Gerek cemiyet hayatında, gerek iş hayatında aldığı tüm görevleri en iyi şekilde yerine getiren, çocukluğundan gençliğine, gençliğinden bugüne değin, Milli Görüşçü yapısından asla ödün vermeyen Erbakan Hoca aşığı…
Uzun yıllardır tanıdığım tecrübe ve bilgi birikiminden her daim istifade ettiğim, gerek Taşköprü’ye gerekse Kastamonu’ya yapılacak hizmetlerde elini taşın altına sokmaktan asla kaçınmayan benim içinde özel bir insan Ertuğrul Köse!!!
Taşköprü Postası İnternet Haber Sitesi için hazırladığımız Taşköprülü bir gurur kaynağımız olarak söyleşimizin bu haftaki konuğu oldu kendisi.
***Çocukluğundan bugüne kadar Taşköprü-İstanbul hattında unutamadıklarını…
***Erbakan Hoca’ya ve Milli Görüşe olan sevdasını…
***28 Şubat döneminde oğluna Tayyip Erdoğan adını verme nedenini…
***2019 yılında İstanbul seçimleri öncesi Ekrem İmamoğlu’nu evinde iftar sofrasında misafir edişini ve Tayyip Erdoğan ile İmamoğlu’nu aynı sofrada buluşturmasını ve sayısız konuyu sizler için konuştuk Ertuğrul Köse ile…
Biz sorduk kendisi tüm samimiyeti ile cevapladı...
Taşköprülüler genel olarak Ertuğrul Köse’yi tanıyor. Ama tanımayanlar için Ertuğrul Köse kimdir?
Tanıyanlar ise Ertuğrul Köse’yi daha kapsamlı nasıl tanıyabilirler?
Ertuğrul Köse; 1973 Yılında Taşköprü Hoca köyü Yayla Mahallesi’nde doğdum. Daha sonra İstanbul’a gittim ve 7 yaşında tekrar köye geri döndük. İlkokulu köyde okudum. Daha sonra bir yıl yatılı olarak Çiftlik Köyü Kuran Kursu’nda okudum. Ardından Taşköprü İmam Hatip Lisesinde ortaokulu yatılı olarak okudum. Lise 1’den sonra İstanbul’a gittim. İstanbul’da hem okulu bitirip hemde iş hayatına atılmış oldum. 15 ay süreyle askerliğe gittim, kısalacak diye konuşulurken 4 ay uzayınca 19 ay olarak yaptım. Askerlik sonrası 10 yıl Ülker’de çalıştıktan sonra 18 yıldır da Milli Gazetede çalışıyorum. Toplamda 31 yıl çalışarak 2023 yılında EYT’den emekli oldum. 25 yaşında evlendim. 1 oğlum ve üniversite okuyan ikiz kızlarım var. Uzun yıllar İstanbul’da faaliyet gösteren Taşköprülüler Derneği’nde görev yaptım. Bir dönem başkanlık yaptım. Burada çok farklı projeler yaptık ve hiç sıradan bir dernek olmadık. Her yıl Mayıs ayında hemşerilerimizi Kastamonu’yu daha iyi tanımak için otobüslerle ziyarete getirdik. Her yıl bir ilçesini de ziyaret etmiş olduk. Böylesi bir program sadece Çanakkale’ye yapılıyordu, biz benzer programı İstanbul’dan Kastamonu’ya yaptık.
Milli Gazete ile tanışmanız nasıl oldu?
Milli Gazeteyle Taşköprü İmam Hatip Lisesinde yatılı olarak okurken tanışmıştım. O yıllarda spor sayfası olmadığı için bende Fotospor alır okurdum. Okulda bana fanatikliğimden dolayı Galatasaraylı Ertuğrul derlerdi. Milli Gazete yurda gelirdi. Ara sıra okur, göz gezdirirdim. Ama o kadar etki etmiş ki hem Milli Görüşçü olmamı, hemde yıllar sonra hizmet etmeyi sağlamış oldu. 18 yıldır çalışmaktan şeref duyuyorum. Hep Milli Gazete için okul derlerdi. Ben bunu bizzat yaşayarak gördüm ve hala yaşıyorum. Milli Gazete bana çok ama çok şeyler kattı katmaya da devam ediyor.
