Taşköprü’nün Huzursuz Zamanları
Taşköprü’nün Huzursuz Zamanları
Konuya Dair:
İlkokul yıllarımdan itibaren tarihe hep özel ilgim olmuştur. Bu ilgim ortaokul ve lise yıllarında da devam etti. Üniversite eğitimine Sanat Tarihi dalında devam edince bu ilgim daha da perçinleşti. Derken ders dışı tarih kitapları da okumaya başladım.
Sonra tarihin sadece resmi tarihlerin anlattığı ile sınırlı olmadığını öğrendim. Ardından uygarlık tarihi ile ilgili kitaplar okumaya başladım. Giderek işin içine siyasal tarih, ekonomi-politiğin tarihi, dinler tarihi derken, toplumsal sınıfların tarihi vb. gibi pek çok alandan okumalar girdi.
Yaş belli bir kemale erdi ama okumalara aynı hızda devam ediyorum. Peki bu kadar okudun da tarihçi olabildin mi, ya da belirli, bir alanda uzmanlaşabildin mi derseniz cevabım hayır olacaktır. Sadece tarihten okumalar yapmayı ve bu okuduklarından notlar çıkararak yazmayı seven birisiyim. Zaman içerisinde okuduklarımı harmanlama-değerlendirme ve biraz olsun yorumlama yeteneği kazandım tabi.
Bu süreç içerisinde beni en çok etkileyen kitapların başında ünlü İngiliz Arkeolog ve Tarihçisi Profesör Gordon Childe’nin “Tarihte Neler Oldu” isimli kitabı gelir. Ardından yine bir İngiliz tarihçi olan E.H. Carr’ın “Tarih Nedir” kitabı gelir ki, bunlardan tarihe nasıl bakılması gerektiği konusunda çok şey öğrendim. Ve şu sözü de onlardan öğrendim: “Böylesine can sıkıcı olması hep tuhafıma gidiyor, çünkü çoğu uydurulmuş olmalı”. (Catherine Morland)
Tabi tam da bu sözün üzerine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu veciz sözü de daima rehberim olmuştur ve olacaktır: “Tarih yazmak, yapmak kadar mühimdir. Eğer yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyete bürünür”.
Bu bilgileri doğru yorumlamak için şu söz de bana rehber olmuştur. “Tarihten önce tarihçiye bakınız. Tarihçiyi incelemeden önce de onun toplumsal çevresini inceleyiniz. Yani onun hangi siyasal düşünce, sınıf ya da toplumsal kesimler adına kalem oynattığına iyi bakınız.”
Oysa öte yandan tarihçi Lytton Strachey’in söylediği şu gerçeği de hiç unutmadım. “Tarihçinin ilk ihtiyacı bilgisizliktir. Basitleştiren ve açıklığa kavuşturan bir bilgisizlik.” Bu sanırım şartlanmadan objektif bakabilmek için çok değerli bir yaklaşımdır.
Çünkü tarihçinin üzerinde çalıştığı konu ölü bir geçmiş değil, aynı zamanda bugün hâlâ yaşayan bir geçmiştir. Tarihçi E.H. Carr işte bu nedenle “Bir tarih eserini okurken aynı zamanda daima fısıltılara da kulak verin” der.
*****
Tarih ve tarihçi üzerine bu kadar söz ederek sizleri sıkmak istemezdim ama bu köşede sizlerle yaklaşık altı bölüm halinde paylaşacağım bir yazı dizisi için de bu giriş biraz zorunlu gibiydi benim için.
Çünkü bu yazı dizisi boyunca Taşköprü halkının huzursuz ve güvenliksiz geçen yüz yıllarından bahsedeceğiz. Can ve mal güvenliğini tehdit eden eşkıyalık hareketlerini ve devletin resmi kayıtlarına göre bunlara karşı yürütülen mücadeleyi özetleyerek aktarmaya çalışacağım. Bazen üzülecek ve hatta çok kızacaksınız, belki de “bizim atalarımız, bizim insanımız bu kadar kötülük yapmış olamaz” diyeceksiniz ama maalesef bunlar bir gerçek.
Aktaracağımız tüm yaşanmışlıklar Osmanlı Devleti’nin saray ve divan kayıtlarına girmiş, Şeri’yye Sicillerinde yazılmış yaşanmışlıklardır. Ve bunlara dair kayıtlar/belgeler-yazışmalar bugün hala Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde saklanmaktadır. İşte bu arşivlerdeki belgeleri inceleyip Belge Numaraları ile bizlere aktaran çok değerli araştırmacılarımız sayesinde bunları öğreniyoruz.
