Taşköprü ilçesinin en gözde köylerinden olan Abdalhasan Tekke Köyü'nden büyük umutlarla İstanbul'a göç eden ve çıraklıkla başlayan iş hayatında bugün sektörünün öncüleri arasına giren bir ailenin hikayesi Şekerci Cafer Erol markası.
1800'lü yılların başında İstanbul’un o zamanki ticaret hayatının kalbi olan Eminönü Tahtakale’de Şekerci Cafer Erol markasının temeli atılıyor.
Büyük dedelerinin o dönem; şekerin az ve nadir bulunması sebebiyle kendi usulleri ile çeşitli şekerler ürettiğini söyleyen Şekerci Cafer Erol markasına bugün yön verip gelişmesini sağlayan Cafer Erol'un oğlu Nurtekin Erol, “O dönem de firmamız, bağlı bulunduğu çevrede kısa sürede haklı bir ün yapmaya başlamış. Özellikle kendine özel sırlarla hazırladığı macun şekeri, halka şekeri, un helvaları ve ezmeleri en önemli lezzetler arasında yer alıyormuş. Daha sonra ise harplerle, ekonomik sıkıntılarla bir ara meslek yaşantılarına ara vermek zorunda kalmış atalarımız” diyor.
Kısa sürede ismi marka haline gelen Cafer Erol'un hayat hikayesi de Taşköprü'nün gerek doğası gerekse din turizmi açısından önem arzeden Abdalhasan Tekke Köyü'nde 1912 yılında başlıyor. 11 yaşına kadar köyde ailesine yardım edip çobanlık yaparak yaşamını sürdürüp sevilen bir çocuk olan Cafer Erol, gerek çalışkanlığı gerekse de dürüstlüğü ile köyün vazgeçilmezidir. Reşide-Mehmet Erol çiftinin çocukları olan küçük Cafer, 11 yaşına geldiğinde ise yaşından büyük bir kararla ailesinin karşına çıkar.
Farklı bir meslek edinebilmek ve kendini daha fazla geliştirebilmek için İstanbul'a gitmeye karar verir Cafer Erol ve hayatında yep yeni bir sayfa açılır o küçük yaşta.
Bu küçük yaşından beklenmeyen bir olgunluk, sabır ve çalışkanlıkla İstanbul’un o dönem ki en ünlü ve büyük şekercilerinde işler bulup kendini çalıştığı tüm iş yerlerinde sevdirmeyi başaran Cafer Erol, askerliğini yapıp geldikten sonra ise artık çevresinde tanınan bir usta olmanın da verdiği güvenle kendi işini kurmaya karar verir. Cafer Erol geçmişte dedelerinin bıraktığı yerden yani Eminönü'den başlar ticari hayatına. Sadece Eminönü'yle de kalmayan Erol, aynı anda ortaklık yoluyla Kadıköy ve Beyoğlu'nada şekerci dükkanı açar.
1945 yılına gelindiğinde ise Kadıköy şubesinde ticari hayatını sürdüren Şekerci Cafer Erol, giderek ünlenmeye başlamıştır. Ürünlerdeki tazelik, lezzet ve görüntü ile müşterilerin gönlünde haklı bir yer edinmiştir. Bu şirin dükkânının vitrinleri ise daha o zamandan farklı dizaynı, düzeni kısacası değişik görselliği ile büyük beğeni topluyordu.
Dört çocuğu olan Cafer Erol, kendisinden sonra bu mesleğin devamını getirecek kişinin kim olduğunu ise belirlemeye başlamıştır. Kendisinden sonra bu işe en yatkın olarak gördüğü kişi 1949 yılında dünyaya gelen büyük oğlu Mehmet Nurtekin Erol'dur.
Babasını haklı çıkartırcasına küçük yaşından itibaren Kadıköy’deki işyerlerinde önlüğünü takıp çalışmaya başlayıp çoğunlukla üretim kısmında ustalığın detaylarını öğrenen Nurtekin Erol, bazen satışta müşterileri ile de ilgileniyordu. Baba Cafer Erol ve Nurtekin Erol bu işyerini daha da ileri götürmek için dönemin şartları içinde ellerinden geleni yapıyordu. Cafer Erol ise oğlunun kendisinden sonra meslekteki bu başarıyı sürdüreceğine çok emindi.
1970'li yılların sonuna gelindiğinde ise artık işlerini tamamen oğlu Nurtekin'e devreden Şekerci Cafer Erol, 1980 yılında geçirdiği ani rahatsızlık sonucu vefat etti.
