Tokaş Köyü, Taşköprü ilçe merkezine 25, Kastamonu il merkezine ise 71 km uzaklıktadır. Köy, Aşağı Tokaş, Yukarı Tokaş ve Ellez Köyü olmak üzere üç mahalleden oluşmaktadır.

Köyümüzün ilk kuruluş tarihi tam olarak bilinmese de Taşköprü ve civarının Türklerin eline geçtiği Çobanoğulları Beyliği döneminde kurulduğu bilinmektedir. Bu tarih de yaklaşık olarak 13.yy ikinci yarısına denk gelmektedir.

Çünkü beyliğin en önemli hükümdarlarından ve Taşköprü’ye önemli hizmetleri olan Muzafereddin Yavlak Aslan döneminde burada bir Zaviye (küçük tekke) kurulduğu ve başında da kurucu olarak Yavlak Aslanın hocalarından Şeyh Selehattin Efendi’nin olduğu bilinmektedir. (*)

Şeyh Selehattin Efendi 1217 Horasan Herat doğumlu olup Muzaferettin Yavlak Aslan’ın hocasıdır. Tokaş Köyünde kurulan Zaviye’nin de ilk şeyhidir ve zaviye kurulunca buraya yerleşmiştir. 1290 yılında da burada vefat etmiş ve burada defnedilmiştir. (Yanındaki mezar ise eşi Belkıs hanıma aittir) (**)

Zaviyenin bundan sonraki sorumlusunun ise Çobanoğulları Beyliğinin kurucusu Hüsameddin Çoban’ın torunu Şeyh Hüsameddin olmuştur. Ne yazık ki daha sonraki zaviye sorumluları hakkında şimdilik elimizde başka bilgi yok.

Köyün asıl tarihsel önemini ise geniş tarihi bilgi karmaşasına girmeden kısaca şöyle özetlemeye çalışayım. 13.yy’da Anadolu coğrafyasında yaşanan savaşlar ve Moğol baskısı sonucunda Anadolu Selçuklu Devletinde başlayan kardeşler arasındaki iktidar kavgasında Muzaffereddin Yavlak Aslan (hükümdarlığı 1280-1292) kendisini yeni Selçuklu hükümdarı ilan eden Rükneddin Kılıç Aslan’a biat etmez.

Yeni Selçuklu Sultanı da Çobanoğulları’na karşı savaş ilan eder. Ancak ilk karşılaşmada Çobanoğulları saldırıyı geri püskürtür. Bunun üzerine Rükneddin Kılıç Aslan o tarihlerde Selçuklular adına Eflani Tımarlığı’nın başında bulunan Şemseddin Yaman Candar’dan yardım ister.

Gelen yardımlarla toparlanan Selçuklu ordusu ile Taşköprü yakınlarında (muhtemelen Yazı Hamit köyü yakınlarında) yapılan son çarpışmayı kaybeden Muzafereddin Yavlak Aslan burada yaralanır. Geri çekilmeye karar verir ve ordusunu Vezirköprü’de toplanmak üzere serbest bırakır.

Kendisi de mahiyetindeki bir grup askerle akşam karanlığından da yararlanarak oradan uzaklaşmaya çalışır. Amacı dağlardan geçerek Sinop’ta velihat olarak bulunan oğlunun yanına gitmek ve tekrar toparlanarak beyliğinin iktidarına ve topraklarına sahip çıkmaktır.

Bu geri çekilme sırasında aile yakınları, mahiyeti ve yedi arkadaşıyla Yukarı Tokaş Köyündeki zaviyeye kadar ulaşır. Ancak arkasından yetişen Şemseddin Yaman Candar’ın askerleri (100 kişilik bir süvari birliği olduğu söyleniyor) tarafından burada şehit edilir ve başı kesilerek götürülür. Yıl 1292. Vücudu ve yanında savaşarak ölen yakınları da köylüler tarafından buraya defnedilirler.