Milli Gazete de çalışırken 3-4 defa “Milli Gazete Kastamonu” dergisi çıkardım. Bu dergi çalışmalarında, röportajlar yaptım, birçok yeri ziyaret ederek daha iyi tanıma fırsatım ve sorunları öğrenme fırsatım olmuştu.
Taşköprü’de gerek okuduğunuz gerekse yaşadığınız dönemde unutamadığınız anılarınız nelerdir?
Taşköprü’nün yeri bende çok başka. 1986’da elektriği olmayan köyden geldiğim için o zaman ki Taşköprü hep burnumda tütüyor. İnsanları çok farklıydı. Hani İstanbul beyefendisi diyorlar ya; işte o zamanlar Taşköprü Beyefendileri vardı. Büyükler konuşmaları ve davranışlarıyla bizlerde iz bırakırlardı.
Ramazan ayında iftar sonraları çarşıya gelir, kapalı dükkânların camlarından açık TV’lerden maç seyreder dondurma yerdik. Taşköprü çarşı o zamanlar çok canlıydı, bir şehir ruhu vardı. Taşköprüspor’un maçlarına giderdik. Kahvelerde video ile Türk filmleri izlerdik. Özellikle Cüneyt Arkın ve Kemal Sunal filmleri çok izlenirdi. Yurda dönünce her bir arkadaş filmlerden bir kesiti anlatırdı. Taşköprü’de Milli Gençlik Vakfı da açılmıştı. Seka’da müdürlük yapan Cengiz Akın abimiz sorumluydu. MGV çok farklıydı, masa tenisiyle orada tanışmıştım. Okul müdürümüz Hüseyin Yakut, Türkçe hocamız Hamdi Otuzbiroğlu, Matematik hocamız İsmail Çiçek, Kuran-ı Kerim hocamız Hamza Karapınar ve Erol Kavuncu iz bırakan hocalarımızdı. Şuan milletvekili olan Avukat Halil Uluay Bey ile aynı okul ve yurtta kalıyorduk. Tabi okuldan daha çok anılarımız var, bunları dönem dönem yazmaya ve anlatmaya da çalışıyorum.
Kastamonulu olmak, Taşköprülü olmak sizin için ne ifade ediyor?
Kastamonulu ve Taşköprülü olmak benim elimde olan bir şey değil. Mevla öyle nasip etmiş, bizde buralarda doğmuşuz. Ancak, Kastamonu tarihi itibariyle her doğanın mutlu olacağı bir şehir. Kastamonu Evliyalar Şehridir. Kastamonu Şerife Bacının, Şeyh Şabanı Veli’nin ve yüzlerce, binlerce şehidin hikayeleri ile dolu bir şehir. İşte bu şanlı tarihe göre Kastamonu’yu değerlendirip ona göre çalışmalar yapmalıyız.
Milli Görüş ile tanışmanız nasıl oldu? Necmettin Erbakan hoca ile hayatta iken tanışma imkanınız oldu mu?
1991 Yılında Lise 1’den sonra İstanbul’a gelince, ilk işim Bağcılar Refah Partisine gidip üye olmak oldu. Daha sonra Milli Gençlik Vakfı Bağcılar Göztepe Şubesi’nde görev almaya başladım. Askerden sonra Refah Partisi mahalle teşkilatlarında görev yaptım. 2007’de Bağcılar ilçe yönetimine girdim. 2009 Yerel seçimlerde Belediye meclis üyesi adayı oldum. Seçimden sonra Saadet Partisi Bağcılar ilçe başkan yardımcısı olarak uzun yıllar görev yaptım.
