Plastiklerin biyolojik olarak kolayca parçalanamayan petrol türevlerinden yapıldığını kaydeden uzmanlar, plastiklerin artık dünyadaki tüm okyanuslarda bulunduğunu, deniz memelileri ve kuş türlerinin plastik parçaları tükettiğini söyledi.İSTANBUL (İGFA) - Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi (İngilizce) Tıbbi Biyokimya Bölümünden Prof. Dr. Nilgün Tekkeşin, mikroplastikler konusunu değerlendirdi.

Mikroplastiklerin, kullanımlarındaki gelişmelerle birlikte kişisel bakım, kozmetik ve temizlik ürünlerinin ayrılmaz bir parçası haline geldiğini ve yerel bir çevre kirliliği kaynağı olarak ortaya çıktığını belirten Prof. Dr.  Nilgün Tekkeşin, “Şu anki çevrenize baktığınızda plastik görmeniz muhtemeldir. Plastik ürünlerin üretimi ve kullanımı, plastik imalatının yaygınlaştığı 1950'li yıllardan bu yana önemli ölçüde arttı. Plastikler hafif, dayanıklı ve ucuzdur ve bu özellikleri onları ev eşyalarımızın, ambalaj malzemelerimizin ve diğer günlük eşyalarımızın kullanışlı bir bileşeni haline getirir. Şu anda dünya çapında her yıl 320 milyon tondan fazla plastik üretiliyor. Bu ürünlerin yarısı tek kullanımlık ambalajlara yönelik üretiliyor. Plastik ürünlerin yalnızca küçük bir kısmı geri dönüştürüldüğü için çoğu plastik ürün atık olarak atılıyor.” dedi.

BAZI KUŞ TÜRLERİ CİVCİVLERİNE PLASTİK PARÇALAR BİLE YEDİRİYOR

Teknik Direktör Ersin Aka neden saldırıya uğradı, kim saldırdı? Ersin Aka neden öldü? Ersin Aka kimdir? Teknik Direktör Ersin Aka neden saldırıya uğradı, kim saldırdı? Ersin Aka neden öldü? Ersin Aka kimdir?

Plastiklerin biyolojik olarak kolayca parçalanamayan petrol türevlerinden yapıldığını kaydeden Prof. Dr.  Nilgün Tekkeşin, “Bu, atılan plastik ürünlerin hızlı bir şekilde parçalanmak yerine çöplüklerde, okyanuslarda ve diğer ortamlarda birikip kalıcı hale döndüğü anlamına gelir. Plastikler artık dünyadaki tüm okyanuslarda bulunuyor. Deniz memelileri ve kuş türlerinin plastik parçaları tükettiği biliniyor, hatta bazı kuş türleri civcivlerine plastik parçalar bile yediriyor.” dedi.

Bugün okyanuslarda 50 trilyon kadar plastik parçası bulunduğunu belirten Prof. Dr.  Nilgün Tekkeşin, her yıl nehirlerden okyanuslara 5 milyon ton plastik taşındığına vurgu yaparak, "Plastik ürünler deniz ortamlarına girdiğinde UV radyasyonuna, rüzgarlara ve dalga akıntılarından kaynaklanan fiziksel aşınmaya maruz kalır. Bu kuvvetler plastik ürünlerin daha küçük parçalara bölünmesini teşvik eder. Bu parçalara boyutlarına göre mikroplastik veya nanoplastik adı verilmektedir" diye konuştu.

Küçük boyutları nedeniyle mikroplastiklerin havada kolayca yayılabildiğini, ortamda birikebildiğini ve tespit edilmesinin zor olabildiğini dile getiren Prof. Dr.  Nilgün Tekkeşin, şunları kaydetti:

“Mikroplastikler çeşitli içeceklerde, içme suyunda (şişelenmiş su, musluk suyundan daha fazla mikroplastik içerir) ve hatta sofra tuzunda bile bulunur. Midye ve istiridye gibi filtreyle beslenenler, deniz suyunda asılı olan mikroplastikleri tüketebilir ve mikroplastikler birçok deniz ürünü türünde bulunur. Mikroplastikler diş macunlarında ve diğer kozmetik ürünlerde kullanılmak üzere de üretilmektedir. ABD Kongresi, mikroplastik içeren durulanan kozmetiklerin (diş macunları, temizleyiciler) üretimini ve satışını yasaklayan ‘2015 Mikro Boncuksuz Sular Yasasını’ kabul etti. Yüz yıkama jeli ve makyaj ürünlerinde bulunan mikro boncuklar ABD'de 2015'ten beri yasaklanmıştır.”

MİKROPLASTİKLER İNSANLARA ZARAR VERİR Mİ?

İnsanlar mikroplastiklerle kirlenmiş yiyecek tükettiğinde, suyu içtiğinde veya havayı soluduğunda plastik parçaların vücuda girebildiğini anlatan Prof. Dr.  Nilgün Tekkeşin, “Genel olarak gıda alımı, her yıl kişi başına 52 bine kadar mikroplastik parçanın tüketilmesine neden oluyor. İnsan tükürüğünde, saçında ve dışkısında mikroplastiklerin bulunması, hepimizin bu plastik parçalara düzenli olarak maruz kaldığımızı gösteriyor.” dedi.

Bazı araştırmacıların mikroplastiklerin insan sağlığına zararlı etkileri olduğuna inandığını kaydeden Prof. Dr.  Nilgün Tekkeşin, mikroplastiklerin, çevreden ağır metalleri ve haşere öldürücüler dahil olmak üzere istenmeyen kimyasalları emebildiğini, böylece insanların bu kimyasallara daha fazla maruz kalmasıyla sonuçlanabildiğini ve zehirli etkilere yol açabildiğini söyledi.

Kaynak: igf