Mutluluğun Formülü
İnsan, duygular ve düşünceler yumağıyla örülü bir hayat sürer. Bazen mutlu bazen mutsuz, bazen neşeli bazen hüzünlü, bazen kaygılı bazen umursamaz derken ömür sermayesi biter tükenir ve dünyası da sona erer. Bu durum, genellikle hep bu şekilde cereyan eder. Bu çağın insanında en dikkate değer özelliklerden biri, yaşadıkları duyguların -özellikle olumlu olanların- uzun vadede kendileriyle birlikte var olmasını istedikleri bir hayat yaşama arzusudur. Mesela bu yüzyılda nefes alan her bir birey, her an “mutlu” olma isteğiyle yanar tutuşur. Mutsuzluk ve onunla gelen diğer duygular, onun yanına ve yöresine hiç uğramasın ister. Tarifini ve tanımını dahi bilmeden aradığı o duygu için sahibi olduklarını görmezden gelerek öteler de öteler ta ki nimet elinden alınıp hakiki mutsuzluğu elde edinceye kadar.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde mutlu kavramı; “yaşadıklarından veya karşılaştıklarından dolayı hoşnutluk içinde bulunan; ongun, saadetli, bahtiyar, berhudar, hümayun, mesut” anlamlarında kullanılır. Dolayısıyla mutlu olma hali, kişinin yaşadığı her şeyden “hoşnut” olmayı ifade eder. Başka bir ifade ile mutlu olabilmenin kuralı, şikâyeti terk edip olandan razı olma halidir. Mutluluk ise yine aynı sözlükte; “anlık bir duruma bağlı olarak duyulan sevinç veya alınan zevk” olarak tanımlanır. Burada dikkatimizi çeken nokta, mutluluk denilen şeyin anlık olan ve uzun süre devam etmeyen bir duygu hali oluşudur. Bu, burada bir dursun.
Yüce kitaba baktığımız zaman mutluluğun formülü açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir. “Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar ebedî başarı ve mutluluğa erenlerin tâ kendileridir.” (Nûr 24/52) Bu formülde, sadece dünyada değil ebedî olan ahiret hayatında da mutlu olmanın yöntemi bildirilmiştir. İnsanoğlu, Rabbini unutup hayatı kendi kurallarına ve kaidelerine göre yaşadığı ölçüde mutluluk asla onun kapısını çalmayacaktır. Ve insan, takvayı elde etmedikçe yani “Allah’ı kızdırmaktan korkarak ve O’na karşı saygısızlık yapmaktan çekinerek” bir hayat yaşamadıkça mutlu olamayacağını fark etmek zorundadır.
Mutluluğun bir başka formülü, Rasülün dilinden dökülmüştür: “İnsanoğlu, Allah’ın kendisi için takdir ettiğine rıza gösterirse mutlu olur. Şayet, Allah’tan hayırlı olanı ummayı terk eder ve Allah’ın kendisi için takdir ettiğine kızıp, isyan ederse bedbaht olur.” (Tirmizî, Kader, 15) Ah insan! Senin bu kadar kızgın ve asabi olmanın altında yatan sebep de Rabbinden razı olamama halidir. Çünkü insan, çoğu zaman rıza makamı ise şekva makamı arasında gidip gelir de rıza makamına çıkmak yerine şikâyet makamında kalmayı yeğler. Oysa mutluluk, insan için hem ulaşılması hem de elde dilmesi çok kolay bir duygudur. İnsan, mutlu bir hayat sürmeyi tercih ediyorsa dünyada kendisine biçilen rolün hakkını vermek zorundadır. Görev, kendisi için yazılan senaryoda rolünü layıkıyla oynayıp dünyayı terk etmekten ibarettir. Allah’ın hüküm sahibi olduğu dünyada bir an için bunu akıldan çıkarmadan yaşamak, mutluluğun en basit formülüdür.
