Ticaretsiz Ziyaret Eden Var Mı?

Dünya, dünyayı sarsan virüsle birlikte hızlı bir dijitalleşme sürecine girdi ki bu durum herkesçe malum. Bu süreçte ilk başlarda zaruri olarak ama sonrasında isteyerek terk ettiğimiz görev ve sorumluluklarımızın sayısı günden güne arttı ve artmaya da devam ediyor. Belki de bunu istiyorduk da bir kıvılcımın yakılmasını bekliyorduk, kim bilir? İşte o terk etmek için can attığımız mevzulardan biri de, ziyaret…

Ziyaret sözlükte, “değer verilen birini, bir yeri görmeye gitmek” anlamında kullanılır. Ziyarette, öncesinde niyet sonrasında hareket vardır. Kişiyi veya mekânı hoşnut etme, onunla vakit geçirme veya ona özel vakit ayırma söz konusudur. Eskilerin tabiriyle “hayır duasını alma” esastır. Ve lakin son yıllarda ziyaretlerin hem şekli hem de mekânı değişti. İnsanların işten-güçten –bahanesi- fırsat bulamadıkları türlü türlü gerekçeler, onları ziyaret etmekten alıkoymaya başladı. Oysaki ziyaret, bu dinin bireylerinin birbirleri üzerindeki en temel hakkıydı.

Çünkü Allah’ın Rasulü öyle emretmişti: “Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır.” Onlar nedir ey Allah’ın Resûlü?” diye sorulunca şöyle demiştir:Onunla karşılaştığın zaman selam ver, seni davet ettiğinde ona icabet et, senden nasihat istediğinde nasihat et, aksırıp Allah’a hamd ettiğinde ona duayla karşılık ver, hastalandığında onu ziyaret et ve öldüğünde cenazesine katıl.” (Müslim, Selâm, 5) Müslüman, Müslüman vasfının gereği olarak diğer Müslümanlar üzerinde de görev ve sorumlulukları olduğunun bilincinde olarak yaşamakla sorumludur. Günümüz dünyasında bu ne kadar geçerli, ne kadar var? Cevap size ait ey okuyucu!

Ziyaret, neden önemlidir? İnsan, insanla var olduğu için... İnsan, insana yurt olması gerektiği için... Dünyada insanın yalnızlık denilen hastalıktan kurtulması için, ziyaret önemlidir. Hatta adabına uygun olarak gerçekleştirilen her bir ziyaret, sahibine cennette köşkler elde ettirir. Rasul-i Ekrem (sav) şöyle buyurur: “Bir kimse hasta veya sağlıklı kardeşini ziyaret ederse, Allah o ziyaretçiye buyurur ki: “Güzel ve hayırlı bir iş yaptın. Yürüyüşün güzel ve hayırlı oldu. Kendisine cennette bir köşk hazırladın.” (Tirmizi, Birr, 2009) Kaç kişi, ticaretsiz bir şekilde ziyaret maksadıyla adım atıyor acaba?

Hiç şüphesiz ziyaretin de adabı ve esası vardır. Mesela uygun saatlerde ziyaret etmek, ziyareti ne uzatmak ne de aşırı kısa tutmak uygun değildir. Ev sahibinin uygun gördüğü yerlerde bulunmak, izinsiz bir şekilde ev sahibinin evini dolaşmamak da başka bir edeptir. Ana-baba dostlarını ziyaret etmek, hatırlarını sormak da bir başka bir adaptır. Mesela ziyaret esnasında kılık-kıyafete dikkat etmek gerektiğini de şu hadis-i şeriften öğreniyoruz: “… Müslümanlar birbirlerini ziyaret edecekleri zaman en güzel elbiselerini giysinler.” (Buhârî, Edebu’l-Müfred, 351)

Bir başka adap ise başkasının evini kendi evimizmiş gibi kullanmamak mevzusudur: Ey iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selâm vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin. Sizin için daha iyi olanı budur; umulur ki düşünüp anlarsınız. Eğer o evlerde bir kimse bulamazsanız -size izin verilmedikçe- oralara girmeyin. Size “(kabul edemiyoruz,) dönün” denirse hemen dönün; bu sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah bütün yaptıklarınızı bilmektedir.” (Bakara 2/27-28) Bunların hepsi, aynı zamanda görgü meselesidir. Görgü sahibi bir insan, bu ayetlere aykırı davranmaz. Ya davranıyorsa? O zaman kendi gördüklerinin yanlışlıklarını düşünmesi ve bir an önce vazgeçmesi gerekir. Davranış, Müslümana yakışmıyorsa dinin hangi tarafıyla Müslüman olduğunu kişi düşünmek zorunda.

Ziyaret esansında Müslümanın üzerine düşen görevler vardır. Son yıllarda terk edilen bir adap da evde ikram yapmaktan kaçınma mevzusudur. Acaba virüs günleri bizim imanımıza mı zarar verdi ki ikramlar, kafelere ve lokantalara devredildi? Şunu unutmamak gerekir ki, ikram aynı zamanda hem Allah’a hem ahiret gününe imanla alakalıdır. Hz. Peygamber’in buyruğu şu yöndedir: … Her kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikramda bulunsun …” (Buhârî, Edeb, 3 Misafirden arşın arşın kaçarken insanoğlu aynı zamanda imandan da bahsedebiliyorsa sözleriyle eylemleri arasında bir tezatlık var demektir. İkram mevzusunda hiç şüphesiz bir diğer gerçek, israfın önüne geçilmesi konusudur.

Ziyaret, bir Müslümanın en hayırlı davranışları arasında yer alır. Çünkü İslam’da hangi davranışın “daha hayırlı” olduğu sorulunca Hz. Muhammed (sav)’e “(Başkalarına) yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selâm vermen.” (Buhârî, Îmân, 6) buyurmamış mıydı?

Şu hadis-i şerifle yazımı nihayete erdirmek istiyorum. “Bir adam, başka bir köyde bulunan kardeşini ziyarete gidiyordu. Yüce Allah, onun yoluna bir melek gözcü koydu. “Melek ona, “Nereye gitmek istiyorsun?” dedi. Adam, “Şu köydeki kardeşime” dedi. Melek, O kimsenin senin üzerinde korumaya çalıştığın bir iyilik var mı? Adam, “Hayır, ben onu Allah rızası için seviyorum” dedi. Bunun üzerine melek ona dedi ki, “Ben, Allah’ın sana şu mesajla gönderdiği elçiyim: Sen onu Allah için sevdiğin gibi, Allah da seni sevdi.” (Müslim, Birr, 38)

Son soruyu soralım mı? Bizim ziyaretlerimizin veya ziyaretsizliklerimizin gayesi ne ve bizi neye ulaştırdı? Sahi en son kimi ziyaret edip bir çayını bir kahvesini içtiniz menfaatiniz olmadan?

Haftanın kitap tavsiyesi: Kemal Sayar, Yavaşla, Kapı Yayınları, İstanbul 2024