Necati Doğanç, "Yolu Taşköprü'den Geçenler İsmail Hakkı Uzun Çarşılı: Taşköprü Mektubu" başlıklı yazısını okuyucularına sundu.
Bundan önceki mektubunda Taşköprü kasabasının tarihi yerlerini gezdiğini, büyük bir şehir ve saray enkazının bulunduğu “Zımbıllı’nın”tarihs-el önemini ve burada yapılacak kazıların sonrasında Kastamonu’da mükemmel ve zengin bir müze kurulabileceğini yazmıştım diye başlamış ikinci mektubuna.
Bu gün günlerden Perşembe. Maarif Müdürü Sadık Bey ile bazı köylere gitmek için hazırlandık. Tahminen üç beş saat beygirlerle gittikten sonra Alisaray köyüne vardık. Güzel bir cami ve mektebi olan bu köy yüz on beş hane kadar olup yeri de iyidir.
Buradan Kastamonu’da icrâ-yı imâret eden Çobanzâdelerden ve nefs-i Taşköprü kasabasında medrese ve câmii bulunan Muzaffereddin Yavlak Arslan’ın öldüğü ve defnedildiği yer olan Tokaş köyüne gitmek istedik ise de kabrinde ne bir taş ve ona dair, ne de bir malumat olmadığını tesadüfen Alisaray’da bir köylüden soruşturduk, daha sonra pazara gelecek köylülere sormak üzere Tokaş’a gitmekten vazgeçtik.
Yine o gün güzel ve eski bir cami ve gayet sanatkârane işlenmiş hamamıyla meşhur olan Abdal Hasan köyüne gidildi. Bu zat hakkında şöyle bir rivayet olduğu köylülerden öğrenildi.
Abdal Hasan Horasan'dan bu taraflara gelmiş, şimdi türbenin bulunduğu mahalde oturmuş. O zaman bu taraflara Candar beyleri hükmediyorlarmış. Candar beyi bu zâtın kerametinigörerek kendisine bu karyede bir tekkelik yer vermiş. Ve yine bu zâtın kerameti neticesi olarak Yıldırım Bayezid’in bir dilsiz kızı burada lakırdı söylemiş. Babası Bayezid kızını yanına çağırdığı halde icâbet ederek gitmemiş, israr edince teslim-i ruh ederek Abdal Hasan'ın yanına defnedilmiş. Elyevm Dilsiz Sultan nâmıyla ma’rûf imiş.
Abdal Hasan kuyud-i hakani suretinde gördüğüm üzere mezaa-i kiramdan bir zattır. Köylülerin Candar Beyi dedikleri, bizim tarihlerde İsfendiyaroğulları dediğimiz aile-i hükümdardır ki, Şemsettin Demir Candar evlatlarıdır. Candar ailesinin Dudaşoğullarından olmasına mebni bu köyün asıl ismi di Abdal Hasan olmayıp defter-i hakâni kuyudunda gördüğüm gibi Dudaş'dır. Yine o kuyuda göre buraya İsmail Bey İsfendiyar Bâdâne karyesinin aşarını vakfeylemiş. Kuyuddaki ibare aynen (karye-i bâdâne tabi Taşköprü vakf-ı zaviye-i mezkure vakıf İsmail Bey veledi İbrahim Bey el Candar) tarzında muharrerdir. Şu halde Abdal Hasan ya daha evvel veyahut İsmail Bey zamanında yaşamış Sultan Bayezid tarafından fermanda bu karye ahalisi bilcümle tekaliften muaf tutulmuştur ki, bu Bayezid zann-ı acizaneme göre Bayezid-i Sânî'dir. Zira buraya vakf yapan Kastamonu hükümdarı İsmail Bey Fatih zamanında hükümetini Mehmet Han-i Sânî'ye teslim etmiştir.
Abdal Hasan zaviyesinin kapısı sanatkarane bir surette arabesk tarzında süslenmiş olduğu gibi yine sanatkarane yapılmış bir demir parmaklığı vardır. Harap olmaya yüz tutan camii kadirşinasını ağlatacak derecededir. İhmalimiz yüzünden böyle kıymettar asar-ı eslaf harap olup gidiyor. Cami kurşun örtülü büyük bir kubbe altında ve murabbaa yakın müstakil şeklindedir. Kasabalarda bile böyle cami az bulunur. Eğer bu güzel cami bir iki sene daha tamir edilmezse eski bir Türk eser-i mimarisi daha göçüp gidecektir.