Bağcılar ilçe yönetimine girince Erbakan hocamızı Ankara Balgat’taki evinde ziyarete gitmiştik. Yanına yaklaşırken, kalbim yerinden çıkacak gibi olmuş ve çok heyecanlanmıştım. Birçok konferansına da gittim, bize çok şeyler kattı. Allah Erbakan hocamdan razı olsun. Öyle bir sistem kurmuş ki Taşköprü Hoca köyünün dağı başında doğan Ertuğrul Köse’yi Milli Görüşçü yapacak bir sistem. Onun için kendimi çok şanslı hissediyorum. Gençlerimize Erbakan hocamızı araştırmalarını ve hayatını anlattığı “DAVAM” kitabını okumalarını tavsiye ediyorum.
Recep Tayyip Erdoğan ile tanışmanız ne zamana dayanıyor? Evinizde misafir ettiniz? Çocuğunuza adını verdiniz?
1991 yılında Bağcılar MGV’de görev alınca, Refah Partisi İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olmuştu. 1994 seçimlerinde askerdeydim, seçimleri radyodan takip etmiştim. Seçimden sonra İstanbul belediyesine teşkilat olarak ziyarete gittik. Bir kaç defa iş için gittim ama onaylanmasına rağmen kendi isteğimle Belediyeye girmedim. İyi ki de girmemişim.
Tayyip Erdoğan sevgimiz, Başsavcı Vural Savaş’ın ceza talebiyle başladı. Tartışmalarla daha da büyüdü. Evlendiğimde cezası kesinleşmemişti, uyku uyumaz destek mitinglerine giderdim. Cezası kesinleşince de, erkek çocuğum olursa Tayyip Erdoğan koyacağım diye söz verdim. O yıllar Ülker’de çalışıyordum. “BAŞKAN OLACAKSIN TAYYİP ERDOĞAN” diye şiir yazmıştım ve bu şiiri, Hababam Sınıfındaki Sefa gibi önüme gelen herkese okur birazda bıktırırdım. Bakın o zamanlar Başkanlık sistemi falan yok. Ama ben ‘Başkan Olacaksın Tayyip Erdoğan’ diye şiir yazmışım. Demek ki eşref saatime denk gelmiş ki yıllar sonra Tayyip Erdoğan Başkan seçildi. Tabi ben bu kez başkan seçilmesini istemedim ama o günkü samimi dua Tayyip Erdoğan’ı başkan yaptı işte.
28 Şubat dönemiydi, Çocuk için nüfusa gidince, adını ne koyacaksın diye sordu memur, Tayyip Erdoğan deyince öyle bir baktı ki bana, o bakışı hiç unutamıyorum. Daha sonra 1999 seçimlerinde başörtü krizi nedeniyle de çocuk kız olursa da Merve Kavakçı koyacağım demiştim. Bizim Tayyip birazda erken doğarak 2000 yılında doğmuş oldu. Bizde verdiğim sözü tutarak karınca kararınca desteğimi göstermiş oldum.
Siyaset ile aktif olarak tanışmanız tam olarak ne zaman oldu? Birde 2014 yılında Taşköprü Belediye Başkan adaylığınız oldu. Bu süreçten bahseder misiniz? Aday olmanızdaki hedefiniz nelerdi? Nasıl gelişti? O dönem unutamadığımız olaylar var mıydı?
Siyasete 1991 yılında kıyısından köşesinden başlamış oldum aslında. Bazen neye nasıl başladığınızı yıllar sonra daha iyi anlıyorsunuz.