Burada hemen şu bilgiyi ekleyelim. 2021 yılında araştırmacı Ali Korkmaz tarafından yayınlanan “Taşköprü’nün Gönül Sultanları” isimli eserde ise bu konuda Muzaffereddin Yavlak Aslan ve mahiyetinin buradaki saldırıdan kurtulduklarını yazarak gelişmeleri şöyle aktarmaktadır:

Şemseddin Yaman Candar’ın askerlerinin yakın takibi sonrası Yukarı Tokaş Köyündeki zaviyede fazla kalamayan Muzafereddin Yavlak Aslan, Tokaş Çayı boyunca devam ederek kaçıp kurtulmaya çalışır. Yaklaşık 4-5 km aşağıda bugünkü adı Çoban Köyü olan mahalli geçerek hemen ilerisindeki Paşa Köyü Hamdullah Mahallesine Ese (İsa) Deresi mevkiine ulaştıkları sırada kendilerini kovalayan askerlere yakalanırlar. Burada yapılan çarpışmada (sayıca zaten çok az kişilerdir) hepsi şehit olurlar.

Kendisi ve yakın silah arkadaşları orada defnedilirler. Mezarları da bugünkü ahşap caminin hemen üstünden geçen yolun kenarında bulunan mezarlıktadır der.

Şüphesiz bu bilgi de çok önemli ama Tokaş Köyü Muzarefettin Yavlak Aslan’ı sahiplenmiş ve onu bilincinde yaşatmıştır. Yakın tarihlere kadar Muzaffereddin Yavlak Aslan adına köy halkı tarafından her yıl Eylül ayının ilk pazartesi günü türbe yapılır idi. Türbede kuran ve mevlit okunarak etli keşkek yemeği verilirdi.

Bu türbe geleneği 1990’lı yıllara kadar devam etmiş daha sonra çeşitli nedenlerle ara verilmiştir.

Tarihsel bilgilendirmeye son vermeden önce son bir bilgiyi daha ekleyelim. Köyümüzün adının “Tokaş” olarak 1487 yılına ait yerleşim kayıtlarında mevcut olduğu bilinmektedir. Köy, Osmanlı Devlet kayıtlarında 1487 yılından beri aynı adı taşımaktadır. (Bilgi: Nişanyan, Sevan. "Index-Anatolicus: Türkiye Yerleşim Birimleri Envanteri")

Köyümüzün tarihi açısından önemli bir gelişme de şudur. Köyde bulunan Maliye Hazinesin kayıtlı  .. ada … parselde kaçak kazı yapıldığı tespit edilmesi üzerine  konu Kastamonu Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce bir yazı ile Ankara Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna bildirilmiş ve bu kurulda  03-03-2023 tarihli ve 117 sayılı kararı ile  buranın 3.derece Arkeolojik SİT alanı olarak tescil edilmesi kararını almıştır.

Tespit edilen Nekropol alanı 2863 sayılı kanunun Tespit ve Tescil ile ilgili 7. Maddesi uyarınca karar eki harita üzerinde koordinatları ile birlikte gösterilerek kayıtlara işlenmiştir.

Köyün adının nerden geldiği konusunda sosyal medyada ve bazı internet sitelerinde “Osmanlı Devleti döneminde buraya aç gelenlerin tok gittiğinden dolayı Tok-Aç, Tokaç ve giderek Tokaş şeklinde söylendiği” şeklindeki yazılanların hiçbir gerçekliği ve inandırıcılığı bulunmamaktadır.

Ancak bu kafa karışıklığı ne yazık ki köy girişlerine farklı dönemlerde konulan tabelalara bile yansımıştır. Kimisinde “Tokaç”, kimisinde Tokaş olarak yer almıştır.

Köyün nüfus olarak bilinen en eski kayıtları 1837 tarihli 955 numaralı Osmanlı Arşivleri Soy Kütüğü Defterinde mevcuttur. Buna göre köyde 34 erkek nüfusu vardır.

1840 tarihli 956 numaralı Osmanlı Arşivi Nüfus Kayıtlarına göre köyün erkek nüfusu 40 kişiden ibarettir.  Köyde 12 hanede 40 erkeğin isim kayıtları mevcuttur.

Ne yazık ki bu kayıtlarda sadece erkekler kayıtlıdır. Muhtemelen aynı veya az farkla kadın nüfusunu da eklersek 95 – 100 kişi yaşayan olduğunu tahmin edebiliriz.

Daha sonraki nüfus hareketlerine hızlıca bakacak olursak;

1933 yılına ait Kastamonu İl Yıllığında köyde 41 Hane’de 112’si Kadın ve 98’i Erkek olmak üzere toplam 210 kişi yaşamaktadır.

