İsmail Çiçek, "Sevgili Kardeşim Yusuf"u kaleme aldı.

Sevgili Kardeşim Yusuf

-Ortak anılarımızdan bir demet-

(İkinci Bölüm)

Ta Aktaş Yaylası’nda “kağnı başı” tarlamızda

“Baydiğin “ köyüne giden yolun hemen altında

Çamların -çimenlerin hemen yanı başında

Eşme suyu ,köşede koca çamın yanında

Üç kardeş fiğ biçiyoruz ,tarla tam tavında

Çalışırken sohbetlerimiz şarkı -türkü tadında

Öğle olmuş ,karnımız acıkmış ,hangimiz farkında ?!

Akşam oluvermiş ,başlarımızı kaldırdığımızda

Biçme işini bitiremedik ,işimiz kaldı yarıda

Köye ineceğimize yatalım dedik burada

Önce öküzlerimizi yulardık kağnımıza

Kağnıyı da bağladık çaktığımız kazığa

Bir ateş yaktık yanıbaşımızdaki odunlarla

Közde ekmeklerimizi bir güzelce kızartıp

üzerlerine vita yağı sürüp bir güzel yedik

Sanki ekmek değil de tam bal tadında

Kağnının altına fiğ destelerinden serdik

Üzerimize de yamalı yaygımızı çekiverdik

“Bimafir” ay ışığında sohbet ediverdik

Çocukluk işte … Yorulmuştuk,uyuyakaldık

Çünkü ruhen yorgun filan değildik

Hatırlamıyoruz ne zaman uyandık ?

Yusuf ‘la birlikte dolaşıyorduk köy içinde

Nasıl olduysa çalışmıyorduk o günde

Geçerken gördük ,ayı oynatılıyor Dibek önü ‘nde

Sahibi tef çalıyor ,ayının zinciri öbür elinde

“Kocaoğlan “ ayağa kalkmış,oynuyor döne döne

Bi kocakarı sırtını çiğnetti ,ağrı varmış belinde

Biz çocuklar izliyoruz ,korku ve merak içinde

“Kocaoğlan “ rüyamıza girmese belki o gece !

Tan vakti … Üç kardeş Yukarı Ova ‘ya “sapa gidiyoruz “

Dönüşte yoncalı /kirazlı bağımızda mola veriyoruz

Azığımızın yavan olduğuna hiç üzülmüyoruz

Önce dallardaki kirazları imrenerek seyrediyoruz

Öküzlerimiz otlanırken biz de kiraz yiyoruz

Bu kiraz ağaçlarını diken babamızı anıyoruz

Bu günlük katığımız var diye ALLAH ‘a şükrediyoruz

Hububat hasat zamanı … Üç kardeş “düğen “ sürüyoruz

Hava ne kadar sıcak yanıyoruz ki yanıyoruz

Çocukluk işte … çabuk acıkıyoruz ; azığımızı açıyoruz

Çoğu zaman olduğu gibi 6 yavan ekmek buluyoruz !

Müjde !… Karşıdan elinde bakraçla gelen “Ebemiz “

Bize yine “ayranlı aş “ getirmiştir diye seviniyoruz

Getirdiği yemeği kapış kapış ,baldan tatlı yiyoruz

Ve elleri boş gelmez “C” ebemiz ve “Ş” halamız

Ertesi gün … Hamza ile “düğen “ sürüyoruz

Yusuf çıkageldi ; koltuğunda koca bir karpuz

Sevinçle : “Nereden buldun !” diye soruyoruz

Hasan Balcı amcam alıverdi ,dedi “katık ediniz “

Ne kadar keyiflenmiştik ,katığımız oldu karpuz

Yusuf ‘la birlikte “düğen” sürmeye devam ediyoruz

Başaklar öğülünce ; sap ,saman haline gelince

Harman ,güreş minderi olunca üzerinde güreşiyoruz

Harmanımıza yaptık ilkel -iğreti bir kulübe

Samanımızı ,” ekin “ çecimizi çalmasınlar diye

Üç kardeş kulübede yatardık bazı gece

Çalan yine çalarmış ; bizimkisi eğlence(!)

Harmana bir de samanlık yapsaydık keşke

Toza boğulurduk sırtımızda saman çeke çeke

“Sap” yıktık Mustafa Çavuş amcamızın harmanına

Yorulmuştum , ahladın dibine uzandım boylu boyunca

“Fiğin “ lerin arasından Yusuf çıkıp geldi yanıma

“Hinno ekmek istiyor,vereyim mi lan ağa “?

Yusuf ‘a hitaben : “Ben Hinno muyum ,bana bak bana !”

Bana da “Lan İsmail ,abıcası olduğumu öğret şuna !

Ben de : “Yusuf da öğrenir amca ; O ,henüz 9 yaşında “

Yusuf 8 inde başlamıştı öküzlerimizi otlatmaya

Anam 2 yavan bazlama koyuverirdi azığınıza

Bir marul ,bir kaşık vita yağı … katık sayılırsa (!)

Alakır ‘a öküzlerimizi gütmeye gidince

Çalıların arasında kuş yuvası görünce

Ne kadar sevinirmiş … Çocukluk işte !

Öksüzlük zor zanattır (!) arkası olmayandır

Kıyılandır ,kırılandır ,kınanandır ,kenara atılandır

Küçük yaşlarda bile büyük yükü sırtlamaktır

                                                18.02.2025

                                               İsmail ÇİÇEK

                                                E.Öğretmen