki yıl önce hayvan hakları yasası, hayvana şiddet konularını konuşuyorduk. Maalesef beklentileri karşılamaktan ve sorunları çözmekten uzak sadece 5199 sayılı hayvanları koruma kanununa ilave yapılan bir yasa kabul edildi. Başlatılan kimliklendirme ve mikroçip uygulamaları devam ettirilemedi. Belediyelere barınak açma yükümlülüğü getirilirken kaynak yaratılmadı. Kırsal alanda etkili kısırlaştırma faaliyeti sürdürülemedi. Fiziksel gücü istismara açık köpek ırkları (yasaklı ırklar) ilk gösterilen hedef oldu. Birçoğu barınaklarda ölüme terk edildi. Sonraki hedef bütün köpekler oldu. Belediyelerin yıllardır görevini layıkıyla yapmaması sonucu üremeleri ve sayıları kontrol altına alınamayan köpekler hedef tahtasına konuldu ve toplatılması ve kapasitesi yetersiz barınaklarda ölüme terk edilmesi için genelge yayınlandı.'' ifadelerini kullandı.
''KÖPEK KATLİAMI SORUNUN ÇÖZÜMÜ DEĞİLDİR''
Özer, ''Köpek katliamı sorunun çözümü değildir. Zira bir bölgede bulunan köpekler orayı kendi alanları belirlediklerinden başka köpeklerin gelmesini engellemektedirler. Onları o bölgeden uzaklaştırdığınızda başkaları yerlerini dolduracaktır. Düzenli kısırlaştırma yapılmadıkça popülasyon da süratle artacaktır.''
ÇÖZÜM NASIL OLMALI?
Başıboş köpeklerin toplatılması konusunda, alternatif olabilecek çözümler konusunda görüşlerini dile getiren Prof. Dr. Kürşat Özer,
''Belediyeler barınaklarını büyütmeli burada gönüllüler ile birlikte rehabilitasyon ve eğitim faaliyetleri yürütmelidir. Eğitilmiş ve sosyalleştirilmiş köpeğin sahiplenilmesi de kolay olacaktır. Bu barınakların çevresinde kafeler, rekreasyon alanları olmalı ve gönüllü insanlar buralarda besleme yapabilmeli ve katkı sağlayabilmelidir. Belediyelerin bütçeleri artırılmalı ve kaynak sağlanmalıdır. Birçok belediyenin bütçesi ciddi bir kısırlaştırma faaliyeti ve büyük barınak inşası için yeterli değildir. Belediyeler gerekirse özel kliniklerle anlaşarak Türkiye’nin her yerinde eş zamanlı kısırlaştırma seferberliği ilan etmelidir. Kimliklendirme özendirilmeli ve köpeğini sokağa terk edene verilen para cezası artırılmalı ve bu şahısların en az 5 yıl süreyle hayvan sahiplenmelerinin önüne geçilmelidir. Fiziksel gücü istismara açık köpek ırklarının sahiplenilmesi ruhsata tabi olmalıdır. Evde köpek beslenmesinde sıkıntıya neden olan 634 sayılı kat mülkiyeti kanunu ve kamu lojmanlarında köpek beslenmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Böylelikle köpeği olan veya sahiplenmek isteyen kişilerin motivasyonu kırılmamalıdır. Hayvanları koruma kurulu verimli çalıştırılmalı, toplantıları sadece bir formalitenin yerine getirilmesi şeklinde olmamalıdır. Köpekler büyüklükleri ve mizaçlarına göre beslenme alanlarına alınmalı ve buraların denetimi iyi sağlanmalıdır. Agresif olanlar barınakta tek olarak tutulmalıdır. Hayvanları Koruma Kanunu’nda hayvan sevgisini özendirmek amacıyla radyo ve televizyon programlarında bu konuya yer verilmesi zorunluluğu varken, 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun hükümleriyle sadece bu yönde yayın yapılırsa diğerleri es geçilebilir denilmektedir. Böylelikle 5199 sayılı kanunun ilgili maddesi hükümsüz kalmaktadır. Bu konuda yeni düzenleme gerekmektedir. Elbette sahipsiz hayvanlarla ilgili insani yönden yapılabilecekler bunlarla sınırlı değildir. Mevcut durumun düzeltilmesinde en azından bir iyi niyet göstergesi olarak ilk etapta bunlar yapılabilir. Dünya hepimizin ve her canlının yaşamaya hakkı var.'' ifadelerini kullandı.
( TV100)