Necati Doğanç yazdı..
Kitabın yazarı Sebahattin Eker; Taşköprü’den çıkıp Öğretmen olmuş, daha sonra Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümünü bitirerek MEB’de Müfettiş olarak görev yapmış, emekli olduktan sonra Eskişehir’e yerleşerek Eğitim Koçluğu ve Kariyer Danışmanlığı ve Kanal 26 TV’de “Hayat Okulu” programının yapım ve sunuculuğunu yapmaktadır.
Öğrenci Koçluğu ve Kariyer Danışmanlığı,Uygulamalarla Eğitim Kariyer ve Öğrenci Koçluğu kitaplarının yanı sıra yazdığı “Yıldızlara Öykü Yazdım, Kelebeğin Kanadında,Provasız Hayatta Kişisel Marka Olabilmek, Çınar, Bir Kırık Gözlük Bir Kırmızı Not Defteri” Yazmış olduğu Kitaplarının içinden okumuş olduğum Bir Kırık Gözlük Bir Kırmızı Not Defteri romanından beni etkileyen duyguları paylaşmak isterim.
“Barışın emeğin ve sevginin paylaşarak çoğaltılacağı bir dünyaya özlemle” diye başlamış romanına,yine okurken elimden bırakamadığım kitaplardan birisi;
Bazen insan kendinden kaçar sığınacak bir yerler arar.
Yoğun bir çalışma ortamından, yaşadığı hayattan,geçmişini sorgulamakdan bunalıp bıkar.
Hani dış dünyaya kapatırsınız kendinizi siz de bilmezsiniz gideceğiniz yeri ama yazgı sanki sizi çeker gideceğiniz yere sizin haberiniz olmadan çizilmiştir yol güzergahı.
Gittiğiniz yerde hem bu günü yaşamaya başlarsınız karar vermeden yarını kurgular, farkında olmadan geçmişinizi bulursunuz.İşte böyle bir öykü.
Yolculuk sırasında insan ya kendine gidermiş,ya da kendinden gidermiş. Nereye gitmek istediğini bilmiyorsan gideceğin yolun hiçbir önemi yok.Önce nereye gideceğini belirlemeli insan.
Gideceği yeri belirlemeden yola çıkar bir dağ kasabasına yolu düşer. Dinlenmek için mola verir ama yerleşeceği yer olur.
İhtiyar diye hitap ettiği emekli öğretmenle tanışır. Geçmişi ve yaşantısı ilgisini çeker. İlgisini çeken bir şey daha vardır. İhtiyar’ın evinde masasının üzerinde duran kırmızı not defteri ve bir kırık gözlük.
Sözü uzatmayayım kırmızı not defterinden bazı başlıklar aktarayım benim ilgimi çeken yada kendimden bir şeyler bulduğum;
“Kışı karlı, Eylül’ü yaslı memleketin çocuklarıydık biz.
Yağan yağmurlar yalnızca toprağa değil, yüreklerimize de yağardı.
Ne suçumuz vardı bizim,insanı sevmekten başka!
Oysa halkını sevmekten başka bir kötülüğü olmayan bir nesildik biz.
Bizim çığlıklarımız insanlar daha iyi yaşasın diyeydi.
Hepimiz topraktan geldik toprağa gidiyoruz,önemli olan çamur olmadan çamurlaşmadan gidebilmektir.”
Kısaca ,yaşadığı hayattan,koşturmacadan ve geçmişinden yorulmuş sade ve yalın bir hayat aramak için yola çıkmış. Tesadüfler geçmişini önüne getirmiş ama geleceğini de oluşturmuş.
Kurgu mükemmel, geçişler hissettirmeden yormadan bir birine çok güzel bağlanmış akıcı ve sürükleyici.
Roman kahramanlarından “ihtiyar”a benzeyen bir geçmişiniz varsa kendinizden bir parça bulabilirsiniz,sanki sizi anlatır gibi.
Hele sonlara doğru o kırmızı not defteri yok mu? Acılar, çaresizlikler, umutlar, yaşanmışlıklar!
Durma Öğretmenim, durma arkadaşım kalem sana yakışıyor.
Yüreğine sağlık. Okurun çok olsun.
Necati DOĞANÇ / Araştırmacı Eğitimci