2014 yılından önce Bağcılar ilçe başkan yardımcısı ve Milli Gazetedeydim. Önce Kastamonu il başkanı, eski il başkanı Abdullah Aktaş ile istişare etmişler, Abdullah abi benim ismimi vermiş. Genel merkezden arayıp görevi tevdi ettiler. Tabi acemi çaylağım. Rakipler Efsane Hasan Altan ve o günkü mevcut Belediye Başkanı Hüseyin Arslan’dı. Hasan Altan beyi bu seçimden sonra yakinen tanışmış olduk ve gerçekten de ben tanımaktan çok memnunum. Seçimden bir yıl öncesinde Ahmet Yenilmez Tiyatro ve Sanat Merkezi’nde tiyatro eğitimi almıştım. Allah’tan almışım, bana özgüven ve konuşma açısından çok faydası oldu. Adaylık süreci bana çok şeyler kattı. Unutamadığım çok anı oldu. Bunları da zaman zaman “37 haber”de yazıyorum. Sadece birini buradan tekrarlamış olayım; Seçimler bitti, tabi kaybettik. Zaten teşkilatımız çok zayıftı. Ertesi gün ben kendi kendime bir karar alarak; Önce kazanan başkanı ziyaret ettim, daha sonra Kaymakam, Emniyet Müdürü, Müftü vb. protokolleri ziyaret ederek teşekkür edip helallik istedim. İlçe emniyet müdürümüz, kahve ısmarlayarak ve çıkışta dışarıya kadar selavatlayarak o kadar ilgi gösterdi ki zannettim ki seçimi kazanmışım. Allah hepsinden razı olsun. Öğlen namazında Taş Camii’nin çıkışında cemaatle tek tek tokalaşıp helalleştim. Bu sırada değerli bir işadamı büyüğümüz, bana dedi ki; Ertuğrul Bey, seçimler bitti, seçim konuşmaları bir kulağımızdan girdi, bir kulağımızdan çıkıp gitti. Ancak senin bir işyeri açılışındaki küfürle ilgili konuşman hala hafızamda ve asla unutmayacağım. İşte bu durum bile Milli Görüşün farkını ortaya koyabiliyor.
Öğleden sonra da basın mensuplarını, esnafları ziyaret edip teşekkür ettim. Bu ziyaretler kapsamında bir kardeşimiz bana ne dedi biliyor musunuz? Ertuğrul bey; geçtiğimiz dönemlerde biz seçimi kaybedince bizim adayımız geceden kaçmıştı, sabahtan düşündüm ve şöyle dedim. Eğer adaylardan teşekkür ziyaretine gelirse, Sadece Saadet Partisi’nden Ertuğrul Köse gelir dedim, sen beni yanıltmadın teşekkür ederim dedi. Taşköprü Belediyesi adaylık sürecinde çok büyük tecrübeler ve çok güzel dostlar kazandım.
Ekrem İmamoğlu ile tanışmanız nasıl oldu? Geçtiğimiz genel seçimlerde daha önce Recep Tayyip Erdoğan’ı olduğu gibi Ekrem İmamoğlu’nu da evinizde misafir ettiniz? O sırada neler yaşandı ne hissettiniz?
Bizim Tayyip Erdoğan, Üniversite sınavlarına hazırlanıyordu ama İBB seçimlerinin iptali nedeniyle de hiç adapte olamıyordu. Bu durum beni çok düşündürüyordu. Kastamonulu aile dostumuz Muhittin Tığlı abiyle sohbet ederken, Tayyip’ten bahsedip, seçimlerden dolayı ders çalışmadığından bahsettim, Ekrem başkan ararsa belki motive olur dedim. Muhittin abi tamam ben ileteceğim dedi. Bir kaç gün sonra özel kalemi aradı ve kabul etmemiz durumunda eve iftara geleceğiz dediler. Bende kimseye sormadan, çünkü sorsam, herkes farklı konuşacak ve kafam karışacaktı. Tekrar geri arayarak hemen kabul ettim. Hazırlıkları yaptık, sadece yakın akrabalarıma söyledim ama iş ciddiye binmeyince kimseyi inandıramadım. İftar günü heyecanı çok farklıydı. Sokak ana baba günü gibi oluverdi. Ayrıntıları haber sitemizde uzun uzun yazdım. İftar muhteşem geçti ama iftar sonrası kâbus gibiydi. Arayıp, mesaj atıp hakaret edenler mi dersiniz, şaşırıp kalmıştım. Düşünebiliyor musunuz Dernek yönetimi Bağcılar Belediye Başkanını acil toplantıya davet etmişler. Korkularından tabi. Ben iftardan önce bu kadar gündem olacağını hiç düşünemedim tabi. Ertesi gün tüm ulusal kanallara, internet sitelerine, gazetelere ve TV haber bültenlerinde biz konuşuluyorduk. Muhalif medya överken, iktidar yanlısı medya ise yerden yere vuruyordu. Tabi bu durum bizde bayağı travma yaptı. Planımda da vardı zaten hemen köye kaçtım ve annemin patateslerini kazdım. Toprak stresimi almıştı biraz rahatladım. İftar akşamı sokağın manzarasını görünce seçimi Ekrem İmamoğlu’nun kazanacağı çok belliydi zaten.
