Abonuteikhoslu (Kastamonu-İnebolu) Aleksandros’un kimliği ve faaliyetleri, dönemin ünlü eleştiri ve mizah yazarı Samosatalı Lukianos’un eserleri sayesinde gün yüzüne çıkıyor. MS 120-190 yılları arasında yaşayan Lukianos, bugünkü Kastamonu’nun İnebolu ilçesinden olan Aleksandros’u “Düzmece Yalvaç” ve “Sahte Peygamber” ifadeleriyle tanımlayarak dikkat çekici bir portre çizdi.
Sahte Önderler ve Dini İstismar
İnsanlık tarihi, bir yandan erdemli yaşamlarıyla topluma ışık tutan, kişisel hırslardan arınarak içsel yolculuklarıyla barış ve iyilik anlayışını yaymayı amaçlayan kutsal önderler yetiştirirken; diğer yandan bu inancı kötüye kullanan, dini duyguları istismar eden sahte liderleri de sahneye çıkardı. Kendilerini tanrı sözcüsü ilan eden bu düzenbazlar, özellikle manevi boşluk yaşayan ya da çaresizlik içinde bir çıkış yolu arayan kitleleri etki altına alarak, onları duygusal, maddi ve cinsel istismara açık hale getirdi.
(İnsan yüzlü yılan tanrısı Glykon’un heykeli, MS 2. yüzyıla ait olup, Köstence Ulusal Tarih ve Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.)
Aleksandros Sahneye Ne Zaman Çıktı?
İşte bu tanıma uyan isimlerden biri, Roma İmparatorluğu'nun siyasi olarak altın çağını yaşadığı 2. yüzyılın ortalarında, Anadolu topraklarında ortaya çıktı. Dönemin veba salgınları ve geleneksel Hellen-Roma tanrılarına olan inancın törensel bir biçime büründüğü bir dönemde, İsis-Osiris, Mithraizm, Dionysos, Kybele-Attis ve Eleusis gibi gizem dinlerine olan ilginin arttığı, Hristiyanlığın ise yeni bir umut olarak filizlendiği ortamda bu sahte peygamber, geniş kitleler üzerinde etkili bir din yapılanması kurmayı başardı.
Tartışmalı Figür: Abonoteikhoslu Aleksandros
Tarihin tozlu sayfalarında adı geçen Abonoteikhoslu (Kastamonu-İnebolu) Aleksandros, yani bugünkü İnebolu'dan çıkan bu tartışmalı figür, dönemin önemli aydınlarından Samosatalı Lukianos’un kaleminden günümüze ulaşan bilgilerle tanınıyor. Lukianos, MS 120-190 yılları arasında yaşamış bir eleştiri ve mizah yazarı olarak, Aleksandros'u "düzmece yalvaç" ya da "sahte peygamber" olarak nitelendirdiği eserinde detaylı biçimde ele alıyor.
Aslında Lukianos’un bu eseri, yakın dostu Kelsos’a hitaben yazılmış bir mektup şeklinde kaleme alınmış. Ancak bu yazı, yalnızca kişisel bir anlatım değil; aynı zamanda kapsamlı bir araştırmacı gazetecilik örneği niteliğinde. Lukianos, Aleksandros’un geçmişine dair bilgileri derinlemesine araştırmış, tanıklarla konuşmuş, olayların yaşandığı Abonuteikhos’a kadar gitmiş ve hatta onunla birebir görüşerek gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya çalışmıştır.
(Baş kısmı kayıp olan, muhtemelen Glykon'a ait Yılan Heykeli, Amasra Arkeoloji Müzesi)
Sahte Mucizeler ve Kurulan Tarikat Yapısı
Samosatalı Lukianos’un aktardıklarına göre, Abonuteikhoslu Aleksandros yalnızca dikkat çeken bir dış görünüme değil, aynı zamanda büyük bir manipülasyon yeteneğine sahipti. Uzun boylu, beyaz tenli ve gözleriyle adeta ateş saçan bu adam; karizmatik ve etkileyici konuşmalarıyla çevresindekileri etkilemeyi başarıyordu. Ancak Lukianos’a göre bu dış görünümün ardında, zekâsını ve cesaretini çıkarları uğruna kullanan, ikiyüzlü ve utanmaz bir dolandırıcı yatıyordu.
Geçmişte farklı yaş gruplarından ve sosyal statülerden kadın ve erkeklerle kurduğu ilişkilerle hem yaşam tecrübesi edinmiş hem de önemli ölçüde maddi kazanç sağlamıştı. Tyanalı bir hekimden aldığı tıbbi bilgilerle şifacılığa adım atan Aleksandros, insanların dine olan bağlılığını, kehanetlere olan inancını ve hastalıklara karşı çaresizliğini fark ederek tüm bu unsurları kendi çıkarına kullanacak bir düzen kurdu.
