Mutsuzsanız Sorumlusu Sizsiniz

İnsan, mutluluk ve mutsuzlukla ömür tüketir. Hatta bir kısmının hayattaki yolu, mutsuzlukla yürür. Hatta ve hatta bazısı buradan beslenerek adeta mutsuzluğundan sömürge cumhuriyeti kurar. Hatta ve hatta hayatının yegâne gayesi, sadece kendisinin mutsuz olması değil başkalarının da mutsuz olması için çaba gösterip yarış etmeyle geçer. Başkalarının mutluluğu, onu mutsuz eder. Bu, insanın bencil ve kıskanç bir duyguya sahip olmasının en bariz özelliğidir.

Dünya denilen gelip göçme yerinde insanlar acaba kaç gruba ayrılmıştır bilir misiniz? Hiç düşünmeyelim ve Rasulün sözüyle bu konuyu izah edelim. İki cihan güneşi, Mekke’yi fethettiği gün insanlara şöyle hitap ediyor: “Ey İnsanlar! Allah sizden câhiliye gururunu ve atalarla övünme âdetini gidermiştir. İnsanlar iki gruptur: İyi, takva sahibi, Allah katında değerli kişi ve günahkâr, bedbaht (mutsuz) ve Allah katında değersiz kişi. İnsanlar, Âdem’in çocuklarıdır ve Allah, Âdem’i topraktan yaratmıştır…” (Tirmizî, Tefsîrü’l-Kur’ân, 49; Ebû Dâvûd, Edeb, 110, 111) Mutsuz kişiler, Rabbimizin katında değerden yoksun kişilerdir. Ama buna rağmen hala mutsuz bir hayat yaşamak için çabalarlar.

Peki mutsuz kimdir bilir misiniz? “Ben çok mutsuzum” diye dolaşan kişinin neden mutsuz olduğuna bir bakması lazım. Çünkü mutsuzluğunun sorumlusu, ancak ve ancak kendisidir. Allah Resulü (sav), mutsuz kimsenin mutsuz olmasının sebebini şöyle açıklar: “Şakî (bedbaht, mutsuz) dışında kimse cehennem ateşine girmez.” buyurmuş, “Ey Allah’ın Resûlü, şakî kimdir?” diye kendisine sorulunca da, “Şakî, Allah için hiçbir taatte (ibadet ve amelde) bulunmayan ve Allah için hiçbir kötülüğü (günahı) terk etmeyen kimsedir.” cevabını vermiştir. (İbn Mâce, Zühd, 35; İbn Hanbel, II, 349) Şimdi yine soruyoruz: İnsanın mutsuzluğunuzun sorumlusu, kendisi iken hangi davranışı bırakmaktan vazgeçiyor da hala mutsuz? Veya başka bir ifade ile mutsuzluğunun kaynağı bırakmadığı hangi davranışlarıdır? Demek ki mutsuzluk, dışarıda değil bizatihi kişinin kendisinde kendi içindedir.

Mutluluk ve mutsuzluk, hem dünyada hem ahirette var olacak bir duygudur. İnsan hem dünyada hem ahirette mutlu veya mutsuz olacaktır. İkisi de onun gayretine ve çabasına göre belirlenecektir. “İnsanoğlu, Allah’ın kendisi için takdir ettiğine rıza gösterirse mutlu olur. Şayet, Allah’tan hayırlı olanı ummayı terk eder ve Allah’ın kendisi için takdir ettiğine kızıp, isyan ederse bedbaht (mutsuz) olur.” (Tirmizî, Kader, 15) O zaman insan, Rabbinden razı olmazsa yani başka bir ifade ile hayatından şikâyet ederse hayatı boyunca mutsuz olmayı kendisi için seçmiş olur. İlk kural, rızasız bir hayat yaşamaktır.

