10 Aralığın ardından 11 Aralık her yıl Kastamonu’da Kadınlar günü olarak kutlanıyor. Kastamonu kadını Orta Asya’dan kopup gelen Türk Kadınının, Kastamonu özelinde (coğrafyasında) kimlik kişilik kazanmış bir versiyonudur. Anadolu ve Trakya’yı Türk yurdu yapan Türk kadının Kastamonu’ya soğuk damga vurması akımıdır. Kastamonulu kadın kimlik, kişiliğinin ortaya çıkması hiç kolay olmamıştır. Anadolu ve Trakya’nın türkleşmesinde yurt olmasında Türk kadınının işlevine ise; Kastamonu’nun Türk yurdunun bir parçası olmasında Kastamonu kadınının işlevi odur. Batı Karadeniz’in Türkleşmesi Kitabı bu bağlamda okunmalıdır. O kitap bir tarihsel süreç kesitini anlatıyor. Kastamonu’ya Gökırmak vadisi ağzından giren Türkler kadınlarıyla, çocuklarıyla, yarım yamalak eşyalarıyla gelmişlerdir. Ne var ki, tüm zorlukları yenerek yerleştikleri her yerleşkeyi vatan saymış bir daha çıkmamak üzere yurt edinmişlerdir.
Öncelikle köyler, mezralar kurmuşlar sonra kasabalar oluşturmuşlar ardından kent merkezleri gelmiş. Bulundukları her yerleşkede Türk kimlik kişiliğini ortaya koymuşlardır. Her yerleşke küçüklü büyüklü üretim merkezi yapılmış, Türk medeniyetinin en ileri aşamasına daha Anadolu Selçuklu devleti zamanında ulaşmışlardır.
Haçlı Seferlerinde yenilmezliklerini kanıtlamışlarsa da, merkezi otorite zayıflayınca Fetret Dönemi denilen beylikler dönemi yaşanmış… O dönemde de her beylik kendine düşen görevi Anadolu’nun Türk yurdu olması bağlamında yerine getirmenin gereğini yapmışlardır. Kastamonu’da Fetret Döneminden önce Çobanoğullarını görüyoruz. Ardından adları İsfendiyaroğulları Beyliği oluyor. Ta ki Osmanlı Devleti kurulup ona katılıncaya değin…
Kastamonu’nun özbeöz Türk yurdu olmasında Kastamonu kadınının işlevi asla yok sayılamaz. Daha İsfendiyar Beyliği döneminde kadınlar ön plandadır. Han yaptıran camii yaptıran Bey eşleri Sultan olarak anılan kadınlar vardır. Her mezra her köy, kasaba üretim merkezidir, kent ise medeniyet merkezi şehirdir, kültür merkezidir. Köyden kasabaya, oradan şehre uzanan bu süreçte İsfendiyaroğulları Kastamonu’da para bastırmaya kendi adına hutbe okutmaya kalkmıştır. Devlet kurmanın eşiğine gelmiş aklın yolu iki olmadığı için o eşikten dönmüş ve Osmanlı’ya katılmıştır.
Osmanlı Döneminde Kastamonu Sancak Beyliği yani il merkezidir. Aynı zamanda da ekonomik sosyal anlamda bir medeniyet merkezidir. Kültürü, mimarisi ve el sanatlarıyla… Bugün o mimari eserlerini hayranlıkla ağzı açık izliyoruz… El işleri müzelik… Kendine has yemek kültürü ve bir eğitim merkezi. Bu bağlamda kadınların el emeği göz nuru yaptıklarını kim yok sayabilir; Kastamonu’nun dağlık, engebeli, dereli büklü vahşi coğrafyasında erkeğin yanında eş, çocuk doğuran ana elleri tırnaklarıyla vahşi doğada üretimde kadının emeğini kim yok sayabilir; kasaba ve kentte kadınlar boş mu oturur? Kastamonulu ev döşeme, boyama bezeme el işleri, dokuma desenleri yaratmadaki sanatsal işlerini kim yok sayabilir? Kadın Kastamonu kültürünün doğmasında en öndedir
Hadi kasaba ve kentteki kadınlar olanaklıydı. Ya köylerde acımasız coğrafyada yaşamak için kavga veren kadının çeyiz sandığı ortaya koymada dokuma tezgahının başına geçerek giysi yapacağı kilim kebe yapacağı çuval yapacağı dokumaları dokumasına ne diyeceğiz?