Bu tarihten sonra babası olmadan yoluna devam etmek zorunda kalan Nurtekin Erol'da babasından devraldığı bayrağı yükseklere taşımaya halen Yonca ve Hakan isimli iki çocuğu ile birlikte devam ediyor.
Çocukları ile birlikte işe dört elle sarılan Nurtekin Erol, öncelikli olarak ürünlerde farklılıklar yaratmaya başladı. Ambalajda artık Türkiye’deki önemini belli eder hale gelmişti. Şekerci Cafer Erol’da tüm bu eğilimleri takip ederek sektördeki haklı yerini korumayı başardı.
Farklı rayihalara sahip lokumdan cam gibi akide şekerine, akide şekerinden çıtır çıtır bademin tadını ağzına ilk attığınızda aldığınız badem ezmelerine, badem ezmelerinden çikolataya, çikolatadan türlü tatlılar ve nefis kokulu reçellere kadar çok geniş bir ürün yelpazesine sahip olduklarını söyleyen Nurtekin Erol, gerek babasından aldığı ustalık ve gerekse de atalarından gelen yatkınlıkla amaçlarının eski tatları yeni teknoloji ile birleştirerek güler yüz eşliğinde müşteriye sunmak ve kendilerini memnun etmek olarak açıklıyor.
Okul hayatlarının ardından babaları Nurtekin Erol'un izlerinden giden Hakan ve Yonca Erol'da şekerciliği meslek edinip dedelerinden kalan ismi daha da yükseğe taşımak için uğraşıyorlar. Fabrikasyon üretimden ziyade bu işin ruhuna daha yatkın olan butik üretim anlayışını benimseyen Erol ailesi, fazla şubeleşmeyi de şirket politikası olarak düşünmeyip daha çok kontrolü kendisinin elinde tutacağı yeterli miktarda ve önemli noktalarda bulunmayı tercih ediyor.
Bu doğrultuda Kadıköy’deki tarihi işyerinin ardından Anadolu yakasında Göztepe ve Dudullu’da, Avrupa yakasında ise İstinye’de bir şube ile Şekerci Cafer Erol, Osmanlı'dan gelen lezzeti günümüz ile buluşturmaya devam ediyor.
Kökenler ve Osmanlı Sarayı'na Yolculuk
Taşköprülü Müftügiller, 1700'lerin sonlarında Osmanlı Sarayı'nda özel bir beylik olarak seçilerek çeşitli tatlı bölümlerde çalışmaya başlarlar. Soyadı kanunuyla "Erol" soyadını alan aile, özellikle sarayın tatlı imal edilen yerlerinde edindikleri tecrübe ile şekercilik konusunda önemli bir birikime sahip olur. Mehmet Efendi, cesaretiyle saray macerasına atılır ve 1807'de İstanbul'da kendi şekerci dükkânını açar. Ancak, Birinci Dünya Savaşı sonrası büyük İstanbul yangınında dükkânını kaybeder ve ata topraklarına dönmek zorunda kalır.
Cafer Erol'un İstanbul Macerası
1935'te Mehmet Efendi'nin torunu Cafer Erol, dedesinin izinden giderek Eminönü'nde bir şekerci dükkânı açar. Bu, aile için yeni bir maceranın başlangıcıdır. Eminönü'nün ardından Beyoğlu ve Kadıköy'de de dükkânlar açar. Ancak, 1945'ten itibaren Cafer Erol, büyük bir özveriyle yıllarca üç dükkânla mücadele ettiği işine tek bir dükkânla devam eder.
Kuşaklar Arası Devam Eden Miras
1965'te Cafer Erol'un çocukları işe katılır ve Nurtekin Erol, babasına yardım ederek işe başlar. 1992'de ise Cafer Erol'un çocukları, Şekerci Cafer Erol'un hikayesini yeniden yazmaya başlar. Nurtekin Erol'un liderliğindeki bu süreçte, 1992'den bu yana iki kuşak bir arada çalışmaktadır.
Gelenek ve Yenilik Arasındaki Dengeli Uyum
Bugün, en genç kuşak olan Hakan Erol da işe katılmıştır. Tecrübeye değer veren Hakan Erol, baba-oğul bir arada çalışmanın zorlu, yaratıcı ve zevkli olduğunu belirtiyor. Geleneksel yöntemlere bağlı kalan Nurtekin Erol, markasına ve geçmişine olan bağlılığını sürdürürken, Hakan Erol ise değişime açık bir tutum sergiler. Bu farklılıkların markaya enerji ve yaratıcılık kattığı bir süreçte, Şekerci Cafer Erol geçmişin mirasıyla bugünün dinamiklerini başarıyla birleştiriyor.