– 1950’de 230 – 1967’de 230 – 1985’de 122 – 2000’de 62 - 2022’de  70 kişi yaşamaktadır. Gurbete göçler nedeniyle ve ilkokulun kapatılması nedeniyle köyün nüfusu 1980’lerden sonra sürekli bir düşüş yaşamıştır.

1946 yılında köyde açılan ilkokul 1986 yılında kapatılarak taşımalı eğitime geçilmiştir. Eski okul binası yıkılmış virane bir haldedir. (***)

Yetersiz olsa da köyde içme suyu şebekesi mevcut olup, kanalizasyon sistemi yoktur

Köye ait son bir bilgi. Çanakkale Savaşlarında 2 şehit vermiş bir köyümüzdür.

1-     İsmail Bey Oğullarından "İZZET OĞLU ALİ"
İkinci Kolordu, On beşinci Alay, Birinci Tabur, Dördüncü Bölükte Er.
Doğum: 1308. Şehit Oluş Tarihi: 18 Şubat 1915. 
Şehit Olduğu Yer: Kabatepe Muharebeleri
(Çanakkale Şehitleri Listesi 31.408. sırada kayıtlı)

2-     Hidayet Bey Oğullarından "İBRAHİM OĞLU HASAN"
Kırk ikinci Alay, İkinci Tabur, On dokuzuncu Çadır Birliğinde Er.
Doğum: 1308. Şehit Oluş Tarihi: 28 Mayıs 1915. 
Şehit Olduğu Yer: Baktığım kaynakta net olarak belirtilmemiş ancak daha önceden baktığım şimdi arşivimde ulaşamadığım başka bir kaynağa göre Seddülbahir Kalesi civarı olarak hatırlıyorum)
(Çanakkale Şehitleri Listesi 31.455. sırada kayıtlı)
 

Ek Bilgi: Bu yazı köyümün tarihine benim de bir katkım olsun düşüncesiyle kalem alınmış ve daha önce 14 Ocak 2024 tarihinde Taşköprü Postası Gazetesinde yayınlanmıştır.

Dostlukla.

https://www.taskoprupostasi.com/cobanogullari-beyliginin-izlerini-tasiyan-8-asirlik-mirasa-sahip-tokas-koyu

Dipnotlar:

(*) Tokaş Köyü Zaviyesi Hakkında Ek Bilgi:

Zaviyenin ilk kurucusunun Muzafereddin Yavlak Aslan’ın hocası Horasan Herat doğumlu Şeyh Selehattin (1217-11290) olduğuna göre kuruluşu 13.yy’ın ikinci yarısı olmaktadır. Zaviyenin daha sonra bilinen sorumlusu ise Çobanoğulları Beyliğinin kurucusu Hüsameddin Çoban’ın torunu Şeyh Hüsameddin olmuştur. Arada görev yapan başka birisi var mı ya da daha sonraki sorumluları hakkında ne yazık ki şimdilik bir bilgi yoktur.

Araştırmalar sonunda ne kadar yeni bilgiye ulaşılabilir bilemiyorum ama bilinen şu ki bu zaviyeye ait en son tapu kaydı ve zaviye ait bazı kayıtlar içeren belgeler köydeki bir eve giren hırsızlar tarafından çalınmış, köy halkından bu işi takip etmek isteyen bir kişi tarafından konu şikâyet yoluyla yargıya taşınmış ve bir sonuç alınamamıştır.

Burası da ilginçtir ki aslında şüpheliler belirlenmiş, belgelere ulaşılmış ancak Osmanlıca ve veya Arapça-Farsça olması nedeniyle çözümü için en son Hanönü tarafında bir kişiye teslim edildiği ancak yargılamanın ve belgelerin akıbetinin ve ne olduğu konusunun şikayetçi olan kişinin de ölmesi nedeniyle köyde kimsenin bu konuda hiçbir şey bilmediğidir.

Umarım bu iki konu yerel tarih araştırmacılarımız tarafından ele alınarak yeni bilgilere ulaşılır.

(**) Yukarı Tokaş Türbe Mezarlığında Yatanlar:

1-Şeyh Hüsamettin Efendi (1240 - 1311): Taşköprü’yü fetheden ve Çobanoğulları Beyliğini kuran Şeyh Hüsamettin Çoban’ın torunudur. (Annesi Hüsameddin Çoban’ın kızı nur Cihan, babası ise Alp Tekin Kutlu’dur)

Şeyh Hüsameddin Tokaş köyünde kurulu bulunan Zaviyenin sorumlusu olup öldüğünde burada defnedilmiştir. Mezarı kabristanlıktaki büyük çamın dibindedir.

