Değerli dost ve okurlarım, 1974'ün soğuk Şubat ayında Gazeteciliğe attığım ilk adımın bu sene 50. yılı. Koskoca elli sene geçmiş, tam yarım asır. Hayat mücadelesi içinde seneler nasılda çabuk geçmiş. Yoksa meşakkatlerle boğuşurken bu uzun senelerin nasıl geçtiğini biz mi anlayamadık, her halde öyle oldu.
Gençliğimizin, delikanlılığımızın kanımızın kaynadığı yıllardı 1974 senesi, Liseyi bitireli bir yıl olmuştu. Siyasetin ve üniversite gençliğinin karşıt guruplara bölünüp çatıştığı, terörün şehirlerde, meydanlarda,mahallelerde,sokaklarda kol gezdiği,güzel yurdumuzu adeta esir aldığı seneler.
Bir ay öncesinde o yıllarda İstanbul üniversitesi Hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi olan çok yakın arkadaşım Nejat Aydemir Milliyet Gazetesinin muhabirliğini yapıyordu, sana da bir muhabirlik alalım, bu çok önemli hem de zevkli bir iş dedi.Hiç tereddütsüz, olur sen işi biliyorsun bana da öğretirsin dedim.Benden bir fotoğraf aldı İstanbul’a döndü.Bir ay sonra o zamanın Sabah Gazetesinden 27.02.1974 tarihli Fahri Muhabirlik kartım Nejat Aydemir eliyle bana ulaştı.Rahmetli Nejat Aydemir kardeşim bana üstten bakmalı emanet bir fotoğraf makinesi vererek nasıl fotoğraf çekeceğimi öğretti.Bir zaman sonra Nejat kardeşimle beraberce ilk defa Halk eğitim salonunda geniş katılımlı bir toplantıya gittik.Salonun en önünde sol tarafta dama desenli bir örtü ile örtülmüş, etrafında 3-4 adet tahta sandalye bulunan, üzerindeki kartona elle Basın yazılmış tahta bir masa duruyordu.Nejat kardeşim işte orada oturacağız dedi ve o masada yerimizi aldık.Böylece o masanın Basın mensubu Gazetecilere ait olduğunu da öğrenmiş oldum.Çok heyecanlanmıştım.Sonra iyi giyimli kravatlı iki bey efendi daha geldi.Doğru söz Gazetesi sahibi Rahmetli Aziz Demircioğlu ve Kastamonu Gazetesi sahibi Siyami Özel beyleri de o gün tanıdım.Aziz bey aynı zamanda Anadolu ajansı Kastamonu temsilcisi idi.Sonra bir çok toplantılarda beraber olduk.Çok saygın insanlardı Rabbim rahmet eylesin.Sonraki yıllarda 1980 ihtilalına kadar geçen kaos dolu senelerde kıt imkanlarla el yazısı ile haber yazarak muhabirliğe olduğu kadar devam etmeye çalıştım.İhtilâl ile birlikte 5 yıl kadar geciktirdiğim Askerliğini yaptım.Askerlik dönüşümde şartlar değişmişti fakat Gazetecilik yönüm beni sürekli yazmaya itiyordu. 1985 senesinde Hüsnü Acar beyin yönetiminde ve içinde rahmetli Ahmet Tamel in de bulunduğu Açıksöz Gazetesinde ara ara köşe yazıları yazmaya başladım ,sonra yine Cemil Özel ve Melih Özel kardeşlerin yönetimindeki Kastamonu Gazetesinde köşe yazılarım yayınlandı. Bilahere önceden takip ettiğim okuduğum ve yayılmasına gayret ettiğim ulusal Türkiye Gazetesinin Kastamonu bürosunu 1985 senesinde bir arkadaşımızla beraber açtık.Büro faaliyetlerinin artması üzerine ,artık fahri olarak yeterli kalmadığımı anladığımda,1987 senesinin yine bir şubat ayında kadrolu olarak çalıştığım Köy Hizmetleri Bölge müdürlüğündeki işimden istifa edip ayrılarak Türkiye Gazetesinin yazı işleri kadrosunda Kastamonu muhabiri olarak profesyonel gazeteciliğe başladım.1989 senesinde Türkiye Gazetesinin Kastamonu temsilciliği şahsıma tevdi edildi.Gazetemde yüzlerce ses getiren haber yaparak 1991 senesinde ilk müracaatımda Sarı Basın Kartı sahibi oldum.Bu arada yine bir taraftan da Mahalli gazetelerimizde Bilhassa İzzet Sarı bey in yönetimindeki Açıksöz gazetesinde gündem olan yine ses getiren köşe yazılarım yayınlandı.Cuma ve Ramazan sayfaları hazırladım 2016 senesinde Gazetemden emekli oldum.