Anadolu Rumeli kadının kısaca Türk kadını bu arada elbette Kastamonu kadını anlatmakla bitmez…
Bulunduğu her coğrafyaya damgasını vuran orayı yurt yapan nasıl Türk kadınıysa Kastamonu’yu yurtlaştıran da onun versiyonu Kastamonu kadınıdır. Büyük Selçuklu yıkılmış, Anadolu Selçuklu kurulmuş, o da yıkılmış. Beylikler dönemi başlamış ardında Osmanlı Devleti ortaya çıkmış, imparatorluk olmuş. Kastamonu sancak beyliği… Ne var ki her yükselişin bir inişi var. Osmanlı imparatorluğu vahşi kapitalizmin ve onun ağababaları olan emperyalizmin merkezinde Mustafa Kemal’in önderliğinde kurtuluş savaşı vereceğiz… Birinci Dünya yani dünyayı paylaşma savaşını geride bırakmışız. Çanakkale destanını yaratıp Çanakkale geçilmez dedirtmemize kadar…
Kastamonu erkekleri Çanakkale’de, ön planda asker. Kastamonu’da olan ersizler (erkeksiz) adında köy doğmuş… Bu koşullarda verilecek kurtuluş savaşı… Kalan erkekler de alınır askere iş kadınlara kalmıştır. Hem üretecek toprakta hem de çocuklara ve yaşlılara besleyecek hem de askere azık gönderecek, giyecek yetiştirecektir. Her köy bir üretim merkezi olur. Kasabalar harıl harıldır. Kent organizatördür. Ve kadınlar, Kastamonu kadınları, bizim kadınlarımız, anamız, bacımız, kızımız kısrağımız seferber olur. Daha Mustafa Kemal seferberlik ilan etmeden.
Mustafa Kemal’in bir kulağı cephede bir kulağı İneboludadır. İnebolu’dan Kastamonu’ya oradan Ankara’ya bir yol vardır. Kağnı yolunun ıslah edilmesi Kastamonu kadınına düşmüştür. Kendiliğinden örgütlenir.
İnebolu’da kayıkçıların taşıdığı mühimmatı düşman gemilerinin top mermilerinin menzilinin dışına taşıma görevi onlarındır. Kadınlar gece gündüz demez kağnılarla silah cephane cep mermisi taşırdı. İnebolu’dan Küreye… Küre kadınları görevi devralır. Oradan da Devrekani Seydiler’e oradan da Devrekani, Seydiler kadınları görev üstlenir. Kastamonu’ya üstlenir, işte Şerife Bacılardır bunlar. Şerife Bacı sonunda şehit düşer. Kastamonu kadının simgesi olur. Devamı vardır yolun Ilgaz dağları aşılacaktır. Kastamonu köy kadınları devreye girer. Ilgaz ilçesine doğru oradan da Çankırı’ya görev devri yapılacaktır. İşte İstiklal Yolu böyle doğar. Kağnı kolları böyle akar Ankara’ya.
Biter mi bitmez asker olmakta vardır serde kaptan olmakta… Cide’de Halime Çavuş denilen genç kız süpürge saçlarını kestirip nasıl yapabildiyse askerlik şubesine ben erkeğim asker olmak istiyorum diyerek erkek elbisesi giyerek başvurur Halim Çavuş olur. Sonradan anlaşılır kadın olduğu, adı Halime Çavuş olarak kalır. Şerife Bacıların yolu da istiklal yolu olur İnebolu’dan Ankara’ya…
Yunanlılar İzmir’i işgal eder. Kastamonu kadını isyandadır, çeker isyan bayrağını. Öncüleri Hafız Selmadır. Üst düzey resmi görevli eşleri de Hafız Selma’ya destek verir. Toplanırlar (kız meslek) öğretmen lisesi avlusuna isyan bayrağı çekilmiştir emperyalist devletlere karşı önüne çıkan İzmire çıkan Yunan palikaryasına karşı. İngiltere Kraliçesine Fransa’ya protesto telgrafları çekilir… Hafiz Selma analardır bunlar Elyakuptaki değirmenini de satar Hafız Selma Ankara’ya parasıyla destek verir.
İşte Mustafa Kemal Atatürk’e ‘ Bana hiçbir ulusun kadını Türk kadını kadar cefakar, vefakar, vatansever dedirtemez, dedirten Türk kadınının örnek parçası olan Kastamonu kadını budur. Önünde eğilip eli öpülesi kadın budur.
Günümüzde de Türk kadınını en özverili toplum kesitinin simgesidir. Kastamonu kadını da bu özveride vardır. Yine eşini yanı başında ona eş çocuğunun anası ocağının tütmesinde cefakar kendi üretime koşan, tarlada bahçede ahırda iş yerinde işçilikte ticarette fabrika da emekçi… Daha ne yapacak? Ama biz hala erkek egemen kafa yapımızla onu ikinci sınıf vatandaş görme hastalığıyla müzdarip…
10 Martlarda anmak yetmez Kastamonu kadınını… Onu Cumhuriyet kadını olarak yetiştirip, erkekle aynı kulvarda koşuya çıkarmak, ona kendi olarak kadınlık hakkını teslim etmeliyiz. Tam bağımsız Türkiye’yi kurmak için çağdaş uygarlık yolunda insanice eşitlik içinde paylaşımcı sistem olan cumhuriyet sistemini yaşama geçirip kadın, erke,k çoluk, çocuk genç, ihtiyar Cumhuriyetin Uygarlık Bahçesinde özgürce yaşamanın tadını çıkarmaya olanak sağlamalıyız. Yeni dünya düzeninde varlığımızı sürdürmek için de buna mecburuz.