Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Araştırma Merkezi (SODİMER) Başkanı Prof. Dr. Levent Eraslan, uzun vadede yapılacak değişikliklerle çocukların test çözmeyeceğini belirterek, "Şunu çok net söyleyebiliriz, bu programların sonunda artık çocuklar test çözmeyecekler. Kitlesel sınavlar var, LGS, YKS gibi bu sınavların da tarzı uzun vadede değişecek" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile birlikte Kastamonu’yu ziyaret eden Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Araştırma Merkezi (SODİMER) Başkanı Prof. Dr. Levent Eraslan, kentteki özel okullarda eğitimin geliştirilmesi için istişarelerde bulundu. Eğitimde yapılması planlanan değişiklikler ve müfredat hazırlıklarına dair İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine açıklamalarda bulunan Eraslan, müfredat değişikliği için yoğun bir çalışma olduğunu söyledi.
“Çok yoğun bir şekilde müfredat hazırlıkları devam ediyor”
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in öncülüğünde önemli çalışmaların yürütüldüğünü belirten Prof. Dr. Eraslan, “Bu elbette dünden bugüne değil, uzun bir hazırlık sürecinin ürünüdür. O yüzden göreve geldiği günden beri birçok değişiklikte bulundu. Özel okulların fiyatlamasından tutunda ders geçme sistemine, açık lisenin sınırlandırılmasına, Türkçe dersinden geçme notunun 70 olmasına kadar şu anda da çok yoğun bir şekilde müfredat hazırlıkları devam ediyor. Elbette çağın ihtiyaçlarına göre değişen ihtiyaçlar öğretim programlarının da yenilenmesi gerektiğini ortaya çıkartıyor. Buna göre de bütün devşirmiş öğretim programları felsefesiyle şu anda çok geniş ve etkili bir çalışma yapılmaktadır. Bizlerde bu çalışmalara katkıda bulunan akademisyenlerdeniz. Bununla birlikte öğretmen meslek kanunu çok değerli. Geçen yıl çıkan 7 maddelik yasa tüm mesleğin yapı ve özelliğini çelmedi. Bu yüzdende şu anda çok geniş bir şekilde mesleğin girişinden çıkışına, kariyerine, kademeleştirilmesine kadar birçok şeyi içeren bir yasa çalışılmakta. Öğretim programlarında seçmeli ders olarak birçok ders konuldu. Bunlardan bir tanesi afet bilinci dersi. Bu çok önemli bir ders. Bilindiği üzere deprem bölgesindeyiz. Bizde SODİMER olarak deprem bölgesine tam 14 defa ziyarette bulunduk. Önümüzdeki günlerde tekrar gideceğiz. Bir deprem ya da afet sürecinde nelerin yapılmasını gerektiğini çocuklarımız öğrenecekler. Bir diğer önemli derste siber zorbalık dersi. Türkiye’nin 3’te 2’si online durumundadır. Çocuklarımız dijital dünyada bazı olumsuz durumlara maruz kalmaktalar. Bunları engellemek, desteklemek, ihtimal durumlarda neler yapılacağını öğretmek amaçlı bir ders. Bir diğeri de akran zorbalığı dersi. Çocuklar fiziksel olarak okullarda kendi yaşıtlarına şiddet veya öteleyici dili görmekteler. Bunları da engellemek için neler yapılması gerektiği de buradan anlatılmaktadır. Bilhassa bakıldığı zaman eğitim sistemi hiç olmadığı kadar hareketli değişikliklerle karşı karşıya. Burada Sayın Milli Eğitim Bakanının gösterdiği performans çok değerli ve önemli. Öğretmen buluşmalarıyla sayın bakan, öğretmenlerle bir araya gelmekteler. Kastamonu’da da bunu yaptık. Öğretmenlerin istek, talip, ortaya koydukları cümleleri dikkate alan ve dinleyen bir bakanımız var. Bu çok önemli. Bilindiği üzere iki bakanlığı adı Milli diye başlıyor. Birisi Milli Savunma Bakanlığı, can ve mal güvenliğimizden sorumlular. Diğeri de Milli Eğitim Bakanlığıdır. Bunlar, bütün siyasi ideolojinin çok üstünde bakanlıklar. Bu yüzden hep beraber eğitim sistemimizin gelişmesi için elimizden geleni yapmamız gerekiyor” dedi.