Bir başka mutluluk yöntemi ise yaştır. Yani kulun yaş alıp olgunlaşması için kendisine hediye edilen ömürdür. Oysa insan yaşlandıkça pek çok şeyden de şikâyet eder hale gelir. İnsan, Allah Rasulü (sav)’nin verdiği şu müjdeyi bilmiş olsa yine de hayatından şikâyet eder mi? Bilinmez… “… Kişinin ömrünün uzun olması ve Allah’ın insana, tövbe ile kendisine yönelme imkânı vermesi onun için mutluluktur.” (İbn Hanbel, III, 333) O zaman acaba kaç yaşlı, mutluluk kervanında yaşıyor? Kaç kişi dün ile bugünü kıyas ederek mutluluğunun önüne set çekiyor? İnsan kendisine şunu söylemek zorunda. “Ben öyle bir hayat yaşamalıyım ki ömrüm olur da yaşlılık çağına ulaşırsam yaşlılıktan dolayı yaşayacaklarım için Rabbime asla şikayet etmemeliyim.”
Ve modern zaman insanının bir diğer özelliği, her şeye sahip olup ama her şeyden bıkmaya meyyal oluşudur. İnsanın mutlu olabilmesi için küçücük şeyler de kâfidir gören bir göz için. Mesela; “Geniş ev, iyi komşu ve itaatkar binek, Müslüman kişinin mutluluğundandır.” (Buhârî, Edebu’l-Müfred, 462) Evi olanın daha yenisi, hatırını soran komşusu olanın komşusunu görmezden gelişi, aracı olanın bir üst model alma arzusu insanın mutluluğunun önündeki engellerdendir. Bütün bunların ana sebebi, insandaki daha fazlasına sahip olma hırsından başkası değildir. Göz ile kalp gözü arasında kalmasıdır belki de.
Mutluluk, kısa bir tanımla insanın sahip olduğu her bir nimettir. Bu nimet karşısındaki tavrı ve davranışı da mutluluğun ömürlü olmasına sebeptir. Kişiye nimeti gösterecek olan da sahip olduğu kalbin gözleridir. Kör olan, sağır olan kimse, kendisini mutlu edecek şeyleri göremediği için asla mutlu olamaz. Bu minvalde şu hadis-i şerifi de mutluluğu keşfetme yolunda görmezden gelemeyiz: “Üç şey insanoğlunun mutluluğundan, üç şey de insanoğlunun bedbahtlığındandır. İnsanoğlunun mutluluğundan olan şeyler; iyi bir eş, oturmaya müsait bir ev ve uygun bir binektir. İnsanoğlunun bedbahtlığından olan şeyler ise, kötü bir eş, kötü bir ev ve kötü bir binektir.” (İbn Hanbel, I, 169)
Ve mutluluk, dünya denilen misafirhanede fitne ve fesatlıktan uzak durup ona bulaşmamak için çaba sarf edenler üzerine doğacaktır. Hz. Peygamber (sav), bu gerçeği, tekrar ederek açıklamış duymak isteyenler için. “Şüphesiz mutlu kimse, fitnelerden uzak kalandır. Şüphesiz mutlu kimse, fitnelerden uzak kalandır. Şüphesiz mutlu kimse fitnelerden uzak kalan, bir belaya uğradığında sabredendir. (Fitneye katılana) vah yazık!” (Ebû Dâvûd, Fiten ve Melahim, 2)
Fitne nedir sorusuna cevap verelim mi? Lügata pehlivan olmadan hemen bakalım: “İnsanları birbirine düşürerek oluşturulan kargaşa, ara bozuculuk yapan” O zaman mutsuz kimse, sadece ve sadece kendisine şu soruyu sormak zorunda: “Ben hangi fitnelik peşinde koşuyorum, geziyorum da dünyada bir türlü mutlu olamıyorum?” Cevabı sende gizli sayın okuyucu.
Dünya, mutsuz olmak isteyenler için pek çok kötülük ve fitne ile dolu. Ama ömür, göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçiveren bir zaman. İnsanın dünyada bulunurken görevi ise hem dünya hem de ahiret mutluluğunu elde edebilmek için çabalamaktır. Hayatında mutlu olabilmeyi başaran ve hayatı kendine ve çevresindekilere dar etmeyen herkese vesselam…
Haftanın Kitap Tavsiyesi: Ahmet Akbaş, Kur’an’da İnsanın Mutluluğu, Rağbet Yayınları, İstanbul 2015.