Cuma günü sabahı Taşköprü'ye avdetle iki buçuk saatte kasabaya gelerek bir buçuk saat kadar istirahatten sonra merkez kasabası muallimlerinden Mehmet Efendi isminde gayur, meraklı ve mütevazi bir arkadaşla beraber eser-i kadimeden balkonu olan Süleymanoğlu karyesindeki kayayı görmek üzere yola çıktık.Atlarla üç buçuk saatte köy civarında büyük bir kayanın önünde durduk. Burası görmek istediğimiz yer idi. Muallim Mehmet Efendi paçalarını sıvayarak bizi kayanın önünde akmakta olan çaydan geçirdi.
Pek büyük kayanın köye nazır tarafına düşen mahalline iki metre irtifaında ve iki buçuk metre kadar uzunlukta murabbaa yakın müstakil şekilde iki kısa başlıklı mermer sütuna müstenid oyulmuş olan bu balkonun, kayanın içerisine doğru iki penceresi daha doğrusu içerdeki odaların balkona doğru açılmış iki penceresi vardır.
On beş ayaklı bir merdiven olaydı bu tehlikeyi, balkona çıkmayı göze alırdık. Balkonun arkasındaki iki pencere oda pencereleri idi. Burada üç oda ile bunlardan kayanın içine doğru birinin kapısı varmış. Bunu on, on beş sene evvel Taşköprü kaymakamı ile iş bu odalara giren bir köylü bilahare anlattı.
Balkonun üst tarafında bir kartal ve onun elinde iki kaplan, balkonun sağında kanatlı ve boynuzlu bir boğa, altında gerilmiş surette bir arslan ve kayanın solunda da keza bir kanatlı boğa resimleri mahkuktur.
Rehberimiz Mehmet Efendi bizi bu büyük kayanın üzerine çıkardı. Orada bir kayanın içine doğru oyulmuş şayan-ı dikkat ve hayret toklu vardı. Uzun ve takriben seksen belki daha fazla basamaklı bir merdivenli yol vardır. Basamaklar aşınmış ve kırılmış olduğundan içerisine ancak bele ip bağlamakla girilebilir. İçeriye doğru taş yuvarlandığı zaman iniltiye bakılacak olursa kaya kamilen oyulmuştur. Bu tünelvari merdiven şüphesiz balkonun da medhalidir. Zira kayanın girilecek başka yeri yoktur. Pencereleri de olmak lazım gelirse de buna dair bir emare bulamadık. Zira kayanın iki tarafı da dik meyl peyda ederek pencere olması lazım gelen mahalleri doldurmuş olabilir. Biz yalnız pencereye müşabih bir delil görebildik. Biraz masraf ihtiyarı ile buraya inilirse dahilen hayli malumat elde edilebilir. Balkon ile tasvirleri, fotoğrafisi behemahal alınmalıdır.
Süleyman köyüne gidilirken Aygır denilen bir dağ içinde de evvelki balkona müşabih diğer bir balkon daha vardır ki bu, rüzgar ve yağmurların i'tikaline (aşındırma) daha ziyade maruz kalmış olduğundan bir sütunu ile baş tarafı kırılmış olan bir hayvan resmi kalabilmiştir.
Akşam üzeri oradan ayrıldık. Buralarda ziraat iyidir.Rençber erkek ve kadınlar birlikte çalışarak üretiyorlar.
Kasabaya cumartesi günü vardık. Köy, kasaba tetkikatı için Müftü Hilmi Efendi bana yabancılık hissettirmediler. Yanıma gezeceğim yerleri tanıyan bir arkadaş verdiler. Gezdiğim yerleri öğrendiğim bilgileri bir sonraki mektubumda arz edebileceğim zira pek yorgunum.
Açıksöz,14 Haziran 1922,Sayı:507
(Devam edecek)
Kaynak: Ord.Prof.İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın Kastamonu Günleri(1921-1922)/
Dr.Mustafa ESKİ- Vizetek yayıncılık Ankara 2023
Necati DOĞANÇ /Araştırmacı Eğitimci
İlgili Yazı