Necati Doğanç yazdı..

Karadeniz’e çıkmadan işgal kuvvetlerinin bir motoru yanaşır Bandırma Vapuru’na.

Vapura çıkan işgalci askerler silah ve cephane aramak için her yerin altını üstüne getirirken,bu yolculuğun,direnişin tarihine yazılmasına neden olan yolcu şunları söyler arkadaşlarına :

“Bunlar böyledir işte.Yalnız demire,çeliğe ve silaha dayanırlar.Biz silah ve cephane değil,ülkü ve inanç dolu kafa götürüyoruz.”

İngiliz savaş gemileri,tıpkı Çanakkale Savaşı’ndaki E-14 denizaltısını batırmak amacıyla bir kez daha peşine düşer Bandırma Vapuru’nun.

Ama yorgun vapur yolcusunun kararlılığı ve kaptanı İsmail Hakkı Bey’in usta manevralarıyla Samsun’a ulaşmayı başarır.

Mustafa Kemal Atatürk,Samsun sokaklarında bir duvarın dibine çökmüş,üstü başı perişan,postalları yırtık bir er görür.

Yanına yaklaştığında ağladığını fark eder genç adamın…

Neden ağlıyorsun? Diye sorduğunda aldığı yanıt,Anadolu’nun içinde bulunduğu çaresizliğin dile gelmesidir.”Düşman yurdu bastı,hükümet bizi terhis etti, silahımızı elimizden aldı.

"Benim gidecek yerim yok. Toprağıma giren düşmanla nasıl savaşacağım?”

Mustafa Kemal eri bir askeri depoya götürür, yeni kıyafetler giydirir.

Bağımsızlık için direnecek ,hayalindeki ordunun ilk eri bu Anadolu delikanlısı olur.(1)

Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup,Dünya savaşında yenilmiş,Osmanlı Ordusu her tarafta zedelenmiş,ağır şartları olan bir ateşkes anlaşması imzalanmış.

Dünya savaşının uzun yılları boyunca ulus yorgun ve fakir durumda .

Ulusu ve ülkeyi Dünya savaşına sokanlar,kendi hayatlarının derdine düşerek ülkeden kaçmışlar,Damat Ferit Paşa’nın başkanlığında ki hükümet zavallı, beceriksiz, onursuz ve korkak.

Ordunun elinden silahları alınmış, İtilaf devletleri, ateşkes hükümlerine uymaya gerek görmüyorlar. Birer bahaneyle İstanbul’dalar. Adana’yı Fransız’lar, Urfa, Maraş, Antep İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalyan’lar, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri,her tarafta yabancı subay, özel ajanlar var.

15 Mayıs 1919’da itilaf devletlerinin onayıyla yunan ordusu İzmir’e çıkarılıyor.

Durumun dehşet ve korkunçluğu karşısında,her yerde her bölgede kurtuluş çareleri düşünülmeye başlanmış cemiyetler oluşturularak teşkilatlanmaya başlanmıştı.

Bu durum karşısında tek bir karar vardı. O da  Ulusal Egemenliğe dayanan,kayıtsız  şartsız bağımsız  yeni bir Türk devleti kurmak!..

Temel ilke,Türk Ulusunun onurlu şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır.Bu ilke ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir.

Ne kadar zengin ve bolluk içersinde olursa olsun,bağımsızlıktan yoksun bir ulus,uygar insanlık dünyasında uşak olur.

Yabancı bir devletin koruma ve kollayıcılığını kabul etmek,insanlıktan yoksunluğu,güçsüzlük ve uyuşukluğu kabul etmekten başka bir şey değildir.

O halde,ya tam bağımsızlık, ya ölüm!..(2)

Ve 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla bu gün ki Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli atılıyor ve bu toprakların en büyük hak ve hukuk mücadelesi başlıyordu.”

İşte 19 Mayıs 1919’da Samsun limanına yanaşan Bandırma’dan inen o yolcu; Atatürk, çok değil, üç-dört yıl içinde işgal altında, gırtlağına kadar borçlu, geri kalmış bir ülkeden tam bağımsız, üreten, kendi kendine yeten, borçlarını ödemiş, laik ve uygar bir cumhuriyet çıkarmayı başarmıştır.

19 Mayıs emperyalizme karşı bir baş kaldırıdır.

19 Mayıs, Türk ulusunun adeta bir çağdan başka bir çağa taşınacağı her yönüyle devrimci bir sürecin ilk adımıdır; kutlu olsun!

Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun..!

Kaynak:

1-Sunay Akın/Şiirli Yastık

2-Nutuk

Necati DOĞANÇ