Necati Doğanç yazdı..

Okumuş olduğum Hanri Benazus’un Sarıkamış Gerçeği Beyaz Ölüm adlı kitabından alıntılar yaparak Sarıkamış gerçeğini hatırlatmak istedim.

 Ölümün beyaz olanı var mıdır, bir insan nasıl donar hiç hayal ettiniz mi?

Ayaklarınızdan yukarı doğru gelen ağır bir yorgunluğun yavaş yavaş bedeninize yayıldığını hiç hissettiniz mi?

Birkaç dakika uyursam gücümü kazanırım, her şey düzelir duygusuna hiç kapıldınız mı?

O gencecik insanların karanlık ormanlara, uçurumlara çığlıklar atarak neden koştuklarını daha iyi anlar, en acısı da, bu kahramanların şehit kütüklerine kayıt edilmeyip savaşın yitikleri olarak adlandırılmalarının acısını içinizde hissedersiniz.

Eğer 93 alay 26 Aralık gecesi Allahüekber zirvesinde tipiye yakalanıp sabaha yarısı kaybolmuş ise, onları yitik olarak isimlendirmek yazıktır. Onlar bizim için kutsal şehitlerdir.

Şehâdet kutsal bir amaç için ödenen bedeldir ve savaşın vazgeçilmezidir .Ama biz o şehitleri hatırlayıp onlara hizmet etmezsek onların ödediği bedel unutulur gider.

Şehitlere hizmet bir ibadettir bu ülkenin aydınları olarak biz şehitlerimizi gelecek nesillerimize taşımalı ve öğretmeliyiz.

Birinci dünya savaşı’nın en dramatik olaylarından biri de “Kafkasya cephesi –Sarıkamış çevirme harekatı”diye bilinen Doğu Cephesinde yaşanmıştır.Bu cephe tarih boyunca Osmanlı-Rus Savaşlarının da arenasıydı.

On binlerce askerimiz dinmek bilmez kar ve tipi altında dağlara ,Allahuekber dağları’na sürüldü.

Mehmetçiğin bir bölümü tek kurşun dahi atamadan beyaz ölümün soğuk yüzüyle karşılaştı.

Sözde müttefikimiz Almanya, Avrupa’da Ruslar ile amansız bir savaş içine girmişti .Rusların Avrupa Cephesindeki gücünü kırmak isteyen Almanya ;Osmanlı’yı Doğuda kendi çıkarları için kullanmaktan,yeni cepheler açmaktan çekinmiyordu.

Böylece Rusya’nın askeri gücü bölünecek ve Almanya rahatlayacaktı.

Türkler; tarihlerinin hiçbir döneminde, hangi konumda olursa olsun  böyle bir hazin sonu asla hak etmemişlerdir.

Bir taraftan zifiri karanlık bir ormanın içinde, bir-bir buçuk metre kar ve eksi 30-40 dereceyi aşan bir soğuk, diğer taraftan delicesine esen bir tipi ve göz gözü görmeyen bir kar fırtınası..!

Yine bu arada büyük bir çaresizlik, açlık, ümitsizlik içinde, mutlak akıbetine doğru koşan buzlaşmış heykelcikler halinde nice Mehmetçiğin taşlaşmış bedenleri..!

26 Aralık 1914 gecesi, Allahuekber Dağları’nın, Türk savaş tarihinde bir kara sayfa açtığı en korkunç gecesidir.

Sarıkamış çevirme harekatı, Türk savaş tarihinin en acı muharebelerine sahne olmuştur. Türk ordusu, ağır koşullar altında yapılan bir muharebede kahramanca savaşmıştır.

Türk ordusunun kayıplarındaki asıl etkenler, çetin arazi ve şidetli kış şartları ile teçhizat eksikliği ve ikmal yetersizliğidir.

Çok ağır koşullar altında kahramanca savaşan Türk Askeri, muharebenin sonuna kadar direnmiş, vatanını korumak ve başarıya ulaşmak için sonsuz gayret göstermiştir.

Sarıkamış Çevirme Harekatı,Türk milletinin vatanı ve kutsal varlıkları uğruna neler yapabileceğinin bir delilidir. Binbir güçlük ve yoksulluğa rağmen ulusal bir savaş yaptıklarının bilinci ile savaşmışlardır.

Sarıkamış Harekatı’nı özetleyen Moskova’daki  Askeri Müze’de sergilenen satırlarda Rus Kurmay Başkanı Pietroviç’in şu sözleri yazmaktaydı: ”Onları teslim alamadım! Çünkü!

İlk sırada diz çökmüş beş kahraman. Omuz çukurlarına yasladıkları mavzerleri ile nişan almışlar!  Tetiğe asılmak üzereler!Ama asılamamışlar!

Kaput yakaları, Allah’ın rahmetini o civan delikanlıların yüreklerine akıtabilmek istercesine semaya dikilmiş, kaskatı!

Allahuekber Dağları’ndaki Türk müfrezesini teslim alamadım.

Bizden çok evvel Allah’larına teslim olmuşlardı! (1)

İşte bu koşullarda savaşıp bizlere bu vatanı bırakmak için şehit olan atalarımıza sahip çıkıp onları unutmamalı her zaman hatırlamalı ve yâd etmeliyiz.

Ruhları şâd olsun. Minnettarız..!

Kaynak:(1)Sarıkamış Gerçeği Beyaz Ölüm/Hanri Benazus

Necati DOĞANÇ  Araştırmacı/Eğitimci

Sarıkamış Gerçeği Beyaz Ölüm 1