*****
Bu yazısı dizisini hazırlarken çok çeşitli kaynaklara bakarak hazırlandım ama hiç şüphesiz en önemli kaynak değerli akademisyen, araştırmacı yazar Fahri Maden’in “KASTAMONU’DA EŞKIYALIK” isimli eseri oldu. Eserin Taşköprü ile ilgili tüm bölümlerinin nerdeyse tamamını yazımıza almış olduk. Hocamızın emeğine saygıyla tüm alıntılara dip not bilgisi düşmeye de aşırı özen gösterdim. Buna rağmen bir kusurum olduysa şimdiden özür diliyorum. Teşekkürlerimi sunuyorum. *
Bir diğer önemli kaynak da Kastamonu Üniversitesinin iki değerli hocası Doç. Dr. Sibel Kavakçı ve Doç. Dr. Mustafa Eğilmez’in, Uluslararası Taşköprü Pompeipolis Bilim Kültür Sanat Araştırmaları Sempozyumuna sundukları
“Kastamonu Şer’iyye Sicillerine Göre 17.Yüzyılın Sonları ve 18.yy. Başlarında Taşköprü” başlıklı bildiri oldu.
Kastamonu Şer’iyye Sicillerinin taranması üzerinden 17.yy. sonu 18.yy. başlarında Taşköprü’müzde yaşanan pek çok adli vakayı bizlere aktaran bu iki değerli hocamıza da yazı dizimizin en başında teşekkür ediyorum.
Sempozyumuna sundukları bildiriden yeri geldiğince olaylara ait alıntılar yapacağız ama şimdilik genel ve kısa bir alıntıyla yetinelim. (Özetleyerek alıntılanmıştır
“Taşköprü’ye ait bir sicil defteri mevcut değildir. (…) Değerlendirilen sicillere ve belgelere göre Taşköprü’de en fazla işlenen suçların başında eşkıyalık gelmektedir. Bu nedenle eşkıyalardan şikayetçi olarak mahkemelere yapılan başvuru sayısı da bir hayli fazladır. Hem kat-i tarik eşkıyası denilen yollara inip yolcuların mallarını gasp edenler, hem de Taşköprülü olup da eşkıyalık faaliyetlerinde bulunanlara dair çok sayıda kayıt vardır.
Taşköprülülerin menzil akçesi akçesi vermekte zorlandıkları ve konuya bir çözüm aradıkları da fermanlardan anlaşılmaktadır.
Bir fermanda Taşköprü’nün tarik-i cihat üzerinde yani ordunun doğu seferi güzergahında olduğu yazılıdır. Belki de bu özelliği nedeniyle bölgede eşkıyalık faaliyetleri daha yoğun olarak yaşanmıştır. Çünkü Taşköprü – Boyabat – Çorum arasındaki bölgede çok sayıda yol kesen eşkıya örneği verilmektedir.
Taşköprü ve köylerinden reayanın (halkın) merkeze giderek şikayetçi oldukları ve aynı zamanda Taşköprü kadısının merkeze mektup yazarak bildirdiği eşkıyalık olayları hakkında bu Şeri’yye sicillerinde çokça kayıt vardır.”
Bu olayları yazı dizimizin içerisinde yaşandıkları tarihsel dönemi işlerken aktaracağız. Taşköprü’de işlenen bireysel suçlara dair de bazı kayıtları tarihsel dönemine denk gelecek şekilde aktarmaya çalışacağım. Bunlar arasında samanlık yakma, mülk ve tımar davaları, kölelik azatları ile ilgili davalar vb. pek çok örnek olaya da değineceğiz.
Bu değerli iki çalışma dışında kütüphanemdeki pek çok kaynaktan ve yine internet üzerinde ulaşabildiğim daha pek çok kaynağı inceledim ve yazımı oluştururken dikkate aldım. Bölümler içerisinde o kaynakları da bilgi notu olarak aktarmaya özen gösterdim.
Eğrisiyle - doğrusuyla, iyisiyle – kötüsüyle bütün yaşanmışlıklar bizim tarihimizin bir parçasıdır. Tarihimizde zaferler de var, yenilgiler de. Huzur içinde yaşanmış yıllar da var, huzursuzluğun arttığı yıllar da var.
Bu yazı dizisinde daha çok huzursuz ve güvensiz geçen yıllardan bahsettik. Olayları resmi divan notlarına göre, Kastamonu Sancak beyi ve Valilerinin, Kadılarının raporlarına göre ama bu raporlara geçmiş sıkıntılı süreçlere değindik. Umarım halkımız bir daha böyle güvensiz yıllar yaşamaz.
Dostlukla…
*Konuyla ilgili olarak söz konusu kitabın Taşköprü bahsine dair geniş bir özet 10 Nisan 2023 tarihinde gazetemizin yazarlarından Necati Doğanç hocamızın köşesinde “Geçmiş Zaman Olur ki, Taşköprü’de Eşkıyalık” başlığıyla yayınlanmıştır.