İnsanın mutsuz olmasına katkı sağlayan ve onu mutsuzluk yumağında evirip çeviren de biri var: Şeytan… Şeytan, insanın mutsuz olmasına sebep olan en önemli varlıktır. Şeytana tabi olan kul, ilelebet mutsuzluğa imza atmıştır. “Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.” (Tâ-Hâ 20/117) Bu ayetten de anlaşılacağı üzere insanın şeytana uyduğu ve ona yoldaş olduğu takdirde mutsuz olacağı Adem’e söylenmiş iken o bile isteye ona uymuş ve sonuçta mutsuz olmuştur. Bu sebeple, Adem’in çocukları da babalarının yolundan gittikleri müddetçe yani şeytana tabi oldukça mutsuz olmaya devam edeceklerdir. Adem’i cennetten kovduran ve ona ilk mutsuz olma duygusunu yaşatan bizzat şeytana uymasıdır. O zaman nerede, nasıl ve ne şekilde şeytana tabi oluyoruz da sürekli mutsuz olarak hayatı tüketiyoruz bunu düşünmemiz gerekli.

O zaman şeytana uyan mutsuz; Allah’ın elçisine ve kitabına uyan ise mutlu olacaktır. Hangi amelimiz, Allah’ın elçisinin yolunda iken hangi amelimiz bizi şeytanın yoldaşı yapıyor? İnsan kendisi düşünmedikçe bunu bilemez. Her bir amelini kendisini hangi yola götüreceğini düşünmeden hareket eden herkes, mutsuzluk kervanına katılacaktır. Cünkü Rabbimiz Teala, “… Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.” (Tâ-Hâ 20/123) buyurur. Ya uymazsa? Kitaba uyarak hayatını yaşayan kaç kişi mutsuzum diye şikâyet ediyor? İnsan, kendi mutsuzluğunun sebebini Allah’ın koyduğu ama kendisinin uymadığı davranışını bulabilirse işte o zaman kendisini düzeltir ve mutsuzluktan kurtulur. Aksi halde hayatı boyunca mutsuz bir ömür geçirecektir.

Şunu hiçbir zaman unutmayalım, dünya herkesin kendisine göre mutlu veya mutsuz olmak için çabaladığı ve amel ettiği bir yerdir. Kimse, kimseyi mutsuz edemez, kimsenin buna gücü yoktur. Sadece mutsuz ettiğini zanneder ama aslında kendi mutsuzluğuna imza atmıştır. Herkesin davranışı, hayatının gayesine ve yaratışında ona verilen iyi ve kötü olmaya göre şekillenecek ve sonuçta kişi mutlu veya mutsuzluk yolunu seçecektir. Hz. Peygamber (sav), şöyle buyurmuştur: “Saadet ehlinden olan kimseye saadet ehlinin ameli; şekâvet (mutsuzluk) ehlinden olan kimseye de şekâvet ehlinin ameli kolaylaştırılacaktır.” (Müslim, Kader, 6) Bu sebeple mutsuz insanlar hep şikâyet, mutlu insanlar da hep huzur ortamını seviyor. Mutlu insanlar, hayatını güzelleştirirken mutsuz insanlar da hem kendi hayatlarını hem de çevresindeki kişilerin hayatlarını çekilmez hale getirmektedirler. Kimse kimsenin mutsuzluğunun kölesi değildir.

İşin diğer bir tarafı da her ne kadar pek önem vermesek de ahiret boyutudur. Mutlu olanlar da mutsuz olanlar da kendilerinin mutluluğunu ve mutsuzluğunu ahirette de yaşayacaklardır. Ne diyordu Allah (cc): “… Onlardan mutsuz (cehennemlik) olanlar da vardır, mutlu (cennetlik) olanlar da.)” (Hûd 11/105) Kişi hangisini tercih ederek yaşarsa oraya gitmenin biletini de dünyada almış olur. Zaten dünyada mutsuz olan ahirette mutlu olur mu ki? Vesselam…