Seçimi kazanan sayın Ekrem İmamoğlu, başkanlık makamında bizi misafir etti ve yakından ilgilendi sağolsun. Milli Gazete vesilesiyle görüşmelerimiz devam ediyor.
Taşköprü ile ilgili en büyük hayaliniz nedir? Nasıl bir Taşköprü hayal ediyorsunuz?
Taşköprü ile ilgili hayallerim çok. Önce Saadet Partisinde ilçe başkanı olup, sahada çalışmak istiyorum. Böyle bir hayalim var. Bu da şundan kaynaklanıyor. Ben Kaymakamlığı çok seviyorum, kaymakam olmayı çok istiyordum. Kaymakam olunca Recep Yazıcıoğlu gibi, Milli Gazete Genel Müdürlüğü de yapan ve ilk hacca giden Vali olan Hazım Oktay Başer gibi Gazeteci Saygı Öztürk’ün abisi Refik Arslan Öztürk gibi (üçüde rahmetli oldular. Allah rahmet eylesin.) hizmet etmek istiyordum. Erbakan hocamız Milli Görüşçüleri tarif ederken, ‘GARSON’ gibi olmalıdır derdi. Yani bir garson nasıl hizmet ediyorsa Milli Görüşçüde vatandaşa öyle hizmet etmelidir derdi. İşte ben Taşköprü de veya Kastamonu’da bu hayalimi gerçekleştirmek istiyorum. Kısaca Taşköprü ve Kastamonu’ya siyaseten GARSON olmak istiyorum. Eee kaymakam olamayacağıma göre en kolay yol bu şekilde diye düşünüyorum. İHL’de okurken Taşköprü SEK Fabrikası çalışıyordu. Bundan 4-5 yıl önce Erbakan hocamızın yakın arkadaşı, eski içişleri bakanı ve Milli Görüş lideri Oğuzhan Asiltürk’e çıkıp, Cumhurbaşkanımızla iyi iletişimi nedeniyle SEKA Fabrikasını tekrar açtırmak için bir girişimim oldu, ama Oğuzhan bey vefat edince bu düşüncemi başaramadım. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa, Genel başkanımız Temel Karamollaoğlu beye durumu izah eder, tıpkı geçmişte Erbakan ve Ecevit’in açtığı fabrikayı, bu kez Kemal beyle Temel beye açtırırız diye hayal ettim o da olmadı. Şimdi farklı yolları deneyerek Erbakan hocamızın bu emanetini tekrar eski günlerdeki gibi çalıştırma hayalim var. Ama sadece bu mu? Elbette değil. Daha çok insan odaklı çok projelerimiz var. İşsizliği önleyecek, Taşköprü’yü şehir yapacak, gençlerimizi “Önce Ahlak ve Maneviyat” şiarıyla yetiştirecek bir çalışma ortaya koyarak hayallerimizi gerçekleştirmek istiyorum, tabi Allah nasip ederse…
Son sözümde Taşköprü Postasına olsun. 2014 seçimlerinde bana ücretsiz haber ve reklam yaparak çok destek vermiş oldu. Çünkü bizim fazla paramız yoktu. Eş dost destek vermişti. Daha sonra bir kaç köşe yazım da yayınlanmıştı.
Taşköprü ve Kastamonu Basınına her daim desteklerini esirgeyen Mehmet Tuğcu kardeşimi tanımaktan ve dostluğundan dolayı bahtiyarım. Hem Taşköprü Postasına hem de Mehmet Tuğcu kardeşime her daim başarılar diliyorum.
Röportaj: Mehmet TUĞCU