“Sosyal medya ve dijital dünya dili dejenere etmekte"
Sosyal medyanın Türkçe'ye yönelik zararlarının olduğunu ve bundan çocukların korunması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Eraslan, “Eğitim süreci toplumsal dönüşümlerin tamamında direk etkilenen bir sistem. Bu yüzden bizim çocukluğumuzda olduğu gibi ya da babamızın çocukluğunda olduğu gibi bir çocukluk yok. Çocuklar artık dijital araçlarla sosyalleşmekteler. Eskiden sokaklarda oynayan çocuklar şimdilerde tabletinde bitki yetiştiriyor. O yüzden böyle yenisi ve değişiklikleri çok değerli ve kıymetli buluyoruz. Özellikle analiz sentez yapan, problem çözen, çevresindeki sorunları bilen ve buna uygun çözümler getiren insanlar yetiştirmemiz gerekiyor. Burada da en önemli sistem eğitim sistemidir. Bu sistemin ezbercilikten kurtarılıp çocuğun sosyal yaşamda özünün olmasını sağlayacağı bir modelleme yapmamız lazım. Dil öğretmemiz lazım, dijital dünyada yetkin kılmamız gerekiyor. O yüzden elbette çocuklar bu süreçlerde bu yeniliklerle hareket edecekler. Türkçe dersinin geçme notu 70 oldu. Bu çok önemlidir. Çünkü ana dili yetiştiremezsek, Fazıl Hüsnü’nün dediği gibi 'ses bayrağım Türkçe', yoksa bir kültürü yok edersiniz. Çünkü sosyal medya ve dijital dünya dili dejenere etmekte. Böylelikle Türkçe dersine de çocuklar artık daha yoğun çalışacaklar. Okuma, dinleme, konuşma, yazma basamaklarında etkinlikler yapacaklar. Daha farklı projeler ortaya koyacaklar. Yapay zeka programları gündemimize girdi, ders 72 saat, bunun 50 saati proje. Çocuklar yapay zeka ile ilgili projeler yapacaklar. Böylelikle çok önemli becerileri elde edecekler. Elbette bunların tamamının ülkemize yayılmasını sağlamak istiyoruz. Hakkari’den Edirne’ye kadar, Antalya’dan Artvin’e kadar her yerde olması ve öğretmenlerimizin çok iyi bir şekilde yetiştirilmesi gerekmektedir. Bunu iyi kurgular, programda nitelikli yaparsak Türkiye eğitimde çağ atlayacaktır” diye konuştu.
“Programların sonunda artık çocuklar test çözmeyecekler”
Kitlesel sınavların tarzının uzun vadede değişeceğini belirten Eraslan, “Çocukların seçenekli düşünme sorularıyla karşı karşıya kalmaları, onları engellemektedir. Öncelikle program değişikliğiyle başlayacak bir sürecin ayak sesleri bu. Program değişecek, programın 4 öğesi var. Katılımları, içeriği, öğretim süreci ve ölçme-değerlendirmesi, bu da değişecek. Yani şunu çok net söyleyebiliriz, bu programların sonunda artık çocuklar test çözmeyecekler. Kitlesel sınavlar var, LGS, YKS gibi bu sınavların da tarzı elbette uzun vadede değişecek. Yoksa çocuklara analiz sentez değerlendirme öğretip, sınavlarda da A, B, C şıklarına hapsedersen bunun hiçbir anlamı olmaz. Ama görünen şu ki tüm Dünya’da da artık buraya geçilmiş. Mesela kompozisyon yazmak, o kadar kıymetli bir şey ki, çocuğun bir konuda kompozisyon öğretmesi için öğrenmesi, öğrenmesi içinde düşünmesi, düşünmesi içinde araştırması gerekiyor. Bu anlamda böylesi çalışmaları uzun vadede çok çok kıymetli olacağını düşünüyorum. Her bakan cebinde bir değişim ile geliyor diye bir söz vardır ama Yusuf Tekin hocanın bu çalışmaları daha köklü ve kalıcı bir sonuç vereceğini bir akademisyen olarak söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.
“Kastamonu, eğitime verdiği önem ve tarihi geçmişiyle eğitim kenti olmalıdır”
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Kastamonu’da öğretmenlerin problemlerini dinlediğini belirten Eraslan, “Bu kentin bir eğitim kenti olması, kentteki bütün paydaşların eğitime önem vermesi, kentte özellikle özel öğretime destek olunması gerekmektedir. Çünkü böylesi kentlerde eğitim niteliği çok yüksek olduğu zaman göç vermesi azalmaktadır. İnsanlar burada kalmaktalar. Kastamonu’da bu anlamda her kentin yapısı, özelliği, eğitime verdiği önem ve tarihi geçmişiyle çok önemli bir kent olacaktır. Buradan şunu son olarak söyleyebilirim, Kastamonu bir eğitim kenti olmalıdır” ifadelerini kullandı.
(İHA)