Değerli dostlar 50 senelik serüveni detayları ile yazmaya kalksam sanırım geniş hacimli büyük bir kitap olur. Başbakanlarla, Bakanlarla, Milletvekilleri ile Türkiye’mizin önde gelen tanınmış İş insanları ile, Valilerimizle, Milletvekillerimizle, Belediye Başkanlarımızla, Bürokratlarımızla, STK larımızla Kastamonulu iş insanımız ve hemşerilerimizle birçok hatıralarım,anılarım var.
Bütün bu yarım asırlık süre zarfında çizgimizden hiç taviz vermedim.Mütevaziliği elden bırakmadan,şımarmadan bulunduğum yerlerde ve Gazetecilikte Doğruya doğru, eğriye eğri dedim. Haberciliğimde ve köşe yazılarımda cesaretle yanlış işlerin üzerine gittim.Yukarıda saydığım bir kısım zevatla ters düştüğüm ve açıkça karşı çıktığım konular oldu.Yancılık yağcılık yapmadım.Doğru olanların ve doğru işlerin yanında ,eğri olan ve eğri işlerin karşısında bulundum.Kimseyi rencide etmedim.Devlet makamlarına saygıda kusur etmedim lakin o makamları şahsi menfaatine kullananlara da gücüm yettiğince karşı durdum. Kıskananlarım ,haset edenlerim oldu.Başbakanlığa şikayet edip Sarı Basın Kartımı iptal ettirmeye çalıştılar. Tehditler aldım hakkımda suç duyurusunda bulunmalar oldu.Biz meslekte koştururken dünyada olmayıp bu gün gazetecilikten geçinen bazı yeni yetmelerin gazeteciliğimi sorguladıklarını görüp gülüp geçtim.Kalemimizi kullanmak isteyenlere fırsat vermedim.Bir konu hakkında araştırmadan yazı yazıp kimseye iftira atmadım.Sevenlerimiz olduğu gibi sevmeyenlerimizde var.Bizi sevmeyenler bizim çizgimizde olmayanlardır.
Hasılı bu gün karşılaştığım dostlarım Ahmet Baysan 40-50 sene önce ne ise bu günde aynı Ahmet Baysan diyorlar.Bu benim için en büyük zenginlik en büyük servettir.Bu sebeple Rabbime şükrediyorum.İtibarımız paramızdan kıymetlidir dedik.
Hiç bir menfaat gözetmeksizin size itibar gösteriliyorsa daha başka bir şey aramaya gerek var mı.Şu memlekette kimler geldi kimler geçti.Ya hayırla yad edilirsiniz veya başka şekilde.
Geçtiğimiz 10 Ocak 2024 Gazeteciler günü sebebiyle,meslekteki 50. Yıl anısına ilk muhabir kartımın resimlerini sosyal medyada paylaştım.Telefonum çaldı ,arayan kıymetli dostumuz,Kent konseyi başkanı değerli insan Dr.Ahmet Zafer Ergün bey di.Sağ olsun günümüzü tebrik ederek ,siz artık Şeyh-ül Muharrirsiniz (en kıdemli gazeteci) ben şahidim,birde Hüsnü Acar var dedi.Başka arayıp tebrik eden dostlarımız oldu hepsine bir kere daha teşekkür ediyorum.
Ay yıldızlı Bayrağımızı, Dinimizi, Devletimi, milletimiz, memleketimizi seviyorum. Bu değerlere zarar veren verecek olan her kim olursa olsun ömrüm, sağlığım ve kalemim ve imkânlar elverdiği ölçüde gücümüz yettiğince doğruları dile getirmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz inşallah.