-Tahmiscioğlu İsyanı Sırasında (1832-1833) Taşköprü ve Çevresinde Yaşananlar.
-Tahmiscioğlu İsyanı Sırasında (1832-1833) Taşköprü ve Çevresinde Yaşananlar.
Celali isyanları döneminde Osmanlı Devleti’ni Kastamonu Sancağında en fazla zorlayan İsyanlarından birisi de hapisten yeni salıverilen eski tımarlı süvari yüzbaşısı (bazı kaynaklarda onbaşı) Tahmiscioğlu Ayaklanmasıdır. Tahmiscioğlu Araç’ın Huruçören Köyünden olup asıl ismi Hacı Mustafa’dır.
Hacı Mustafa, Kastamonu’dan İstanbul’a gelip Rami Kışlasında timarlı süvari Mansure alayı teşkilinde Serasker Hüsrev Paşaya bağlı Kaftancı İbrahim Ağanın maiyetinde bulunan birinci alayda yüzbaşı idi.
Yapmış olduğu şeri bir kabahatten dolayı üzerindeki timarı alınarak askerlikten tard edilip hapsolunmuştur. Serasker kapısındaki tomrukta dokuz ay yattıktan sonra bazı nüfuzlu hanedanın girişimi ile şefaate binaen cezası kâfi görülerek salıverilmiştir.
Hacı Mustafa, Mehmed Emin Rauf Paşanın Kastamonu mutasarrıflığı sırasında bazı arkadaşları ile Mısır’a kaçmış ve arkasından kardeşi Kör Hacı Ahmed de Mısır’a gitmiştir. (Takriben 1242 senesi sonlarında yani 1826 haziran ayında)
Hacı Mustafa ve kardeşi bu gaybubet esnasında biraderi ile beraber hac etmişlerdir.
Tahminen 1832 yılında önce kendisi ve bir müddet sonra da kardeşi Hacı Ahmed Kastamonu’ya dönmüşlerdir.
Bunlar Mısırdan dönerlerken Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali’nin oğlu ve Mısır kuvvetleri kumandanı İbrahim Paşa’ya bağlılık yemini ederek talimat almışlardır. İki kardeş memlekete geldikten sonra isyanı başlatmak için hacıların hacdan dönmesini beklemişlerdir. Çünkü hacdan dönen hacıların ellerinde İbrahim paşanın “haklı bir dava uğruna başkaldırdığı” propaganda kağıtları bulunmakta idi.
İşte bu propagandaların da etkisiyle isyan tertip olunmuştur.
1833 yılında Mısır’dan gelen kardeşi Kör Ahmed’i ve çok sayıda yeniçeri kaçağını etrafına topladıktan sonra Kastamonu’da Asakir-i Mansure-i Muhammediye’ye bağlı bazı subayların ahlak dışı davranışları ve vergi yolsuzlukları nedeniyle ayaklanıp, Kastamonu’yu ele geçirmiştir. Özellikle de kalyoncu bedeliyesindeki yolsuzluklar ana bahane olmuştur.
(Kalyoncu: Osmanlı donanmasında kalyon denilen yelkenli tipi savaş gemilerinde görevlendirilen denizciler için kullanılan bir tabir. Kalyoncu bedeli olarak askere alım yazımı yapılan bölgelerde en az dört, en çok on hâneye bir nefer düşmek üzere 100 kuruş tahsil edilirdi. Nitekim Kavalalı isyanı bastırıldıktan sonra da Bahriyeli sistemine geçilerek bu askerlik sistemi ve bunun için alınan vergi kaldırılmıştır)
Tahmiscioğlu’nun şehri ele geçirmesi üzerine Mütesellim Emin Ağa, beraberinde hâkim, müftü ve şehrin bazı ileri gelenleri ile şehirden kaçarak Devrekani’ye çekilmişlerdir. Aslında elinde isyanı bastıracak kadar kuvvet olmasına rağmen işi ciddi tutmayarak şehirden kaçması isyanın büyümesine sebep olmuştur.
Öte yandan isyancıların geniş bir halk desteği olduğu tarihi kayıtlarda mevcuttur.
Devrekani’den ilave olarak dört bin kadar atlı ve piyade kuvvet toplayarak Kastamonu’’yu isyancılardan geri almak istemişlerse de bunu başaramamışlardır.
Bu kez de Taşköprü’ye çekilmişlerdir. Oradan da beş bin kadar ilave bir kuvvetle tekrar Kastamonu’yu geri almak için harekete geçmişlerse de yine başarılı olamazlar ve bu kez Çankırı’ya kadar çekilirler. Tarih 19 Kasım 1832’dir. Ardından Sinop Kalesi Muhafızı Kavizade’nin daveti üzerine 4 Aralık 1832 tarihinde de Çankırı’dan ayrılarak Sinop’a doğru yola çıkmışlardır.
Bütün bu süreçlerde büyük bir Mısır ordusunun Kastamonu’ya gelmek üzere olduğu propagandası da yapılmıştır.