Düzenbaz arkadaşı Byzantionlu Kokkonas ile birlikte doğduğu kentte, antik dönemin meşhur Apollon kehanet merkezlerine rakip olabilecek büyüklükte bir kehanet ve şifa merkezi inşa etti. Ancak Kokkonas trajikomik bir şekilde yılan sokması sonucu hayatını kaybetti. Aleksandros ise faaliyetlerini bir tarikat yapısına dönüştürerek çevresinden bağlı müritler topladı ve kısa sürede kenti önemli bir merkez haline getirdi.
Mitolojik tanrıların yaşam öykülerini kendi planıyla harmanlayan Aleksandros, acı çeken, ölen ve yeniden dirilen bir tanrının temsilcisi olarak kendini hem aracı hem de kurtarıcı ilan etti. Kült evleri ve tapınakları bu rolü pekiştirmek için kullandı. İllüzyonlara dayalı sahte mucizeleriyle halkı etkisi altına aldı, hem bölge halkını hem de dışarıdan gelenleri ustaca yönlendirmeyi başardı.
(Abonuteikhos'ta basılan, yılan tanrısı Glykon'u "ΓΛVΚΩΝ ΑΒΩΝΟΤΕΙΧΕΙΤΩΝ" yazısıyla betimleyen Antoninus Pius'un bronz sikkesi. 29 mm, 16,89 g)
Kült Kurma Kararı: Abonuteikhos ve Glykon
Aleksandros'un erken yaşamına dair fazla bilgi bulunmamaktadır. Yunanistan'da seyyar illüzyon gösterileri yaparak geçimini sağlayan Aleksandros, aynı zamanda hekimlik de yapmıştı. Ayrıca, ünlü filozof Tyana'lı Apollonius'un yanında çalışarak ondan eğitim almıştı. Lukianos'un aktardığına göre, Apollonius'un ölümünden sonra Aleksandros, Byzantionlu Kokkonas adlı bir hekimle birlikte çalışmaya başladı. Bu ikili, çeşitli sahtekarlıklarla geçimlerini sağlarken, Pella'lı zengin bir kadını kandırarak onunla Pella'ya gittiler. Burada, insanları korku ve umutla nasıl yönlendirebileceklerini tartışarak bir kült merkezi kurma kararı aldılar. Ayrıca Pella'da evcil yılanlar gördükten sonra, bu yılanlardan birini satın alıp, kullanmak üzere yanlarında götürdüler.
Başlangıçta kültün nerede kurulacağına dair fikir ayrılığına düşen ikili, Kokkonas Khalkedon'u önerirken, Aleksandros Abonuteikhos'u (Kastamonu-İnebolu) tercih etti. Nihayetinde, yeni bir yılan tanrısı olarak kabul ettikleri Glykon adına bir kült oluşturma kararı aldılar ve merkez olarak Abonuteikhos’u seçtiler. Burada, Apollon’un oğlu Asklepios’un yeniden doğacağı ve buradan bir peygamber çıkacağına dair bir kehanet oluşturduktan sonra, Khalkedon’daki Apollon Tapınağı'nın altına bu kehaneti içeren bronz tabletler gömdüler. Bu tabletlerin ortaya çıkması sağlandı ve Abonuteikhos halkı, Asklepios için tapınak inşa etmeye başlayıp sikkeler bastılar.
MS 140’lı yıllarda Abonuteikhos’a dönen Aleksandros, peygamber imajı yaratmak amacıyla saçını uzatıp, sakalını bırakıp kıyafetlerini değiştirdi. Ayrıca, elinde bir kuş taşıyarak soyunu tanrılara bağladığını iddia etti. Döndüğünde, inşa halindeki Asklepios Tapınağı’nın altına içinde küçük bir yılan bulunan bir yumurta gömdü. Sabah olduğunda, Aleksandros sokağa çıkarak Apollon ve Asklepios’tan bahsettiği, anlamı belirsiz Fenikece ve İbranice kelimelerle bağırarak dikkat çekti. Ardından, tapınağa giderek yumurtayı çıkarıp, içinden çıkan yılanın Asklepios olduğunu açıkladı ve kehanetin gerçekleştiğini duyurdu.
O dönemde batıl inançlara büyük bir ilgi duyan Paflagonyalılar, Aleksandros’u kolayca inandırarak, Glykon’un Asklepios’un ikinci kez doğacağına inandılar. Aleksandros’un Abonuteikhos’u kült merkezi olarak seçmesinin de nedeni bu inancı benimseyebilecek bir halkı burada bulmasıydı.
Kehanetin ardından, Aleksandros birkaç gün evine kapanarak, sonra özel olarak hazırladığı bir koltuğa oturdu. Pella’dan aldığı yılanı vücudunun etrafına sararak, yılanın başını koltuğun arkasına sakladı ve sahte bir yılan kafasını sakalının altına yerleştirdi. Tanrı olarak kabul edilen Aleksandros, burada kendisine Glykon adı verilmesini istedi ve halk tarafından bu isimle anılmaya başlandı. Adına sikkeler bastırılarak kültü daha da pekiştirildi.
Not: Aktüel Arkeoloji'nin "Karadeniz’de “Sahte Peygamber” Aleksandros’un Yılan Tanrı Glykon Kültü ve Tarikatı" başlıklı bir yazıdan da faydalanılarak haberleştirilmiştir.