UMUT

Ünlü bir fiolozof, matematikçi, Miletli Thales'e sormuşlar:

-Sana göre dünyada tek ve devamlı olan şey nedir, diye.

Thales yanıtlamış:

-Umut, zira bizi en son bırakan budur.

Hayatın her alanında, iyiliğe, sevgiye, güzelliğe duyulan, hissedilen, umut.

Eğer ki umut olmasaydı geleceğe dair; olumsuzlukların aşılıp, iyiliğin hakim olacağına, yeni güzellikler göreceğiz inancıyla, yaşamak mümkün olurmuydu  acaba ?

Thales'e, bu sorunun üzerine bir kez daha sormuşlar:

-Peki öyleyse en kolay olan şey nedir, diye.

Thales yanıtlamış:

-Başkalarına nasihat vermek.

En kolay şeydir gerçekten de, başkaları için sürekli nasihat rüzgarları estirmek.

"Alçal ki yükselebilesin" demiş Mevlana...

Alçalmasını bilen insan', 'yükselmesini' de elbette öğrenir çünkü.

Ve devam etmiş ardından:

"Yukarıdan enginlere akar da hani bir su, en aşağıya varınca yükselir ya (buharlaşıp)...

Ve yerin altına girmeyince bir buğday, başak olup yükseltemez ya başını" diye...

Ne kadar karamsar olursak olalım hayatla ilgili, hep bir yanımızda umut vardır.

Alman yazar Goethe de, belki de işte bu nedenle:

"Hayat dardır, doğru, ama umut da geniş!" demiş.

Türk şair ve yazar Cenap Şahabettin de şöyle der 'umut' hakkında:

"En geveze kuş umuttur. Kalbimizde hiç susmaz."

Umut etmek en güzel kahvaltı, ama kötü bir akşam yemeğidir" demiş, ünlü İngiliz devlet adamı ve filozof Francis Bacon.

Umut bazıları için geleceğe bakmak, bazıları için belirsizliğe karşı direniş, bazıları için de bir hayal uğruna mücadele edebilme gücüdür.

Nasıl hayal edebildiğimiz sürece yaşayabiliyorsak, umut edebildiğimiz sürece hayal edebiliriz. Hayal etmenin yakıtı gibi bir şey, umut. Mücadele ederken ya da sabredip beklerken hep güç veren ve iyi hissettiren duygu.

İnsan karşılaştığı veya karşılaşacağı bütün zorluklarla mücadele etmeyi becerebildiği zaman, metanetle katlanabildiği zaman, her şeyin üstesinden gelebiliyor.

Velhasıl ne olursa olsun,

Umudumuzu yitirmeyeceğiz, bazen içimizi saran kara kışlarda yeşeren ilkbahar gibi bizi kucaklayan umudumuzu, inancımızı, hiç yitirmeyeceğiz.

Deneyeceğiz!

Deneyeceğiz!

Bi daha deneyeceğiz!

Birkaç gün evvel bir dostumla bir mekanda otururken konsept gereği siparişle birlikte  masaya bırakılan 5x5 cm bir saman kağıdı üzerinde şu mısralar yazıyordu.

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.

Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin,

Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,

Vurursun başını soğuk taş duvarlara.

Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın.

Duyarsın,

Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın,

Bir gün anlarsın hayal kurmayı

Beklemeyi

Umut etmeyi!

Sevmek neymiş bir gün anlarsın…

Aslında Sevmek;

Biraz da umut etmek, hayal kurmaktır…

Bütün rağmenlerle başa çıkabilme iradesidir.

Nihayetinde doğan her çocuk bir umuttur. Varoluşun tomurcuklandığı andır. Bozgunda düş görmek, karanlıkta kıvılcıma sarılmaktır. Beklenmedik misafire açılan kapının adıdır bazen.

Oysa insan bütün yenilgileri tanır, yorgunlukları, düşüşleri ve dahi yılgınlıkları…

Umut bunlardan bağımsız değildir.

Umut o kapıdır… Ardı kıyamettir belki…

İnsan yaşanmışlardan edindiği tecrübe ve sabırla o kapının önünde bekler.

Ve kırıldığı yerden başlar hayat.

Umut inançtır, en güçlü ihtimaldir.

En olmayacak ihtimale dahi sımsıkı sarılmaktır.

İnsanın yol alabilmesi için yelkenine aldığı rüzgardır umut.

Hayatın yakıtıdır, yola devam etmektir.

“Ve aslında Umut, İnsanın kendisidir.”

Selam, Dua ve Muhabbetle…