Yaşadığımız çağda artık bilginin gücü yadsınamaz. Nitekim birçok yazıda, söylemde ya da muhabbette şu an içerisinde bulunduğumuz döneme "Bilgi Çağı" dendiğini muhakkak işitmiş...

Yaşadığımız çağda artık bilginin gücü yadsınamaz. Nitekim birçok yazıda, söylemde ya da muhabbette şu an içerisinde bulunduğumuz döneme "Bilgi Çağı" dendiğini muhakkak işitmişizdir. Dünya ve dünyada var olan bilginin büyük çoğunluğu artık bir insanın cebine sığmakta, insanoğlu dünyanın öbür ucundaki bilgiye saniyeler içerisinde ulaşabilmektedir. Teknoloji, nasıl doğru bilgiye saniyeler içerisinde ulaşabilmemizi sağladıysa, aynı kolaylığı yalan, yanlış veya çarpıtılmış bilginin bize ulaşabilmesi açısından da sağlamıştır.
Fransızca "Désinformation" sözcüğünden dilimize geçmiş olan Dezenformasyon kavramı Türk Dil Kurumu tarafından "Bilgi çarpıtma" olarak tanımlanmıştır. Yani burada kasıtlı bir eylem söz konusudur. Gerçeklerin bilerek çarptırıldığı ya da bilerek yalan yanlış bilgilerin ortaya sürüldüğü bir durumdur. Yani dezenformasyon, kitleleri etkilemek için sistematik olarak kullanılan bir silah konumuna gelmiştir.
Ne yazık ki internette dolaşan bilgi yığınının içerisinde gerçek ya da doğru bilgiye ulaşabilmek oldukça zordur. Herhangi bir denetimin ya da amiyane tabirle süzgecin olmadığı bir platformda insanlar doğru veya yanlış milyarlarca bilgi paylaşımında bulunmaktadır. Dezenformasyon kaynakları fotoğraf, video, ses kaydı ya da yazılı materyaller olabileceği gibi gündelik sosyal hayatlarımızdaki iletişim eylemlerimiz de olabilmektedir.
GÜNÜMÜZDE BİLGİNİN NE KADAR DOĞRU OLDUĞU DEĞİL NE KADAR BEĞENİ ALDIĞI DAHA ÖNEMLİ
Günümüzün hızlı tüketim alışkanlığı bizleri bilgi konusunda da etkilemiştir. Başka bir deyişle sosyal medya platformlarının yaygın kullanımı ve çok süratli bir şekilde bilgi paylaşımı ve tüketim hızı, bilginin doğruluk payı test edilmeksizin yayılmasına neden olmaktadır. Nitekim bu tarz platformlarda bilginin ne kadar doğru olduğu değil ne kadar beğeni aldığı daha önemlidir. Özellikle sosyal medya platformları tarafından sıkça kullanılan algoritmaların "yankı odalarını" çoğaltması sonucu bireyler farklı görüşlere daha az maruz kalmakta; kendi görüşlerine ve değerlerine daha uygun doğru/yanlış bilgiye maruz bırakılmaktadır. Hal böyle olunca herhangi bir olay ya da durum karşısında insanlar sadece kendileriyle aynı görüşü paylaşan kaynaklarla eşleşmekte ve sorgulama, irdeleme eylemlerine ihtiyaç duymamaktadır.
Peki dezenformasyona maruz kalmamak için neler yapmalıyız biraz da bundan bahsedelim:
Öncelikle yukarıda yazdıklarımın, yani artık dezenformasyon yoğun bir dönemde yaşadığımızın ve karşımıza her an her yerde yalan yanlış bilgilerin çıkabileceğinin bilincinde olmalıyız. Burada edindiğimiz bilginin hangi kaynaktan çıktığı da önemli; yani ikincil olarak bilginin kaynağına bakmalıyız. Dezenformasyonla mücadelede teyit.org ya da dogrulukpayi.com gibi çeşitli platformlar kanaatimce başarılı çalışmalar yürütüyorlar, bu sitelerden faydalanabiliriz. Bir olay ya da durum karşısında sadece kendimizle aynı fikirde olan görüşlere değil farklı görüşlere de kulak vermek her zaman daha faydalıdır. Yani bir bilginin doğru ya da yanlış olduğunu anlayabilmek için öncelikle kendimizde çeşitli değişimler gerçekleştirmeli; önyargılarımızdan kurtulmalı ve kendi penceremizin dışına çıkmalı, sorgulamalıyız.

KENDİMİZDEN FARKLI DÜŞÜNENLERE DE KULAK VERMELİYİZ
Özellikle tıklanma sayısı ya beğeni sayısı için ana akım medya da dahil dikkat çekeceği düşünülen spekülatif başlıklar atmaktadır. Bu tarz çarpıcı başlıkları gördüğümüzde mutlaka yazıların içeriklerini okumalıyız. Eğer mümkünse destekleyici kanıtlara başvurmalıyız. Ancak buradaki destekleyici kanıttan kastım bir haberi on binlerce kişinin paylaşmış olması demek değil. Yani bir haberi on binlerce kişinin paylaşması yine o haberi doğru yapmaz. Kaldı ki günümüzde sadece dezenformasyon yayma amaçlı tek merkezden yönetilen on binlerce hesap mevcut. Benzer şekilde milyonlarca takipçisi olan ana akım medya kaynakları ya da internet fenomenleri de her zaman doğru bilginin kaynağı olamayabilir.
Son zamanlarda yaygın kullanılan yöntemlerden birisi de görsel materyaller aracılığıyla yayılan dezenformasyondur. Görselliğin daha inandırıcı olduğu aşikar ancak bu da sahtekarlığın bir metodu. Yani alakasız zamanlardan alakasız fotoğraflar alakasız olaylarla ilişkilendirilerek yayımlanıyor ve milyonlarca kez paylaşılıyor.
Ezcümle, herhangi bir kaynaktan ulaştığımız bir bilgiye kendi akıl süzgecimizden geçirmeden inanmamalıyız. Kendimizden farklı görüşlerde olanların da fikirlerini dinlemeli ve her renkten kendimize bir şeyler katmalıyız. Dezenformasyonla mücadele etmek istiyorsak öncelikle kendimize çeki düzen vermeliyiz. Hucurât Suresi 6. Ayet'te de denildiği gibi:
"Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz."
Esen kalın…