Şey Hüsamettin’in, Muzaffereddin Yavlak Aslan’ın dayısı olduğu ve Esederesi’ndeki (!) mezarına yakın olmasın nedeniyle de burayı özellikle terk etmediği ve neslinin de bu köyde kaldığı söylenmektedir.

Eşi Lale Sultan’ın mezarı da hemen yanıbaşındadır. (Sayfa 67)

2-Şeyh Selehattin Efendi (1217 – 1290): 1217 Horasan Herat doğumlu olup Muzaferettin Yavlak Aslan’ın hocasıdır. Tokaş Köyünde kurulan Zaviye’nin ilk şeyhidir ve zaviye kurulunca buraya yerleşmiştir. 1290 yılında da burada vefat etmiş ve burada defnedilmiştir.

Yanındaki mezar ise eşi Belkıs hanıma aittir. (Sayfa 107)

(***) Köyde eğitimin ilk başlangıç tarihi 1946 Ekim ayıdır. Bu tarihte henüz bir

Mektep binası olmayıp, eğitime Yukarı Tokaş Mahallemizin bugün artık mevcut olmayan Köy Odası’nda başlanır.

İlk atanan öğretmenimiz aslen ilçemiz Kavacık Köyünden olan YUNUS BULUT hocamızdır. Hemen ardından yeni işlikli taş okul binasının yapımına başlanır ve okulun yapımı köylünün yoğun çabası ile bir yıl içerisinde tamamlanır.
Böylece çoğumuzun eğitim aldığı ilkokulumuz 1947 yılında 5 yıllık bir eğitim yuvası olarak (işlikli ve lojmanlı) açılır.

Köyümüzün ilk öğretmeni olan Yunus Bulut hocamız 1954 yılı Ekim ayında askere gidince yerine yine ilçemiz Yoğunoluk Köylü Zühtü Yüksel hocamız göreve atanır.

ZÜHTÜ YÜKSEL Hocamız 1959 yılında kendi isteğiyle Çambaşı köyüne atanınca bu kez onun yerine Muharrem Türkmen hocamız göreve başlar.

MUHARREM TÜRKMEN hocamız ise aslen ilçemiz Aşağı Şehirören köyünden olup, köyümüzde en uzun süre görev yapan öğretmenimizdir. 1980 yılına kadar tam 21 yıl görev yaparak aynı yıl buradan emekli olur.

Aynı yıl (1980) yerine Satılmış Kaptan atanır. SATILMIŞ KAPTAN hocamız ise aslen Kılıçlı Köyündendir. 1986 yılına kadar görev yapar ve aynı yıl öğrenci yetersizliği nedeniyle okul kapanır. Satılmış Kaptan da Köçekli ilköğretim okuluna atanır.

1946 yılında başlayan eğitim, 1980 yılında gurbete göçlerin getirdiği nüfus azalması nedeniyle sona erer. Artık bu tarihten sonra köyümüzde eğitim yoktur ve zaten bir süre sonra da taşımalı eğitim başlar.

Okul binamız ise gariban kalır ve giderek zamanın eskime ve yıkım baskısına dayanamaz. Son hali ise içler acısıdır. Taş duvarlar zamanın yıkımına tahribatına karşı hâlen direnmeye devam etmektedir ama daha ne kadar bilinmez!

1946 yılından, 1986 yılına kadar tam 40 yıl aralıksız eğitime hizmet vermenin, tam 40 yılın vefasızlığı bu olsa gerek!

Ne yazık ki bunda hepimizin payı (suçu/kusuru) var

Öğretmenlerimizin Görev Süreleri:

1 – Yunus Bulut: 1946 – 1954 ararsı 9 yıl.

2 – Zühtü Yüksel: 1954 – 1959 arası 5 yıl.

3 – Muharrem Türkmen: 1959 – 1980 arası 21 yıl.

4 – Satılmış Kaptan: 1980 – 1986 arası 6 yıl.

Bilgi için köylümüz Hidayet Çalış öğretmenimize teşekkürler.