SATARIM

Çekirdekten yetiştim;

Alt yapım güçlüdür bu hususta

6 yaşında başladım satışın inceliklerini öğrenmeye.

Memleketim Çankırı’nın Kızılırmak ilçesi tarım bölgesidir.

İç Anadolu’nun Çukurova’sı ifadesinin içini dolduracak kadar zengin ve bereketlidir toprakları.

Hayvancılıkta yaygındır kutsal topraklarda.

İlk ve ortaokulu köyde okudum.

Bu süre içerisinde kavun tarlasında çapa yapmışlığımda vardır, yetiştirdiğimiz kavunu gâh Ankara’nın gecekondu mahallelerinde, gâh semt pazarlarında avazım çıktığı kadar bağırarak satmışlığım da.

Babam teşvik etmek için bozuk paraları vereceğini vaad edince sesim daha bir yükselirdi.

Yeşil mercimek, nohut, ayçiçeği, pancar, kimi zaman TMO’ya, kimi zaman ilçede ki zahireci esnafına verirdik mahsülü.

Pirinç satmadın mı diye soranlara cevabım, o dönemde pirinç yetiştiriciliği şimdi ki kadar yaygın değildi.

Zaman geldi kendi büyükbaşlarımızı güderken (Otlatırken) komşu-Akrabanınkileri de sürüye katmışlığımız oldu,

Okulda giymek için İlçe pazarından alınan iki kumaş pantolon karşılığında yaz tatili boyunca Holstein (Hollanda cinsi inek) kovaladığımızda.

Sabah ezanında Ana zoruyla kalkıp dölleri (kuzu-oğlak) avludan çıkarıp esneye esneye yola düşmüşlüğümde oldu.

Civar köylerden satın alarak, bölgedeki hayvan pazarlarında Düve (henüz doğurmamış dişi dana) - Tosun (Erkek dana) satmışlığım da vardır.

Dolayısıyla Büvelek “Bizim oranın ağzıyla Bunelek” tutmak nedir bilirim.

Kapak atmak “Sığır ve mandada iki yaşını tamamlayıp tamamlamadığını ve üç yaşına girdiğini anlamak için iki ön kesici süt dişlerinin yerini kalıcı dişlerin alması”

Onu da bilirim.

Dere kenarında otlatırken bir anlık dalgınlıkla Buğday tarlalarının içinde kaybettiğim inekleri bulamayınca Baba korkusundan geceyi komşuda geçirmeme sebep iş kazaları da olmadı değil.

Askerlikten sivil hayata döndükten sonra tekstil sektöründeki istikrarsız deneyimler sonrası, İzmir’de 1998’in Eylül ayında gazete ilanıyla bir iş başvurusunda bulunmuştum, ilanda tahsilat yazıyordu lakin iş yeri sahibi Erol abi Allah selamet versin Kastamonu Azdavay’lı, eşi Selda Abla da Çankırı Orta’lı olunca, biraz sahiplenme, biraz da boyumuza posumuza bakıp satış departmanında değerlendirmek istediler bizi. Böylece yeniden başladık satmaya.

Tam 20 sene aralıksız sattım.

Ne mi sattım ?

Halı!

Farklı sektörlerde deneyim yaşasam da, halı uzmanlık alanım, duygusal yanım, hayatımın en keyifli zamanları, soframın en bereketli lokmalarında halı vardı.

Emektir, cefadır, göz nurudur, bakî muhabbettir halı.

İşin toptancılık kısmına geçip, kariyer yapmamıza vesile olan, sektörün 50 yıllık müdavimi Ahmet Abi’ye de selam olsun…

Sonrasında döner ekmek sattım,

Sonrasında turizm sektöründe çalıştım tatil paketi de sattım.

Satmadığın bişey kaldı mı mübarek diyenleri duyar gibiyim.

Dedim ya çekirdekten yetiştim, çocukluktan gelen yetenek, satışın her türlüsünü öğrendim.

Babamdan öğrendim satmayı,

Satmamayı da öğrendim Babamdan.

Dost satmamayı

Aman dileyene kucak açmayı,

Bedeli ne olursa olsun

Mağduru, mazlumu zalime satmamayı,

En! En! Ennn! Önemlisi!

İnandığım değerlere sadık kalmayı öğretti Babam…

Adamcılıktan öte inandığım Ülkü’ye nefer olmayı öğretti.

Ahde vefanın üzerine hiç bir nefsi hesap yapılamayacağını öğretti bir de.

Satmayı öğrettiklerinden ziyade,

Satmamayı öğrettiklerin,

Beşeri menfaatler için onurlu yaşamaktan taviz vermemeyi,

Korunması gereken ve kendinden sonraki nesle bırakılacak,

En büyük servetin itibar, şeref ve haysiyet olduğunu,

Omurgalı yaşamayı,

Bilhassa ahde vefayı öğrettiğin için.

Minnettarım Baba…

Rabbim ahde vefanın özünü idrak edebilen, özüyle sözüyle güven veren, hasbi insanlarla karşılaştırsın cümlemizi.

Selam, Dua ve Muhabbetle…