Sonuçta Osmanlı Devleti’nin isyanı bastırmak ile görevlendirdiği Ankaralı Mesud Ağa, Viranşehir (Eskipazar -Gerede bölgesi) Ayanı Hasan Çavuşoğlu’nun da yardımıyla isyanı bastırmışsa da Tahmiscioğlu ülke dışına kaçmayı başarmıştır. Hanımı, çocukları ve diğer yakınları ise İnebolu ve Sinop kalesine hapsedilmişlerdir. Bir süre sonra da Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın talebi üzerine bu kişiler affedilmiş ve 1835 yılında salıverilmişlerdir.
İsyanın bölge halkı üzerinde çok etkili olmuştur. Ayrıca bu süre içerisinde çok sayıda göç meydana gelmiştir.
(Kastamonu’da Eşkiyalık. Sayfa 97-125 / O. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılıoğlu, “Kastamonu’da Tahmiscioğlu Vakası”.İ.Ü.Edebiyat Fak. Yayını.1937. / Özhan Öztürk. “Karadeniz Tarihi. Suhte İsyanları: Tahmiscioğlu İsyanı”)
-Taşköprü Ayanı Hacı Ömer Ağanın Eşkıyalığı (1833):
Osmanlı Devleti taşrada yerel halkla ilişkilerini güçlü tutmak ve oluşan sorunları çözmek için yörede güç ve zenginlik kazanmış bazı kişileri ayan olarak görevlendirirdi. Bu kişiler yerel halkla Osmanlı merkezi yönetimi arasında bir tür aracı rolü oynardı. Halkın isteklerini yöneticilere iletir, yöneticilerle halk arasında çıkan sorunların çözülmesinde aracı olurlardı.
Ama gelin görün ki 1833 yılına gelindiğinde halkın huzur ve güvenini sağlamakla görevli Taşköprü Ayanı kendisi huzuru bozucu bir eşkıya olur çıkar. Hacı Ömer Ağa aslen Yeniçeri taifesinden ve oklu asker (kavas) sınıfındandır. Kendisine Taşköprü Ayanlığı görevi verilir ama o bu yetkilerini kötüye kullanarak fukara ve aciz halka zulmetmeye başlar. Ayrıca devlet işlerinde de yolsuzluklar yapmaya başlar.
Kendisine bu tür kötü huylarından vazgeçmesi için bazı nasihatler ve tembihler olduysa da o bunların hiçbirine aldırmaz ve zulmünü daha da arttırır. Bu kez kazanın ileri gelenleri ve ahalisi, ilk önlem olarak azledilmesi ve yerine münasip, daha mutedil birinin atanması önerisini getirir.
Halkın bu talebi kabul görse de Ayan Ömer Ağa bu emre itaat etmemiştir. Gelip teslim olması için kendisine gönderilen aracı kişiyi de kovması üzerine, artık son çare olarak gereği için İstanbul’a yazılır.
Önce Hacı Ömer Ağa ve emrindeki askerlerin cezalandırılması için İstanbul’dan Kastamonu’ya bir ilam (bilgilendirme emri) gönderilir. İlamla ilgili olarak ilk önce Kastamonu Sancağı Mütesellimi Mustafa Ağa padişaha sunulmak üzere bir tahrirat (Tahrirat: Postayla gönderilen resmi mektup) göndermiştir.
Mütesellimin bu mektubu üzerine hükümetçe kendisine bu hususta icra edeceği huşular için onay verilir.
Bu gelişmeler ve alınan onay üzerine Kavasbaşı Mehmet Hidayetullah Ağaya yanına bir miktar asker alarak “şakinin izale-i vücudu” (öldürülmesi) için görev verilir.
Bunu duyan Taşköprü Ayanı Hacı Ömer Ağa bir miktar adamı ile hanesine kapanır ve gelen askerlerle beş-altı saat çatışır. Evini ateşe vererek yanındaki üç adamı ile dışarı çıkıp firar etmek ister. Ancak takip edilerek kısa sürede öldürülür. Muhterik (yanmış) olan hanesinin dışındaki tüm mal varlığı ve eşyaları tespit edilerek bir deftere tutanağa bağlanır. Hacı Ömer Ağanın varisi olarak tek çocuğu bulunduğu da bu kayda işlenir.
Böylelikle Taşköprü halkı bu beladan kurtarılmış ve onlar da 1833 yılı Aralık ayında teşekkürlerini bir ilam’la yetkililere iletmişlerdir. Kastamonu Mütesellimi Mustafa Ağa da İstanbul’a Taşköprü Ayanının öldürüldüğü bilgisini iletir.
(Kastamonu’da Eşkiyalık. Sayfa 85-86)
Taşköprülü Deli Duman’ın Eşkıyalığı (1834):
Lağvedilen Yeniçeri Ocağı kaçaklarından birisi olan Deli Duman Taşköprü’nün Yazıhamit köyündendir. Daha önce Tahmiscioğlu isyanı sırasında onun yanında yer almış ve halka zulmetmiş, emval (mal) ve eşyalarını gasp etmiştir.
Firarından sonra evinde gizlendiği haber alınan Deli Duman’ın durumu15 Şubat 1834 tarihinde Kastamonu Sancağı mütesellimi Dede Mustafa Ağa’ya bildirilmiş ve bu kişinin yakalanarak gereken cezanın verilmesi emredilmiştir. (Kastamonu’da Eşkiyalık. Sayfa 133)
Devam edecek…